Translate.vc / French → Turkish / Jazeera
Jazeera translate Turkish
86 parallel translation
Je ne serais pas surpris d'entendre Ben Laden sur Al-Jazeera se vanter d'avoir refroidi les porteurs du Président.
Bin Laden, El Cezire'de başkanın top taşıyıcılarını nasıl öldürdüm diye övünüyorsa hiç şaşırmam.
Al Jazeera, Hollywood, Los Angeles, Californie.
El Cezire, Hollywood, Los Angeles, California. Merhaba.
Hassan IBRAHIM, journaliste à AL JAZEERA qui disent que Saddam est notre héro, en dit long.
Bilirsiniz, entelektüellere değil, işçilere... Saddam'ın, kendilerinin kahramanları olduğunu söylüyorlar.
Mon sentiment est que le message d'AI Jazeera est, d'abord éducatif, pour éduquer les masses arabes sur ce qu'on appelle la démocratie.
Benim kendi düşüncem şu : El-Cezire'nin mesajı, her şeyden önce eğitseldir. Arap kitleyi, demokrasi denilen bir konuda eğitmek amaçlı.
Réveillez - vous. " C'est le message de Al Jazeera.
"Uyan!" demek olmalıdır. Bu, El-Cezire'nin mesajı.
Ne t'inquiéte pas, je ne vais pas impliquer Al Jazeera
Tamam, El Cezire'ye bulaşmam, merak etme.
Central Command est situé aux abords de Doha, au Qatar... à 30 km de Al Jazeera et à 1120 km de Bagdad.
Merkezi Komut, Katar'da, Doha'nın kenar mahallelerinde yer alıyor. El Cezire'den 20 mil, Bağdat'tansa 700 mil uzakta.
- Al Jazeera.
- El Cezire.
Parce que tous ceux qui travaillent pour la BBC vont un jour à Al Jazeera.
Çünkü BBC'ye çalışan herkes er geç El Cezire için de çalışır.
J'ai donné une interview live à Al Jazeera et leurs questions étaient très cinglantes.
- Evet. El-Cezire'ye gittim, ve soruları aşırı derecede saldırgandı.
Al Jazeera devrait parler de lui en tant que tel, au lieu de le protéger comme ca, parce que je crois que c'est leur devoir envers leur public.
El-Cezire onu bu şekilde sunmalıydı. Onu korumaktansa bu şekilde sunmalıydı,... çünkü bence onlar bu durumu seyircilerine borçlu. - Doğru.
Nous savons qu'AI Jazeera a l'habitude de passer et de repasser des images de propagande ad nauseum.
Biliyoruz ki, El Cezire yine daha, daha, daha fazla bir propaganda eğiliminde.
Je ne comprends pas. AL JAZEERA DIFFUSE DES IMAGES DE LA TÉLÉ IRAKIENNE
Anlamadım.
La décision d'AI Jazeera de diffuser de telles images est déplorable, et nous leur demandons de renoncer à de future diffusions de cette nature.
El Cezire'nin bu tür materyalleri yayınlama kararı içler acısı. Ve biz onları bu tür bir tutumdan vazgeçmeye davet ediyoruz.
De toute évidence, on fait pression sur Al Jazeera pour le retrait de ces images.
El Cezire üzerinde bu fotoğrafları yayınlamaması için açık bir biçimde büyük bir baskı var.
Avez - vous été surprise de la réaction provoquée par ces photos? JOANNE TUCKER, directrice AL JAZEERA.
Bu fotoğraflara gelen tepkilere şaşırdınız mı?
Al Jazeera l'a montré... ça a eu un impact très fort, parce que l'Amérique ne montre pas ces images-là.
El Cezire onları gösterdi... Bu tepki çok güçlüydü çünkü Amerika bu görüntüleri yayınlamıyor.
Et puis ce qui m'a frappé c'est que, la nuit d'avant, il y avait eu un bombardement à Basra, et AL Jazeera avait montré
Ve bana asıl dokunan, bir gece önce, Basra'da bir çeşit bombalama olayının olması, ve El Cezire'nin bu insanların görüntülerini yayınlamasıydı.
Et je me rappelle les avoir vues dans les bureaux d'AI Jazeera et m'être dit, " Ouah.
Ve bunları El Cezire bürolarında gördüğümü hatırlıyorum ve kendi kendime şöyle düşünmüştüm :
L'impact que ça a eu sur moi, le fait de réaliser que... je venais de voir des gens du côté ennemi, et que les gens d'AI Ja... les gens des bureaux d'AI Jazeera doivent avoir ressenti ce que je ressentais ce soir-là,
Yani... Benim üzerimde yarattığı etki, düşününce... Ben sadece diğer taraftaki insanları gördüm, Ve o El Cezi...
Je préviens Al Jazeera...
El Cezire'yi uyarıyorum.
Al Jazeera a été très critique, mais, en même temps,
El Cezire kritik hale gelmişti, ama, aynı zamanda,
NABEEL KHOURY RENCONTRE LE DIRECTEUR GÉNÉRAL DE AL JAZEERA
NABEEL KHOURY, EL CEZİRE GENEL MÜDÜRÜYLE GÖRÜŞÜYOR
Nous regardons maintenant Al Jazeera, et, euh, je sais... je sais ce qu'ils choisissent de montrer, et ce qu'ils choisissent de ne pas montrer.
Şu an El Cezire'yi izliyoruz, ve, ııı, şunu söyleyebilirim onların... onların gösterdikleri şeyler, ve ben daha sonra onların neleri göstermediklerini söyleyebilirim... bilinçli.
Al Jazeera y gagne à faire le jeu du nationalisme arabe, c'est leur public.
Bu, Arap milliyetçiliğine oynayan El Cezire'nin yararına, seyircilerinden dolayı.
Al Jazeera, ils ont la meilleure nourriture à Al Jazeera.
El Cezire, onlar en iyi besine sahipler. En iyi besin, El Cezire.
Je respectais Al Jazeera en ce sens où ils faisaient quelque chose qui n'avait jamais été fait dans le monde Arabe, et ils avaient une grande audience, et étaient très dérangeants, ce qui est une qualité en journalisme.
Kesinlikle Arap dünyasında daha önce asla yapılmamış bir şey yapıyor oldukları için El Cezire'ye saygı duydum, ve birçok gözlemciye ulaşıyorlardı ve birçoklarının rahatını bozuyorlardı. Ki bu gazeteciliğin çok önemli bir unsurudur.
Tarek Ayyoub pour Al Jazeera à Bagdad.
"Tarık Eyüp, El Cezire, Bağdat"
C'est de la propagande de guerre car d'après la BBC, et non Al Jazeera,
Bu, propaganda savaşının bir parçası ve BBC'ye göre,
Quand vous avez Al jazeera qui, jour après jour, fournit aux gens de la région des infos qui sont fausses, et c'est ce qu'ils font, ce n'est pas facile.
Eğer El Cezire olsaydınız, günden güne, günden güne... aslında kendi yaptıkları, haksız nedenlerle bölgedeki insanlar tutuklanırken... Bu kolay değil.
Les Américains, lls ne font que radicaliser le peuple de plus en plus. Muafak TAWFIK, traducteur à AL JAZEERA
Amerikalılar, onlar sadece insanları çok daha radikalleştiriyorlar.
Jim, comme vous pouvez l'imaginer avec 200 journalistes dans cette pièce et les militaires sur ce podium, la question du jour concerne ces 3 incidents, L'attaque contre Al Jazeera tôt dans la matinée, suivie d'une attaque contre la télevision d'Abbu-Dhabi, suivie de tirs contre l'hôtel Le Palestine.
Jim, 200 gazeteciyle bu odada ve ordu podyumda, günün sorusu üç olay hakkında... sabahın oldukça erken saatlerinde El Cezire'ye açılan ateş, ardından Abu Dhabi Televizyonu'na açılan ateş, ardından Filistin Otel'e açılan ateş.
Abbu-Dhabi et Al Jazeera...
Abu Dhabi ve El Cezire...
Omar AL-ISSAWI, correspondant de AL JAZEERA Les Américains ont publié un communiqué qui dit que,
Amerikalılar şöyle bir beyanat verdiler,
" depuis l'immeuble où travaillaient les journalistes d'AL Jazeera.
El Cezire muhabirlerinin çalıştıkları binadan yoğun bir düşman ateşi vardı. "
Malheureusement, un correspondant d'AI Jazeera a été tué dans cet échange. "
"Maalesef bu sırada bir El Cezire muhabiri öldürüldü."
Le premier objectif en tirant ces 3 missiles sur les bureaux d'AI Jazeera et de dire à Al Jazeera
Bu füzeleri El Cezire bürosuna göndermedeki temel amaç El Cezire çalışanlarına şunu söylemekti :
Jihad ALI BALLOUT, attaché de presse de AL JAZEERA Bievenue chers collègues, et merci d'être venus en cette période grave pour nous tous, je crois
hoş geldiniz, meslektaşlarım, ve size, hepimizi ilgilendirdiğine inandığım bu sürece katıldığınız için teşekkür ediyorum.
Mohammed BURINI, correspondant de Al Jazeera à Mossoul
Daha sonra Musul'a gittim.
BUREAU DE AL JAZEERA AU CENTCOM
- CentCom'daki El Cezire Bürosu -
Après avoir bombardé Al Jazeera et une partie de la télé de Abbu-Dhabi, ils ont fait ce show.
El Cezire televizyonunu ve Abu Dhabi Televizyonunun bir kısmını bombaladıktan sonra, bu gösteriyi yaptılar.
- Al Jazeera nous protégera.
- El cezire bizi korur.
Al-Jazeera a diffusé ça après l'attentat suicide de Saleem, tuant neuf civils israéliens dans un bus à Jérusalem.
Selim'in Kudüs'teki bir otobüste kendiyle birlikte 9 İsrailli'yi havaya uçururken çekilen bu kaset El Cezire'de yayınlandı.
C'est également sur CNN... MSNBC... et AI-Jazeera.
Ayrıca CNN'de çıktı MSNBC ve El Cezire.
Si jamais tu es pris en otage par, disons, un voisin... et que tu finis sur Al-Jazeera... cligne tes coordonnées en code Morse, comme ça.
- Evet. Eğer komşular tarafından rehin alınıp El-Cezire kanalında gözükürsen sadece koordinatlarını gözlerini mors alfabesinde kırparak bana ilet, işte böyle.
Al-Jazeera promène sa maudite caméra sur nous.
Al-Jazeera şu anda haberlerde bizi gösteriyor da o yüzden.
J'enverrais ceci à Al-Jazeera.
Bunu El Cezire'ye göndereceğim.
- Oussama ben Laden, dans une déclaration à Al Jazeera, les jours qui suivirent les attentats du 11 / 09
* Usame bin Laden * * 11 Eylül saldırılarının arkasından El Cezire'ye verdiği bir demeçten. *
BUREAUX DE AL JAZEERA Doha, Qatar
El Cezire Merkez Bürosu. Doha, Katar.
Q.G. D'AL JAZEERA Doha, Qatar
- El Cezire Merkez Bürosu. Doha, Katar. -
Omar AL-ISSAWI, correspondant de Al jazeera.
Teşekkürler.