Translate.vc / French → Turkish / Iste
Iste translate Turkish
202,909 parallel translation
Mais dans le monde des artistes, c'est différent.
Ama bilirsiniz işte, biz artistlerin, normal bir aşk ilişkileri yoktur.
Grand-père a dit qu'on devait célébrer sa vie et ne pas être tristes, donc aujourd'hui on va jouer la journée parfaite de William.
Büyükbabamız onun hayatını kutlamamızı ve üzgün olmamamızı istedi. İşte bu yüzden, William'ın en güzel günü olarak bugünü kutlayacağız.
Ce mec disparaît pendant un an, revient parler d'affaires...
Bu herif 1 yıldır ortada yok ve birden gelip iş yapmaya başlıyor... bu işte bir iş var.
Tu es juste là.
İşte buradasın.
Tricher aux examens, vol à l'étalage... rapports non protégés... vous savez, des trucs fun.
Sınavda kopya çekmek, hırsızlık, korunmasız seks... bilirsin işte zevkli işler.
Voilà...
İşte...
Je n'ai rien à voir avec ça.
Benim elim yok bu işte.
Elle est là.
İşte burada.
C'est pourquoi ils sont autorisés à dîner ici.
İşte bu yüzden burada yemek yemelerine izin verilir.
- Et voilà.
- İşte burada.
C'est ce que nous allons faire.
Yapacağımız şey işte bu.
- Et voilà.
- İşte böyle.
- Elle arrive!
- İşte geliyor!
- La voilà!
- İşte burada!
Nous y voilà.
İşte burada.
Nous y voilà.
İşte başardık.
C'est ma fille!
İşte benim kızım! Evet!
C'est fait.
- Ya öyle işte, önceden verdim.
C'est le principe du strip-poker.
İşte bu yüzden adı Strip Poker ya. Hiç adil değil.
Quoi qu'il en soit... j'ai besoin d'une augmentation.
Bak, herneyse işte. Ben zam istiyorum.
Des trucs.
Uğraşıyorum işte.
La revoilà.
İşte burdasın.
- C'est ma femme.
- Evet. - İşte benim karım.
Ce qui nous rend un peu à bout de souffle.
Can sıkıcı durumlar işte.
Ça c'est la vraie raison de ma présence ici, mon Père.
İşte bu sebeple burdayım, Peder.
Mais... tu portes mes enfants, alors je te laisse l'après-midi pour toi seule.
Ama sen benim çocuklarımı taşıyorsun, işte bu yüzden seni, öğleden sonra yalnız bırakacağım.
Voilà mes petits-enfants.
İşte torunlarım.
La voilà.
İşte benim karım.
Toi, c'est toi.
İşte, herkes sen değil.
Tu es là.
İşte burdasın.
À vous deux, ça ne peut que marcher.
Bu sebepten ikinizi birden bu işte istiyorum.
Mais l'instant qui est gravé dans mon esprit et dans mon cœur... est celui où je t'ai vue pour la première fois.
Ama seni gördüğüm ilk an... kalbimi ve aklımı yakan an.. * Mm-hmm... işte o ilk andı.
Comme un mercredi.
Bilirsin işte. - Çarşamba.
J'espérais me lancer dans la bataille.
O işte açıkcası ben yer almak istiyordum.
Ça va, j'avance.
Eh işte, şöyle böyle.
C'est parti.
- İşte geldim.
Voilà.
İşte bak.
- Je veux bien... qu'on en discute.
Tamam işte... o konuyu konuşmamız için, tamam.
Pourquoi vous laissez tomber?
İşte bu yüzden bırakıyorsun.
Coup de foudre à Notting Hill a une fin nulle si Hugh Grant pense que Julia Roberts est "pas mal".
Yani aslında, Notting Hill'in... finalinde, Hugh Grant, Julia Roberts için "eh işte, olsa da olur" diye düşünseydi, film böyle etki bırakmazdı.
Ça y est?
İşte oldu.
C'est pour ça que je te la pose.
Evet anladım. İşte bu yüzden soruyorum.
Alors, tu vas le faire.
Tamam, o zaman sür işte.
Allez, trouvez le rythme.
İşte böyle çocuklar. Ritme ayak uydurun.
C'est bien.
İşte böyle.
Allez!
İşte böyle!
Les émissions vivent et meurent selon ce qu'il écrit sur elles, et c'est pour ça que je veux qu'il vienne voir ma pièce, mais il ne viendra pas à la première, car il est déjà venu à la première, et je n'étais pas là, donc...
Oyunlar, o adamın eleştirilerine göre, tutuyor ya da tutmuyorlar. İşte bu yüzden oyunun galasına gelmesini istiyorum, ama muhtemelen o gece gelmeyecek, çünkü daha önce o oyuna geldiği halde, ben gelmemiştim, yani...
Non... je ne peux pas, ça concerne Randall.
Hayır, açıklayamam... yapamam işte, onlara Randall'ın durumunu açıklayamam.
" C'est pourquoi j'aimerais que vous organisiez mes funérailles.
" İşte bu yüzden cenaze törenimi sizin düzenlemenizi istiyorum.
On y est.
Tamam, işte geldik.
- Oui, ce n'est qu'à 2 heures de route.
- Tamam işte iki saatlik mesafede.