Translate.vc / French → Turkish / Intime
Intime translate Turkish
1,918 parallel translation
Fey tenait un journal intime.
Fey günlük tutuyormuş.
Tu te souviens du mariage qu'on voulait, la cérémonie intime en plein air?
O istediğimiz özel açık hava törenini hatırlıyor musun?
Intime, amis proches.
Özel, yakın arkadaşlar.
Et oui, beaucoup de choses sont allées de travers, mais ça n'avait pas d'importance parce que, quand on se remémore cette journée, on ne se rappelle que du premier mariage : la cérémonie intime en plein air avec les amis proches et la guitare acoustique.
Ve evet, birçok şey ters gitti ama önemi yoktu çünkü geriye dönüp o güne baktığımda hatırladığım şey ilk evlilikti özel açık hava töreni yakın arkadaşlar ve bir akustik gitarla.
Les pages d'un journal intime?
Günlük sayfaları mı bunlar?
Et où se trouve ce mystérieux journal intime?
Peki bu gizemli günlük şimdi nerede?
Intime...
- Özeldi.
Rien dans son journal intime?
Günlüğünde bir şey yok muydu?
Quel journal intime?
Hey! Denny. Dur bir dakika.
Tu as dit : "Rien dans son journal intime."
"Günlüğünde bir şey yok muydu?" demiştin.
C'est son journal intime!
Bilemiyorum dostum, yani kadının günlüğü.
D'après le journal intime, un prépuce sacré.
Günlüğe göre bu kalıntı, kutsal bir sünnet derisiymiş.
- Et le journal intime?
- Ya günlük?
Ne pas dire à Jordan que j'ai lu son journal intime est une des meilleures décisions que j'ai jamais prises.
Jordan'a günlüğünü okuduğumu söylememek şimdiye kadar verdiğim en iyi kararlardan bir tanesi.
un endroit élégant mais intime, et on va passer un moment fabuleux.
Şık ama özel bir yerde. Ve harika bir zaman geçireceğiz.
Il n'y a rien de plus intime.
Bundan daha kişisel bir şey olabileceğini sanmıyorum.
Tu viens de me faire une pipe. C'est plutôt intime, ça?
Hadi ama az önce sikim ağzındaydı, bişeyler düşünüyorsundur.
Fais comme si j'étais ton journal intime.
beni kendi günlüğün olarak düşün.
Un lien intime et torride.
İçten, ve ateşli bir ilişki.
Alors, afin d'évaluer les dégâts dans ta vie intime, on t'a apporté du matériel de lecture.
Özel hayatındaki zararları değerlemek adına okuman için birkaç şey aldık.
Elle pense que c'est trop intime.
Bunun çok içli dışlı olduğunu düşünür.
Ça paraît très intime.
Bana kişisel gibi geldi.
Cette jeune fille raconte sa vie intime et cela t'excite? !
Bu cesur genç kız, burada içini döküyor ve bu seni tahrik ediyor.
Donc, vous voulez un bel endroit... authentique et intime... pour 200 personnes.
Demek istediğiniz yer güzel, samimi, özel ve 200 kişilik olmalı. - Hadi!
De choses crues à propos de leur relation intime.
Andrew'yla yakın ilişkileri hakkında havadan sudan şeyler.
C'est bien plus intime que d'utiliser les toilettes.
Banyoyu kullanmaktan daha samimi.
Tu sais, j'ai l'impression que tu places tout ça sur un plan très intime.
Bana geliyor ki sen tüm bu olanlari çok özel bir alanda aliyorsun.
J'ai retrouvé mon journal intime du CM1.
Dördüncü sınıfta tuttuğum günlüğümü buldum.
Vous avez déjà eu un journal intime?
Hiç günlük tuttun mu?
- Oui. { \ pos ( 280,260 ) } Je viens juste d'éviter un face à face intime avec Rankol.
evet, Rankol ile samimi bir teke-tek muhabbetten kurtuldum ben.
Tu parles des artefacts dans ton journal intime?
Günlüğüne nesneleri mi yazıyorsun?
D'une façon ou d'une autre, t'as été intime avec elle.
Bir şekilde onunla yakınlaşmışsın.
Je viens de vous confier mon plus intime et mon plus noir secret.
Sana daha demin en derin ve karanlık sırrımı söyledin.
Les mecs parlent de sport, les femmes parlent de... d'album photo, d'hygiène intime, des trucs comme ça.
Erkekler spordan bahseder, kadınlar da hatıra defterleri ve kişisel tazelik gibi şeylerden bahseder.
Je dois te prévenir que... je m'y connais pas en album photo ni en hygiène intime.
Oturup sohbet ederiz. Tamam, ama seni uyarayım. Hatıra defterleri ve kişisel tazelik hakkında pek bir şey bilmiyorum.
So après deux semaines et beaucoup d'effort ils réussissent à capturer un moment crucial et intime dans la vie de ce serpent très spécial.
İki haftanın ve birçok çabanın sonucunda bu çok özel yılanın yaşamındaki önemli ve samimi bir anı kaydetmeyi başardılar.
Ce sentiment intime de toute-puissance s'envole vite.
Gücün bu gizli duygusu çok çabuk zayıflar.
Révélation intime et c'est tout ce que tu trouves à dire? "Avec moi"?
Sana içimi döktüğüm bir anda sen sadece "Ve ben" mi diyorsun?
L'intime connaissance de son histoire m'avait tout désigné.
- Davayı bildiğim için tek seçenektim.
Intime?
- Samimi?
Je trouve ça intime, mais pour eux c'est...
Yani ben de samimice olduğunu düşünüyorum, ama onlar için bu yalnızca...
C'est vrai, un journal intime peut contenir des choses inventées, comme disent vos avocats.
Doğru. Bu avukatların da dediği gibi bir günlükte hayal ürünü şeyler de olabilir.
- J'écris pas de journal intime.
- Ben günlük tutmuyorum.
J'aime ça, mais c'est un plaisir intime.
Müteşekkirim, ama o zevki yalnızken tadayım.
Et si je faisais un truc intime?
Özel bir şey yapsaydım n'olacaktı?
Tellement intime, tellement...
Çok samimi. Çok... rahatsız.
L'inspecteur Pritchard et le Dr Wexler avaient une relation intime?
Müfettiş Pritchard ve Dr. Wexler'ın cinsel ilişkileri mi vardı?
Il flirte avec l'intention de devenir intime, mais Mark me satisfait tout à fait, sexuellement.
Yakın olmak için istekli davranıyor ama Mark, beni cinsel yönden oldukça doyuruyor.
Le cerceuil basique, la préparation minimale, un service intime.
Basit bir tabut, minimum hazırlık, samimi bir tören.
Mon frère avait un journal intime.
Kardeşimin günlüğü vardı.
Elle n'a pas de partie intime.
Kadınlık organları yok.