Translate.vc / French → Turkish / Lamba
Lamba translate Turkish
921 parallel translation
Les étoiles, comme des lampes, pendant du ciel à des cordes.
Yıldızlar, lamba gibi, gökyüzüne iple asılmıştı.
"Où est la lampe magique?"
"Sihirli Lamba nerede?"
La lampe magique
Sihirli Lamba
"Un jour tout avait disparu, le palais, la princesse et la lampe."
"Bir gün her şey birdenbire yokoldu, saray, Dinarzade ve lamba"
"Seule la lampe magique peut ouvrir les portes de Wak-Wak!"
"Sadece lamba Wak Wak Ülkesi'ne giden geçiti açabilir"
"Tuez le magicien et la lampe est à vous!"
"Büyücüyü öldür ve lamba senin olsun!"
"Malheur! La lampe!"
"Lamba!"
La lampe est installée?
Lamba istediğin gibi mi?
Il y aura deux lumières si l'ennemi arrive par la terre.
Düşman topraklarımıza girerse iki tane lamba yanacak.
Laisse tomber, ou tu finiras avec une lampe sur la tête!
Onu bitirilmemiş bir şekilde bıraksan iyi edersin. Yoksa kafana şapka yerine... bir lamba takarsın.
La lampe arrachée, le verre d'eau renversé.
Lamba devrilmiş, bardak dökülmüş.
- Une lampe?
- Bir lamba olacaktı.
La porte te sera toujours ouverte.
Camda senin için yanan bir lamba var. Gel.
Il y a une lampe.
Şurada bir lamba var.
Autrefois, une lampe à la fenêtre suffisait.
Eskiden pencereye lamba koyarlardı.
On voit un mari et une femme, un frère et une sœur, se pencher chaque soir sous la lampe, pour rédiger des missives au vitriol.
Karı ve kocanın olduğu ya da erkek ve kız kardeşin olduğu yerde... geceleyin lamba ışığının diğer tarafında imzasız mektuplar yazıyordur.
Nancy, avez-vous allumé à côté?
Nancy, orada bir lamba mı açtın?
J'avais acheté un énorme abat-jour.
Tony yanımdaydı ve salak gibi çizim odasındaki lamba için yeni bir gölgelik almıştım.
Je me rappellerai toujours cette pièce, telle qu'elle est ce soir. La lampe...
Bu odayı sonsuza dek şu anki haliyle hatırlayacağım... lamba, piyano çalan sen,
- La lumière était-elle allumée?
- İçeride lamba yanıyor muydu?
Une lampe brûlait.
Ufak bir lamba yanıyordu. Her şey tamamdı.
Pas de rampe. Un simple projecteur.
Işık yoktu, sadece küçük bir lamba vardı.
Aladin et sa lampe, Midas et son or
Aladdin'e lamba, Midas'a altın veririm
- Le gros, c'est une lampe d'Inde.
- Hediye mi? - Büyük kutuda Hindistan'dan bir lamba var.
Paine, la lanterne de projection!
Paine, sihirli lamba gösterisi!
Je ne voulais pas vous laisser dans le noir.
Masada bir lamba var.
"Le fleuve coule, la terre tourne... " Minuit, midi... "
Nehir akar, yuvarlak dünya döner, şafak ve lamba ışığı, gece yarısı ve öğle,
"Minuit, midi.."
Şafak ve lamba ışığı gece yarısı ve öğle...
Il faut déconnecter le filament avant de brancher. Avec 4.000 volts, vous feriez tout sauter.
Projektörü açmadan önce lamba telini kapamalısınız, aksi takdirde katot 4000 volta maruz kalıp, patlar.
Je laisse allumé?
- Lamba açık mı kalsın?
Ils étaient tous réunis dans une chambre, en prières, alors le plus vieux m'a fait avancer dans la lumière.
Lamba mı? Ve sonra oradaki bütün adamlara dedi ki : " Bakın!
La lumière était allumée... comme ça.
Masadaki lamba açıktı. Böyle.
Mon mari avait payé cette lampe 50 couronnes. Et le lit...
Kocam yatak ve lamba için 50 kron ödemişti.
Il aime quand je me fâche.
Topu topu, ona küçük şirin bir lamba fırlattım.
Sam, accroche une lampe dehors.
- Sam, bir lamba yak ve dışarı as.
Je mettrai ton crâne sur mon bureau avec une ampoule derrière les yeux.
Gözlerine lamba takıp, kafanı masamın üzerine koyarım.
Son visage est éclairé par 50 ampoules grosses comme ça.
Yüzünün etrafına elli büyük lamba yerleştirdiler.
Je ne guetterai plus l'entrée... des bateaux dans la rade. Je renonce.
Artık pencerede lamba tutmuyorum veya rıhtımda gemi beklemiyorum.
c'est juste la lampe.
Sadece lamba.
Si j'étais une lampe J'éclairerais
Bir lamba olsam ortalığı aydınlatırdım
Le prix payé à Astarté par le prince de Phénicie était cette lampe aux 100 lumières.
Finike Prensi tarafından Astarte'ye ödenen fiyat.. 100 ışıkları olan lamba oldu.
Quatre lampes jaune citron avec un éclat d'orange et de vert
Dört limon sarısı lamba, biraz turuncu ve yeşil.
Une lampe avec un abat-jour vert.
Bir de yeşil abajurlu bir lamba.
Je vais vous apporter la lampe.
Lamba getireyim.
Ils sont forts, et ils détiennent la lampe.
Hem çok güçlüler, hem lamba ellerinde.
La lampe nous donne prise sur lui... mais lui seul en connaît le pouvoir.
Ona karşı tek kozumuz bu lamba ve gücünün sırrını yalnız o biliyor.
Le projecteur s'allumait. J'étais là.
Karanlıkta başlangıç müziği çalar ve lamba yanardı ve ben çıkardım.
Trouve une petite lampe.
Küçük bir lamba bulun.
- Alors, je reprends ça.
- Öyleyse lamba bende kalır.
Quel genre de tante êtes-vous?
Lamba ve perdelerle uyumlu bir isim.
La lampe!
Lamba!