English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Horn

Horn translate Turkish

481 parallel translation
De l'Angleterre à l'Afrique, la Nouvelle-Zélande... la terre de Van Diemen et la Grande Mer du Sud.
İngiltere, Horn Burnu, Afrika Yeni Zelanda ve Güney Denizleri.
Custer veut qu'on attaque Sitting Bull et les Sioux à Big Horn.
Custer Oturan Boğa ve Siouxları Big Horn bölgesine sürmek için emir aldı.
Je croyais que ces montagnes Big Horn étaient pleines d'Indiens.
Bu Big Horn Dağları'nın Kızılderililerle dolu olduğunu düşünüyorum.
- M.Dudley Horn.
- Bay Dudley Horn'la tanıştırayım.
Content de vous voir.
Sizi gördüğüme çok sevindim Bay Horn.
- Qu'est-ce que c'est?
- Evet, mesele nedir Horn?
- C'est Horn.
- Bu Horn.
Elle a crié et elle m'a poussé quand il a tiré.
Bağırıp beni kenara itti. O esnada Horn ateş etti.
Quand vous avez soupçonné Horn d'avoir tué votre père?
Bayan MacFay, Horn'un babanızı öldüreceğinden ilk ne zaman şüphelendiniz?
Votre père ne voulait pas qu'il vous courtise, non?
Babanız, Horn'la olan ilişkinize karşı çıkıyordu, değil mi?
Si vous l'aviez épousé il vous aurait coupé les vivres.
Horn'la evlenseydiniz, mirasından mahrum bırakmayacak mıydı?
Quelle a été la réaction de Horn à la découverte du meurtre?
Cinayetin ortaya çıkmasından sonra Horn'da gördüğünüz ilk tepki neydi?
Church et Horn étaient ennemis.
Horn'un ve Church'ün düşman olduklarını biliyoruz.
Quand Church commence à menacer MacFay, Horn voit une chance de le piéger.
Church, MacFay'i tehdit etmeye başlayınca Horn'un, onu suçlamak için fırsatı oldu.
LA POLICE TUE DUDLEY HORN PAR BALLE
DUDLEY HORN'U POLİS VURDU
Souvenez-vous de ce qui est arrivé à Horn.
Onu korumaya çalışırken Horn'un başına gelenleri gördün.
Horn savait qu'elle avait tué.
Horn, onun katil olduğunu biliyordu.
Horn ne voulait pas que j'enquête.
Horn benden davayı bırakmamı istedi.
Vous aviez peur, Horn pouvait vous trahir et vous teniez à Phil Church.
Horn seni korkutuyordu. Seni ele vermesinden korkuyordun. Ayrıca Phil Church'e epey sadıktın.
Vous avez accouru pour me prévenir, pour que je tire sur Horn.
Horn'a beni öldürmesini söyledin. Sonra da bana gelip... beni uyardın. Ona silah çekebilmem için zamanım vardı.
Marianna Van Horn.
Marianna Van Horn.
Marianna Van Horn va traduire.
Şimdi Marianna Van Horn çevirecek.
Mlle Van Horn, traduisez, je vous prie.
Matmazel Van Horn, lütfen çevirin.
Joe Horn, dis-tu?
Joe Horn mu dedin?
On dit que le 7e arrive pour se joindre à Crook et Terry, à Little Big Horn. Le 7e arrive...
Little Bighorn'da Crook ve Terry ile buluşmak için alayın bu sabah yola çıkacağını duydum.
De l'autre côté de Little Big Horn.
Dönmüş mü?
À Rosebud, au-dessus de Little Big Horn. Allez vers l'Est.
Bugün 25 Haziran, şafak söküyor.
Ça doit être le Cap Horn.
Cape Horn'a yakın bir yerde olmalı.
Les Mcwhirter, les Horn, les déjeuners, Les réunions. Et toi, tu les flatteras.
Bütün o insanlar, öğlen yemekleri, komite toplantıları ve onlara dalkavukluk eden sen.
Monsieur, je ne suis pas un berger, mais j'admire la façon que vous avez eu de vous en tirer.
Bayım, ben koyuncu değilim ama Little Big Horn'daki tavrını takdir ediyorum.
Ils veulent tous des armes à répétition depuis Little Big Horn.
Little Big Horn'dan beri otomatik silah istiyorlar.
- Qu'est-ce qui s'est passé à Little Big Horn?
Little Big Horn'da ne oldu?
Si tu veux mon or amène-moi les fusils... avec lesquels Cheval fou et les Sioux du nord... ont combattu, à Little Big Horn.
Eğer altınımı istiyorsan, bana Crazy Horse ve Kuzeydeki Siyunun Little Big Horn'da savaştığı silahları getir.
Sous des ordres gardés secrets, le navire pénètre les mers du Sud, franchit le Cap Horn... et remonte vers le nord par le Pacifique.
Çok gizli emirler altında güney sularına yönelip Cape Horn'dan kendine yol açarak tekrar kuzeye, Pasifik'e doğru yönelmişti.
Il a pris cette piste, et moi, celle à l'ouest des Big Horns, hors du territoire sioux.
O kendi yolundan gitti, Ben ise onlar tarafından Bridger yolu denilen Big Horn'un batısından, Sioux topraklarının dışından gittim.
Ils sont sacrément nombreux. Ils ont monté le camp le long de la rivière Big Horn.
Birçoğu oradaydı ve, Çok kalabalık bir grup Big Horn'da kamp kurmuştu.
Leur camp s'étire sur plus de 30 km!
Bu kamp 20 mil boyunca Big Horn nehrine paraleldir.
Elle s'appelle Van Horn, Gretchen Van Horn.
Adı Gretchen Van Horn.
Heureusement que Mme Van Horn a voulu que je la dépose chez elle.
İyi ki Bayan Van Horn'u evine götürmem gerekti.
La mère de Gretchen?
Van Horn? Gretchen'in annesi?
Je la poursuivrai au-delà du cap Horn, autour du maelström de Norvège et des flammes de l'enfer avant de renoncer à elle.
Onu Horn Burnu'na, Norveç akıntılarına, cehenneme kadar, pes etmeden kovalayacağım.
Chico Hamilton, Fred Katz, Paul Horn, Carson Smith et moi.
Chico Hamilton, Fred Katz, Paul Horn, Carson Smith ve ben.
On est encerclés par plus d'Indiens que Custer à Big Horn.
Muhtemelen bizim etrafımızda, Bighorn'da savaşan Custer'dan daha fazla yerli var.
Contourner Ie cap Horn double Ia distance.
Burnu dolaşmak yolumuzu iki kat uzatacak.
Concernant l'autre route, le passage vers l'ouest autour du cap Horn, l'arithmétique était pour tandis que le temps était contre.
"Diğer yol ise, Horn Burnu'nu dolaşarak batıya doğru geçişti." "Hesaplamalar buna" evet "derken, hava koşulları" hayır "diyordu."
Tahiti par le Cap Horn.
Horn Burnu'ndan Tahiti.
C'etait Joe Horn.
Joe Horn.
Y a plus d'Indiens à Little Big Horn que de sauterelles dans un champ!
Yerimizi biliyorlar.
" 212 morts sur le Little Big Horn...
Little Big Horn'da 212 ölü.
[FRENCH]
Young Man With a Horn
Mme Van Horn?
- Bn.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]