Translate.vc / French → Turkish / Inquiète
Inquiète translate Turkish
26,525 parallel translation
Oui, t'inquiète, j'ai signé pour.
Evet, endişelenme, imzayı attım.
Ne t'inquiète de rien.
Endişelenmene gerek yok.
Ne t'inquiète pas.
Merak etme.
Je suppose que vous êtes inquiète pour tous les deux.
İkisi için de endişelenirsiniz sanmıştım.
- J'étais tellement inquiète pour toi.
- Senin için çok endişelendim.
Ne t'inquiète pas, de toute façon.
Beni kafana takma.
Je m'inquiète pour elle.
Endişelendiriyor beni.
T'inquiète pas. Je vais régler ça avec Elaine.
Elaine ile anlaşacağım.
Une photo. Et ne t'inquiète pas si tu as une érection.
Bir fotoğraf ve şeyiniz kalkarsa meraklanmayın
Juste la nuit dernière j'ai entendu du bruit, donc je suis allée voir... mais il n'y avait rien dehors donc ne t'inquiète pas.
Sadece dün gece bir ses duydum, ve bakmaya gittim, um... ama birşey yoktu yani merak etme.
Je suis inquiète pour elle.
Onun için endişeleniyorum.
Ne t'inquiète pas, il sera bientôt là.
- Merak etme, burada olacak.
J'étais si inquiète pour toi.
Senin için çok endişelendim.
Ne t'inquiète pas, maman, on sera de retour vers 19h.
Merak etmeyin bayan. Onu 7 : 00'da bırakmış oluruz.
Tu es inquiète pour ma sécurité, maintenant?
- Şimdi de güvenliğimden mi endişe eder oldun?
Ne t'inquiète pas, Cole.
Endişelenme Cole.
T'inquiète.
Beni yenemezsin.
Il est pas fou. C'est pas lui qui m'inquiète.
- Benim endişe ettiğim deli Cole değil.
C'est ce qui t'inquiète?
Götünü mü düşünüyorsun yani?
Ne t'inquiète pas, je vais prendre grand soin de Bruno.
Merak etme, Bruno'ya iyi bakacağım.
Je n'ai pas eu de selfie de dessous de jupe ce matin et je m'inquiète.
Bu sabah etek altı selfie'si göndermedi meraklandım.
- Ne t'inquiète pas. je le fais.
- Dert etmeyin. Ben yaparım.
Oh, je, uh... Ne t'inquiète pas de m'avoir engueulé.
Bana bağırdığın için üzülme.
Si cela t'inquiète, tu est aussi loin d'être normal que ce que tu pense.
Eğer bunun için endişeleniyorsan düşündüğünden daha normalsin demektir.
Je me suis sentie si bizarre avec Henry quand on était au bowling, à faire comme si de rien n'était, à faire comme si je n'étais pas inquiète à chaque fois qu'il traîne avec M. Beeman.
Bovling oynarken, Henry'nin yanında çok garip hissettim normal davranmaya çalışırken Bay Beeman'la ne zaman takılmaya gitse endişeli değilmiş gibi yapmaya çalışırken.
Je ne suis pas jalouse, je suis juste inquiète pour toi.
Kıskanmıyorum sadece senin için endişeleniyorum.
Ta mère s'inquiète pour toi, mec, même s'il n'y a absolument aucune raison d'être
Annen senin için endişeleniyor evlat. Endişelenmesi için hiçbir sebep yok gerçi.
Ne t'inquiète pas, chérie. Nous avons des parasols.
- Merak etme tatlım, şemsiyemiz var.
Je suis inquiète qu'il devienne une cible là-bas à cause de moi, mais il semble qu'être le fils d'Hiro Noshimuri compte beaucoup plus qu'être marié à un flic.
Benim yüzümden hedef olur diye korkmuştum ama anlaşılan Hiro Noshimuri'nin oğlu olmak polis kocası olmaktan daha çok soruna yol açıyormuş.
C'était un cauchemar pour vous d'être ici car vous êtes inquiète pour vos enfants. Grace a un rhume, et vous vouliez être chez vous avec elle.
Grace üşüttüğünden dolayı onunla birlikte evde olmak istediğinden burada bulunmanın bir kâbus olduğunu söyle.
Ne t'inquiète pas.
Endişelenme.
Je m'inquiète pour Jesus.
Jesus için endişeleniyorum.
T'inquiète pas.
Merak etme.
Vous étiez inquiète à l'idée que grand mère sache que vous êtes strip-teaseuse.
Anneannenin, senin bir striptizci olduğunu öğrenmesinden korkuyordun.
Ne t'inquiète pas, c'est bon.
- Merak etme, gidebilirsin.
- Ne t'inquiète pas, Schmidt la tache ne peut pas s'offrir Le Lis-bonne.
- Endişelenme Schmidtticik'in parası The Lisbon'a yetmez.
C'est plus tard qui m'inquiète.
- Beni endişelendiren sonrası.
Et moi : "Pas de souci. T'inquiète."
Üstelemedim ve dert etme dedim.
Ne t'inquiète pas pour Tyler.
Tyler'ı merak etme sen.
Tu n'aurais plus jamais à t'inquiète pour moi.
Benim için bir daha endişelenmene gerek kalmayacak.
Ne t'inquiète pas.
Sen dert etme.
Je vais tout apprendre vite. Je vais tout apprendre vite. Ne t'inquiète pas.
Yakında her şeyi öğreneceğim, merak etme.
Rama, ne t'inquiète pas.
Rama, merak etme. Ben... Ben...
- Ne t'inquiète pas.
- Merak etme. - Ben...
Ne t'inquiète pas.
- Kesinlikle...
Maintenant, ne t'inquiète pas, amour. Je vais régler ça de quelque façon et je reviens pour te conduire à l'autel.
Endişelenme canım, bunu bir şekilde çözeceğim ve geri dönüp seninle beraber koridordan yürüyeceğim.
Regarde, je suis inquiète.
Sadece bak, endişeliyim.
Qu'est-ce qui t'inquiète?
Ne konuda endişelisin?
C'est pour lui que je m'inquiète.
Benim endişelendiğim kişi o.
Rama, ne t'inquiète pas.
Yani... Hâlâ ofisteyim.
- Ne t'inquiète pas. - Je te rappelle...
Ben seni ararım...