English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Justicé

Justicé translate Turkish

11,860 parallel translation
Nous envisagions des actions en justice contre le CJC, mais Brian a décidé de ne pas porter plainte.
ÇTYK aleyhinde dava açmayı düşünüyorduk fakat Brian herhangi bir suçlama yöneltmeme kararı aldı.
Roulettes Rider et sa bicyclette de justice sont là!
Adaletin bisiklet sürücüsü, Ehliyetsiz Sürücü, geldi!
Je suis d'épaisseur avec la justice.
Adaletle çökeceğim.
Je prends le temps pour la justice.
Adalet için hep zamanım var.
Mais je parie que vous pouvez nommer tout le monde dans la Ligue de Justice, ne peux pas vous?
Ama her iddiaya varım Adalet Birliği'ndeki herkesin adını söylersin, değil mi?
Devrions-nous prendre la justice dans nos propres mains?
Adaleti kendi ellerimizle sağlayacak mıyız?
C'était Mike et Ginger du Centre pour la Justice.
Adalet Merkezinden Mike ve Ginger.
Bonjour, c'est Ginger Gaye du Centre pour la Justice.
Merhaba, Adalet Merkezinden Ginger Gaye.
Le Centre pour la Justice.
Adalet Merkezi.
Le ministère de la justice? Le FBI?
Başsavcılık ya da FBI'ya?
Le centre de la justice. Le bassin de préservation. Et la société Jojo Lee.
NCW, Adalet Merkezi, Koruma Havzası ve Jojo Lee'nin şirketi.
Le centre de la justice.
Koruma Havzası.
Et l'appart du gérant qui m'avait foutu dehors est intact. Y a pas de justice.
Atıldığım boktan apartmansa sapasağlam.
File comme le vent, Justice!
Bağır ulan "Adalet" diye!
Prochain épisode : "La Justice inflexible"!
One Punch Man'in gelecek bölümünde Yıkılmaz Adalet.
COMTÉ DE MANITOWOC, THOMAS H. KOCOUREK, ET DENIS R. VOGEL, ACCUSÉS. visant Steven A. Avery hostilité personnelle entrave à la justice Que la justice existe.
Steven A. Avery'yi hedef alarak...''... kişisel husumet...''... adaletin engellenmesi...'... biraz olsun adaletin kaldığına.
PEGGY A. LAUTENSCHLAGER MINISTRE DE LA JUSTICE C'est très révélateur qu'un procureur demande au procureur général... Je demande l'aide de votre bureau... le procureur de tout l'État, d'enquêter sur son propre bureau et les policiers de sa communauté.
Bir savcının Başsavcılığa, eyaletin en yüksek savcılık makamına kendi teşkilatı ve emniyet teşkilatını soruşturması için talepte bulunması son derece dikkat çekici.
AGENT SPÉCIAL ENQUÊTES CRIMINELLES Je suis agent spécial au département de la justice du Wisconsin, division des enquêtes criminelles.
Wisconsin Eyaleti Adliye Bölümü Ceza Dairesinde özel ajanım.
J'ai lu le rapport du ministère de la Justice. AVOCATE DE STEVEN ( 1985 )
Adalet Bakanlığının raporunu okuduğumda, sanki şöyle der gibiydiler " Yani, evet.
Quelles réformes nous rapprochent de la vérité et de la justice?
Bizi hakikate ve adalete yaklaştıracak ne gibi reformlar yapılabilirdi?
PROCUREUR DU COMTÉ DE MANITOWOC Pour éviter le moindre soupçon d'ingérence ou d'entrave à la justice, j'ai pris la décision de faire appel à Ken Kratz, procureur du comté de Calumet, en tant que procureur spécial dans cette affaire.
Tartışmalara yol açmamak için ve soruşturmanın selameti açısından Calumet Bölge Savcısı Ken Kratz'in bu davaya özel savcı olarak atanmasını talep ettim.
Steven a réglé son action en justice contre le comté de Manitowoc. TOTAL : 400 000 $ FRAIS D'AVOCATS : 160 000 $
Steven Avery, Manitowoc İlçesine açtığı davayı geri çekti.
Les enquêteurs du bureau du shérif du comté de Calumet et du ministère de la Justice du Wisconsin ont interrogé Brendan deux fois cette semaine.
Hem Calumet İlçe Şerif Departmanından hem de Wisconsin Adalet Bakanlığından dedektifler Brendan Dassey'yi bu hafta iki kez sorguya çektiler.
PROCUREUR SPECIAL Où est la justice?
Adalet bunun neresinde?
La famille de Teresa Halbach réclame la justice.
Teresa Halbach'in ailesi adalet istiyor.
Nous vous demanderons de lui rendre justice.
Bu yanlışı düzeltmenizi isteyeceğiz.
La justice, à mes yeux... AVOCAT DE STEVEN... c'est de respecter les principes que nous avons lorsque nous sommes confrontés à l'incertitude sur la vérité.
Bana göre adalet gerçekle ilgili tereddüte düştüğümüzde yapılması gerekenleri tayin eden sahip olduğumuz bir dizi ilkeye sadık kalmaktır.
C'est M. Avery qui les attaquait en justice.
Bay Avery onlara dava açan kişiydi, tamam mı?
Si la justice va être rendue cette fois.
Adalet bu sefer yerini bulacak mı.
Je suis triste, de façon plus générale, que notre société... n'ait pas réussi à mieux maîtriser la notion de justice.
Aynı zamanda genel anlamda üzgünüm zira... Bizler insanlık tarihinde adalet konusunda geçmişe göre bir arpa boyu yol alabilmiş değiliz.
Nous vous demandons de rendre justice à Teresa.
Teresa için adalet getirmenizi istiyoruz.
Stephanie Van Groll a rapporté les harcèlements à la police, qui a transmis l'affaire au ministère de la Justice du Wisconsin.
Stephanie Van Groll taciz olayını polise bildirdi onlar da davayı Wisconsin Adalet Bakanlığına devretti.
Un an avant l'annonce du scandale, Kratz échange des e-mails avec le ministère de la Justice du Wisconsin.
Ken Kratz, olayın ortaya çıkmasından yaklaşık bir yıl önce Wisconsin Adalet Bakanlığı ile email yoluyla yazışmalar yaptı.
Je présume que vous seriez trop "gêné" si je continuais à travailler pour le ministère de la Justice dans les procédures concernant Steven Avery et Brendan Dassey.
Dahası, Steven Avery ve Brendan Dassey'nin kararlara itirazları ile ilgili konularda Adalet Bakanlığına hâlâ yardımda bulunuyor olmamın sizin açınızdan çok "utanç verici" olduğunu hissediyorum.
nous ne voyons pas d'infractions criminelles Le ministère de la Justice le savait un an avant que ce soit publié.
Sanırım olay ortaya çıkmadan bir yıl önce Adalet Bakanlığının bundan haberi vardı.
MINISTÈRE DE LA JUSTICE DU WISCONSIN Pourquoi est-ce resté secret pendant un an?
Sayın Vali, bu olay neden bir yıl boyunca kamuoyundan saklandı?
Que se passe-t-il dans votre ministère de la Justice?
Wisconsin Adalet Bakanlığında neler oluyor?
J'ai toujours pensé que Brendan aurait du mal à obtenir justice... AVOCAT DE BRENDAN... avec le système judiciaire du Wisconsin.
Wisconsin'deki yargı sisteminde Brendan'ın mağduriyetinin giderileceğine başından beri pek ihtimal vermiyordum.
À savoir : si le système a les avocats qu'il faut et si les avocats font bien leur travail, alors la justice sera rendue pour Steven Avery.
Yani, eğer sistem doğru avukatları barındırırsa ve avukatlar işlerini doğru yaparlarsa o zaman Steven Avery için adaletin tecelli edeceğine inanıyorlar.
Je me suis marié ici même, au palais de justice.
Ben bu mahkemede evlendim.
Je me suis marié ici même, au palais de justice!
Bu mahkemede evlendim!
Une fois le président poursuivi en justice et sa corruption révélée, El Toro vous remerciera.
Başkan yargılanıp, yolsuzlukları ortaya çıkınca sana teşekkür edecek.
Croyez-vous lui avoir rendu justice?
Onu hakkaniyetle buluşturduğunuza inanıyor musunuz?
Pam, on a entrave à la justice et on a aussi conduite dangereuse...
Pam, adaletin engellenmesi var, tedbirsiz tehlikeye atılma var.
Je sais ce que dit la justice.
- Mahkemenin kararını biliyorum.
Vous réclamez justice pour votre partenaire.
Ortağın için adalet istiyorsun.
Justice sera bientôt rendue!
Adalet sunulmak üzere.
Deux plats de Justice, s'il te plaît.
Iki tane Adalet tabağı istiyoruz. - Şey... üç olsun.
Ennemis de la justice, préparez-vous à la guerre!
Adaletin düşmanları. Hazır olun, sizi... Ne?
Je demande justice, nous le devrions tous.
Ben adalet arıyorum... olması gerektiği gibi.
Ma famille mérite que justice soit faite.
Başlarına gelenler için adaleti hak ediyorlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]