Translate.vc / French → Turkish / Inquiete
Inquiete translate Turkish
1,071 parallel translation
Ne t'inquiete pas.
Sana biraz ışık vereceğim.
Ne t'inquiete de rien.
Sen hiç merak etme.
T'inquiete pas.
Endişelenme.
L'idee de prendre les AIeoutiennes vous inquiete, Hosogaya?
Aleuten Adaları'nı ele geçirme fikri sizce tehlikeli mi, Hosogaya?
Je m'inquiéte pour Felix.
Felix için gerçekten endişelenmeye başladım.
Elle n'est pas inquiéte.
Endişeli değil.
Elle est inquiéte?
Endişeli mi?
Ce qui m'inquiéte, c'est que je commence á t'écouter.
Beni endişelendiren, dinlemeye başlamış olmam.
Lui ne s'inquiéte pas pour moi.
Hem neden? O beni merak etmiyor.
Je ne m'inquiéte pas, bon sang.
Merak etmiyorum. Kahretsin, merak etmiyorum.
Je ne pense pas. C'est ce qui m'inquiéte.
Beni kaygılandıran da bu.
Il s'est inquiété pour toi.
Babam çok kızgındı.
Bonté divine, l'aîné de Mme Newman ne s'est jamais inquiété pour le chat quand il est parti faire "Doux Oiseaux de jeunesse".
Bayan Newman'ın oğlu Sweet Bird of Youth'da oynarken kediyi dert etmemişti.
Ne t'inquiéte pas, Je ne vais pas te causer plus de soucis.
Dert etme gitmeyeceğim zaten başın belada.
Ne t'inquiéte pas, nous allons le retrouver tôt ou tard.
- Er ya da geç bulacağız?
Franchement, votre proposition m'a inquiété.
Teklifinizi duyduğumda, efendim, açıkçası çok şaşırdım.
- Ne t'inquiéte pas.
Sen hiç meraklanma Hoca Efendi. Deh!
Cette coupure m'a inquiété.
O kesik beni çok endişelendirdi.
Je m'inquiéte pour ta vie sociale.
Biliyor musun David, sosyal hayatın beni çok endişelendiriyor.
" Ne t'inquiéte pas si tu ne trouves pas tes clés.
" Anahtarlarını bulamazsan merak etme.
Je m'inquiéte pour ma petite amie, avec tout ça.
Sevgilim için endişeleniyorum.
Je t'inquiéte, hein?
Ben mi seni endişelendiriyorum?
T'inquiéte pas, mais ton toubib demandait en quelle année on est.
Sakın endişelenme, ama seni ameliyat eden cerrah hangi yılda olduğumuzu sordu.
T'inquiéte pas de lui. ll cherche juste à être plus rapide que moi.
Sen onu merak etme koç. Benden hızlı koşmaya çalışıyor.
Elle s'en est pas inquiété, mais quand elle a reparlé du gars après, au surveillant de l'étage, il lui a dit qu'aucun gars de ce type ne travaillait là.
Önce gördüğünü önemsememiş ama sonra kat amirine gördüklerini anlattığında amir vardiyada uzun, zayıf bir kimsenin olmadığını söylemiş.
Vous m'avez inquiété, un instant, Messieurs.
Siz baylar beni bir anlığına endişelendirdiniz.
Parfois, je m'inquiéte à votre sujet.
Trout, bazen senin hakkında endişeleniyorum.
Oh, ça ne m'inquiéte pas.
Oh, bu konuda endişe etmiyorum.
Ne t'inquiete pas.
Üzülme.
Comme je n'ai pas pu le joindre pour confirmer hier soir, je me suis inquiété car c'est une arnaque courante.
Şey, dün gece teyit etmek için telefonla ona ulaşamayınca, biraz meraklandım çünkü yaygın dolandırıcılıktır, bilirsiniz.
Comment vous reprocher de vous être inquiété.
Endişelenmek için neden tek bir noktaya bakıyorsunuz?
Quelqu'un s'est inquiété pour toi?
Senin için hiç kimse üzüldü mü?
Non mais je me suis inquiété.
Hayır ama merak ettim.
Ça vous a inquiété, pour sa tête?
Başı düşünce telaşlandınız mı?
alors, ne t ´ inquiéte plus.
Tasalanma artık.
- Ne t ´ inquiéte pas.
- Merak etme.
Ma femme en jouit, moi, je m'inquiéte.
Karım keyif sürüyor, bense endişeleniyorum.
Si Dieu voulait qu'on s'inquiéte il nous donnerait des raisons de s'inquiéter.
Yüce Tanrı endişelenmemizi isteseydi... endişelenecek şeyler yaratırdı.
Tu m'as inquiété.
Beni çok korkuttun.
Ce qui l'a le plus inquiété, c'était de voir son nom amputé d'une lettre chaque jour.
Onu en çok üzen şeylerden biri, her gün, adını oluşturan harflerden birinin eksilmesiyle, adının kısalmasıydı.
- Amour, ne t'inquiéte pas.
Merak etme, Robi.
Il peut lever une armée sans être inquiété.
Sokaklara orduyu yığsa, kimse tek kelime soramaz.
Mais moi, ça m'a plutôt inquiété.
Ama ben çıldırmamıştım.
- Il m'inquiete.
- Endişeleniyorum.
- T'inquiété, Zeke est sur le coup.
- Korkmaya gerek yok, Zeke burada.
Ne t'inquiéte pas. Je vais le faire...
- Sen merak etme ben yetiştiririm.
Ne t'inquiéte pas, Em, on va se débrouiller.
Merak etme Em, her şey yoluna girecek.
T'inquiéte pas.
Endişelenme.
Je m'inquiéte vraiment pour le sergent.
Noodles çavuş için endişe duyuyorum.
Ne t'inquiéte pas.
Endişelenme.
S'ils le font, t'inquiéte pas.
Yapsalar bile endişelenme.