Translate.vc / French → Turkish / Kopek
Kopek translate Turkish
18,273 parallel translation
C'est un chien d'aveugle.
- Bu mu? - Rehber köpek. - Bu rehber köpek.
Le chien.
Köpek gibi.
Gros toutou!
Hey, koca köpek.
Bon toutou!
Koca köpek, Koca köpek.
C'est vraiment un bon chien.
- O gerçekten iyi bir köpek.
Voilà.
Pekâlâ iyi köpek.
C'est un bon chien. Oui, bon chien.
Evet, iyi köpek.
C'est juste un bon chien.
- Evet, çok iyi bir köpek.
Ça pue la merde partout, là-haut.
Dışarısı köpek pisliği gibi kokuyor.
Tu sais ce qui arrive à un requin blanc si tu le mets dans un aquarium?
Büyük beyaz köpek balığını akvaryuma koyduğunda ne olur biliyor musun?
Les chenils sont immondes.
Köpek kulübeleri pislik içinde.
Avant de vous en plaindre comme un chien blessé.
Sonra da yaralı bir köpek gibi sızlanıp durdun.
C'est un chien.
O bir köpek.
Année du chien.
Bu sene köpek yılı.
Enfoiré.
Seni köpek.
J'ai vu la photo d'une femme dans un magazine. Assise dans la poussière. Il y avait des ordures tout autour d'elle.
Dergide bir fotoğraf gördüm ve bir kadın vardı pisliğin içinde oturuyordu ve etrafı çöple doluydu, bir de zayıf bir köpek vardı.
Attaque de requin!
Köpek balığı saldırısı!
Les chiens sont dressés pour baiser nos prisonniers.
Mahkumlarımızı sikmeleri için köpek eğitiyoruz.
Non, pas un pet shop, "usine à chiots".
Hayvan dükkânı değil, "köpek imalathanesi."
Usine à chiots?
- Köpek imalathanesi demek.
Et nettoie toute cette urine de chien.
Güzel, şimdi de bu köpek çişini temizler misin?
Le chien c'est correct, mais notre vraie compétition, c'est le crapaud hypnotiseur.
Köpek iyi ama asıl rakibimiz hipno-kurbağa.
Ou un chien.
Bir köpek al.
Un chien est toujours heureux de vous voir.
Bir köpek sizi görmekten mutluluk duyar. Bir köpek seni yargılamaz.
Il vous attend.
Köpek sadece öyle durur.
Tu fais chier avec ton chien.
Bu kadar "köpek" boku yeter! Hadi, "Eddie" yi yap.
Tu ne sais pas à quoi elle ressemble ça pourrait être à un chien.
Neye benzediğini görmek için can atmıyor musun? Bir köpek bile olabilir.
- Non, elle ne ressemble pas à un chien.
- Hayır, köpek falan değil.
Je sais déjà à quoi elle ressemble et c'est tout sauf à un chien.
Neye benzediğini biliyorum. Köpek değil.
Pas besoin de savoir nager, parce que si tu finis au jus, et que les Japs te chopent pas... Tiens. ... les requins s'en chargeront.
Bu yüzden yüzme bilmeye gerek yok çünkü Japonlar seni öldürmezse, köpek balıkları öldürür.
Les requins, chef?
Köpek balıkları mı?
Le grand requin blanc, le sommet de la chaîne alimentaire.
Büyük beyaz köpek balığı. Besin zincirinin tepesinde.
Même si on sait bien nager, on a l'air minable à côté d'un requin.
İyi yüzücü olsan bile, köpek balıkları affetmez.
On saigne de partout et rien n'excite davantage un requin... que le sang.
Sürekli kanımız akar ve köpek balığını baştan çıkaran şey de kandır.
Bon. On voudrait en savoir plus sur les requins.
Tamam dostum, köpek balıklarını merak ediyoruz.
Je disais à Lindy que les requins t'embêtent pas tant que tu saignes pas.
Lindy'e diyordum ki ; köpek balıkları kanaman olmadığı müddetçe rahatsız etmez.
- Il y a quelque chose dans l'eau!
- Orada bir şeyler var! - Köpek balıkları!
Si quelques courageux en ont assez des requins, qu'ils viennent avec moi.
Birkaç iyi adam lazım mümkünse köpek balığı yemi olmaktan bıkmış birileri!
Attention aux requins.
Köpek balıkları olmalı!
Un requin lui a arraché la tête.
Köpek balığı kafasını koparmış.
Des requins partout.
Köpek balıkları her yerde.
Envoyez tous vos navires avant que les requins les bouffent tous.
Senin yerinde olsam köpek balıkları kalanları yemeden elimdeki tüm gemileri gönderirdim.
Et de plus jamais voir de requin.
Bir daha köpek balığı görmemeye!
Le premier jour, il devait y avoir 120 ou 150 requins qui nous ont tourné autour, toute la journée.
İlk gün etrafımızda 120 ile 150 arası köpek balığı vardı, tüm gün boyunca.
Si on frappait les requins dans le globe oculaire, c'était très douloureux et ils nous laissaient tranquilles.
Köpek balıklarının gözlerine vurursanız gerçekten canları acır ve sizi rahat bırakırlar.
Dès que des requins arrivaient, je remontais les jambes et je ne bougeais plus.
Bana bölgede köpek balığı var dendiği zaman hep bacaklarımı çekip hareketsiz kalırdım.
J'ai vu tellement de requins manger d'hommes que je ne les aimerai jamais.
Çok fazla köpek balığının insanları yediğini gördüm. Onları asla sevmeyeceğim.
Pour être tout à fait honnête, je ne voulais pas te la rendre. Mais c'était quand tu me faisais suer.
Dürüstçe söylemem gerekirse geri vermeyecektim ama bu düşüncem senin bana köpek çektiğin zamandı.
L'épisode le plus effrayant, c'est celui des quatre requins.
Her neyse. Yolculuğun en korkunç anı dört köpek balığıydı diyebilirim.
Je croyais qu'ils étaient trois.
Bir dakika. Üç köpek balığı olduğunu sanıyordum.
Jouer au plus malin avec des requins, sauter sur des méduses... et retrouver mon fils.
Köpek balıklarını zekayla alt etmeyi, denizanasının üzerinde zıplamayı ve oğlumu bulmayı.