English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Ihop

Ihop translate Turkish

70 parallel translation
Non, mais ce sera bon â savoir quand on ira â la crêperie.
Hayır, Bunu IHOP'da iken öğrendiğim iyi oldu.
Ce qu'on mange, madame, est une parfaite réplique du célèbre pancake Fresh'N Fruity du roi des pancakes.
Servis ettiğimiz şey, hanımım IHOP'un meşhur Düt Dürü Düt Taze ve Meyveli Kreplerinin aslına çok yakın bir kopyası.
Tu danses pas avec les canons du bar, après on va à la crêperie, où il y a mieux, et tu disparais.
Önce o kaynayan kızlarla dans etmedin, sonra IHOP'ye gittik ve kızlar daha da sıcaktı ama sen kayboldun.
Bientôt tu vas oublier le dîner du mercredi à la Maison des Crêpes... et puis le karaoké du vendredi soir...
IHOP'taki Çarşamba gecesini... ve Karaoke'deki Cuma gecesini unutacaksın.
On pourra y aller mercredi au lieu de la Maison des Crêpes?
Çarşamba günü IHOP yerine oraya gidelim mi?
Mais le mercredi, c'est la Maison des Crêpes.
Ama Çarşamba günü IHOP günüdür.
Ouais, mais le mercredi, c'est la Maison des Crêpes.
Evet, ama Çarşamba IHOP günüdür.
Je veux des crêpes à la Française, comme à la Maison des Crêpes.
Ben IHOP'taki gibi Fransız gözlemesi istiyorum.
Les mêmes qu'à la Maison des Crêpes.
IHOP'taki gibi.
Parfois si vous lui frottez le ventre... et puis vous lui racontez deux histoires... et vous lui donnez la moitié d'un muffin au maïs de la Maison des Crêpes... alors parfois elle s'endort.
Uyuyamadığı zamanlarda... göbeğini okşayıp ona bir iki masal anlatırsanız... veya IHOP mısır gevreği verirseniz... işe yarayabilir.
La moitié d'un muffin au maïs de la Maison des Crêpes.
Yarım parça IHOP mısır keki.
Il a pris ceux-là à l HOP!
Bunları IHOP'tan almış.
Oui, il adorait son l HOP.
Evet, IHOP'u severdi.
Vous avez KFC, l HOP.
Hardee's var. KFC var, IHOP var...
Hé Jake, raconte à ton père, l'unijambiste qui bosse en boîte.
Hey Jake, tek bacaklı kızların IHOP'ta çalışma esprisini babana da anlatsana.
Ils ont célébré la fin de ses études au IHOP, jusqu'à ce qu'un habitant du coin insulte Janet. Ce n'était pas très gentil.
Mezuniyetini IHOP'ta kutladılar, ta ki şehirli biri Janet'e pek hoş olmayan bir şey söyleyene kadar.
Le Ranch à Gaufres est vraiment mieux que IHOP.
Gözleme Çiftliği, IHOP'un canına okur.
Hé, les gars, on peut aller chez IHOP?
Hey, siz IHOP'a gitmek ister misiniz?
On fait un petit voyage dans le passé et il y a une Maison du Pancake et une station Chevron tous les 480 km.
Anılar bulvarında bir tura çıkacağız, artı her üç yüz milde bir IHOP ve Chevron istasyonu var.
Bon anniversaire, meilleurs vœux Un très joyeux anniversaire de la part de la Maison... Ça ira.
Nice mutlu yıIlara bizden ve IHOP'tan...
Ihop.
Umarım.
- Tournée de pancake à Lhop.
- Ihop *'da gözleme yemeğe gidiyoruz.
Et vous me dites ne pas pouvoir faire face à un tas de... singes avinés accros au Flunch?
Ve bana senin bir avuç yontan ve şişe üfleyen IHOP maymunuyla yüzleşecek kendine güvenin olmadığını mı söylüyorsun?
OK, allez vous faire, tas de singes accros au Flunch!
Biliyor musunuz ne, bu size kapak olsun, sizi gidi yontan IHOP maymunları.
Se retirer, travailler chez IHop pour le reste de votre carrière.
İşten atılıp kariyerinin geri kalanında bir restoranda çalışmak gibi.
Ouvrir un IHOP, avec un bureau et mon nom sur la porte.
Bir UKE açarım, orada kapısında adım yazan bir ofisim olur diye düşünmüştüm.
Ça fait beaucoup de IHOP.
Bununla bir sürü UKE şubesi açılır.
Non, au I-hop.
Hayır, hiç Denny's demedim. Ihop'da buluşuyoruz.
J'ai proposé le Denny's. Je n'aime pas le I-hop.
- Hayır, ben Denny'dedim. - Ihop'a gidiyoruz. Ihop'u biliyorsun değil mi?
- On pourrait manger des gaufres...
- Bir IHOP'ta durup biraz- - - Kes sesini!
Après un déjeuner de deux heures à l'Ihop.
Ihopta yediğim iki saatlik bir yemek sonrasında.
Avant l'implosion, ce qui craint, car là, je suis chez Flunch et c'est nul.
Ta ki kuruyana kadar. Ki bu çok can sıkıcı çünkü şimdi IHOP'ta çalışıyorum ve orası berbat.
On dirait le bidon de sirop d'érable du fast-food.
Yeni IHOP'taki şurup şişeleri gibi. Hiç anlamadım.
Un repas complet chez Flunch.
IHOP'ta kahvaltı.
Prenez vos passeports, c'est international.
IHOP'ta kahvaltı. Ama pasaportunu getirmeyi unutma çünkü "tüm dünyadan lezzetler" olacak.
Que quelqu'un appelle le ihop parce qu'il me faut des pancakes!
Birisi iHop'u arasın, gözleme istiyorum! Doğru mu duydum?
Et moi, j'étais à iHop * déguisé en oeuf, à manger des pancakes avec un poulet.
O sırada ben iHop'ta yumurta giyinmiş ve bir tavuk ile beraber krep yiyordum.
On s'est fait vacciner contre le papillomavirus et on a fait le plein de croquettes.
Ama "IHOP'daki istediğin kadar krep ye" için durmadan önce değil. - Tüm bunları nereden biliyorsun?
Un cadeau de Jake pour mon bac.
Bella'yı öldürmeden önce "IHOP'da istediğin kadar krep ye" yi 4 gözle bekliyorum.
En parlant de cela, il est temps pour moi de tirer la boucle du dessert de IHOP.
Neyse, sıradaki dalga gelmek üzere.
On peut pas poser sa pêche sans attendre 40 minutes.
IHOP'ta 40 dakika kuyrukta beklemeden sıçamıyorsun bile!
Si un directeur te regarde et dis'non après trois secondes, ce n'est pas un'non'parce que tu es si jeune et chaude. C'est un'non'parce que tu commences à ressembler à une caissière de chez IHOP.
Bir yönetmen sana baktıktan üç saniye sonra hayır derse bu, çok genç ve seksi olduğun için değil krep evinin kasiyerleri gibi görünmeye başladığın içindir.
Il y a un IHOP en bas de la rue de mon bureau.
Biliyor musun benim işyerimin altında da bir krep evi var.
Et vers 4 heures du mat, tu m'as finalement appelé depuis la Maison du Pancake dans Greenpoint, et je suis venu te chercher.
Ve gece saat 4.00 civarında Greenpoint'daki IHOP'dan beni aradın. Ben de gelip seni aldım.
Bienvenue à la Maison du Pancake.
- IHOP'a hoşgeldiniz.
- J'aime le I-hop.
Ben Ihop'u seviyorum.
Bref, ça pourrait être sympa d'organiser une petite fête cette année.
Herneyse, bence küçük bir parti eğlenceli olabilir. Genelde İHOP a giderdik.
Un bon fast-food avec ma mère.
Sanırım annemle İHOP'a gideriz.
Quand il viendra pour l'emmener au fast-food...
Annesini İHOP'a gitmek için almaya geldiğinde...
Pour l'emmener au fast-food.
İHOP'a gitmek için.
On a attendu deux heures, ils sont tous au fast-food.
İki saat bekledik, Sonra herkes İHOP'a gitti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]