Translate.vc / French → Turkish / Instant
Instant translate Turkish
31,033 parallel translation
Occupé pour l'instant.
Meşgulüm şu an!
Je sors un instant, mais je me demandais si quelqu'un pouvait en laisser quelques-unes en plus devant ma porte? Merci.
Diyorum da acaba birisi fazladan havlu getirip kapıma bırakabilir mi?
- Pour l'instant, il a besoin de moi, donc ça va.
Bu yüzden güvendeyiz.
Un instant, tout était normal.
Başta her şey normaldi.
Voici un portrait robot qui correspond au témoignage qu'un voisin nous a donné à l'instant chez Susan Jacobs.
Bu az önce Susan Jacobs'un komşunun verdiği tarif.
Mais pour l'instant, tu es avec les personnes qui peuvent te donner ce qu'il te faut.
Ama şimdilik, ihtiyaçlarını karşılayabilecek insanlarla kalacaksın.
Gardez un oeil sur ça pour l'instant, d'accord?
Zamanı gelene kadar bunu sakla olur mu?
Pour l'instant, concentrons-nous à trouver Espo.
Şimdilik Espo'yu bulmaya odaklanalım.
Il faudrait préciser qu'à cet instant,
Belirtmek gerekir ki,
Pour l'instant. Mais laisse-moi du temps.
Ama zaman ver, bulacağım mutlaka.
Je signale quelque chose d'inexprimé entre eux à l'instant.
Aralarındaki açığa vurulmamış konuşmaları size söylemem gerek.
Tu as un instant?
- "İki" saniyen var mı?
Vos familles vont bien pour l'instant, tant que j'obtiens ce que je veux.
Aileleriniz şuanlık güvende istediğimi alıyor olduğum sürece tabi.
Pour l'instant.
Şimdilik.
Pas pour l'instant.
Hnüz yok.
J'y réfléchis, pour l'instant.
Şimdilik sadece üzerinde düşünüyorum.
C'est ouvert pour l'instant, mais ça ne restera pas ouvert très longtemps... Un quart d'heure, tout au plus. Ils devraient être ici à l'heure qu'il est.
Geçit açıldı ama uzun sürmez en fazla 15 dakika.
- J'ai besoin d'un instant.
- Çok zamanını almayacağım.
Attendez un instant.
Bir dakika.
Alicia, tu as un instant?
Alicia bir dakikan var mı?
Je ne sais pas, mais l'important pour l'instant c'est de rester calme.
Bilmiyorum ama burada en önemli şey sakin kalmak.
Pour l'instant finissons ce puzzle et voyons ce qu'il se passe ensuite.
Şimdi şu bulmacayı bitirelim ve bakalım ortaya ne çıkacak.
Nous vous demandons juste un instant.
Sadece bir kaç dakika görüşmek istiyoruz.
Oui, il va bientôt nous rejoindre, nous voulions rester informels pour l'instant.
Evet, biraz sonra bize katılacak ama şimdilik işleri biraz gayri resmi tutmak istedik.
- Je reviens dans un instant
- Bir saniyeye görüşürüz..
Vis l'instant présent.
Anı yaşıyor.
Pour l'instant, on est là. On est ensemble.
Şu an buradayız, birlikteyiz.
J'ai eu un... vous savez, un instant de lucidité et je voulais vous en parler
- Hayır, aklıma bir fikir geldi ve daha fazla bekletmeden sana sormak istedim.
Pour l'instant, oui.
- Şimdiye kadar evet.
- Mais pour l'instant,
- Ama şimdi,
Tu m'excuses un instant?
Bana iki saniye izin verir misin? - Selam Ben.
Excusez-moi un instant.
İki saniye izin verir misiniz?
Un instant, je vous prie.
Bir dakika lütfen.
- Pour l'instant.
- Sadece şimdilik.
Maman. Rien ne sera une source de joie, pour l'instant.
Anne şu anda hiçbir şey sana keyif vermez.
On devrait se concentrer sur votre histoire pour l'instant. On parlera de la baleine et du lapin plus tard.
Bence şimdilik senin öyküne odaklanalım, balinayla tavşanı sonra konuşuruz.
J'ai contacté les maires des villes voisines, pour voir s'ils pouvaient nous en prêter quelques-uns, mais personne n'a coopéré pour l'instant.
Bazı komşu kasabaların belediye başkanlarına ulaşıp bize geylerini ödünç verirler mi diye sordum. Ama henüz tek bir tanesi bile yardım etmek istemedi.
- À l'instant.
- Ne zaman?
À l'instant.
Daha şimdi.
On était dans les airs, les gens sur la plage nous pointaient du doigt, c'était différent de voler à côté de toi. Un instant,
Havadayken ve yerdeki herkes parmağıyla bizi gösterirken senin yanında uçmak çok değişik bir duyguydu.
Vanc, Zosyn, et 4 litres de solution saline, pour l'instant.
Vanc, Zosyn, ve 4 litre serum fizyolojik.
Pas de différence pour l'instant.
- Şimdilik bir fark yok.
Si je peux avoir un instant.
- Sayın yargıç, bir dakika müsaade alabilir miyim?
Ne sachant pas ce qui peut se passer à tout instant.
Karşımıza ne çıkacağını bilmemekten.
C'est bon, maman. Laissons Jason seul un instant. Parlons dans la cuisine.
Bu kadar yeter, Jason'ı rahat bırakıp mutfakta devam edelim.
Tu as un instant? Oui.
- Biraz konuşabilir miyiz Alicia?
Tout est arrivé en un instant.
Her şey bir anda oldu.
Pour l'instant, je suis d'accord.
Haksız da değil.
Attends un instant.
Olmaz. Hayır, hayır, hayır, orada durun.
- Attendez un instant.
- Bekle.
Imprécis pour l'instant.
Kimliği belirsiz kurbanın saçında hidroflorokarbon ve dimetil eter var. Meçhul.