Translate.vc / French → Turkish / Lancé
Lancé translate Turkish
12,934 parallel translation
C'est St Patrick qui a lancé ça, d'où la célébration.
Aziz Patrik bu geleneği başlattı ve bu yüzden onu kutluyoruz.
Alors, il vous a lancé un regard où ne transpirait aucun remords.
Ve o anda sana pişmanlıktan kaynaklanmayan bir bakış attı.
Mary, quand votre jumeau et vous avaient lancé Lookinglass, il y a presque 10 ans, imaginiez-vous que vous auriez un milliard d'utilisateurs?
Mary, kardeşin ile birlikte on yıl önce Lookinglass üzerinde çalışmaya başladığınızda milyarlarca kişiye ulaşmayı bekliyor muydunuz?
Machin-chose m'a lancé un marteau.
Biri bana çekiç fırlatmıştı.
Blaine et Missy ont lancé Stamp Free.
Blaine ve Missy Bedava Davetiye'yi başlattılar.
Je suis devenu nerveux et je me suis lancé dans une diatribe sur les trous dans l'intrigue de "Prometheus".
Gerildim ve Prometheus'daki patlamalarla ilgili konuşmaya başladım.
Dès son retour après son exclusion, il a lancé une canette pleine sur un garçon.
Merdiven olayından sonra okula döndüğü ilk haftada kafeteryada çocuğun birine kola kutusu fırlattı.
J'ai lancé une boule de feu et il est mort.
Ona bir ateş topu attım ve öldü.
J'en ai lancé qu'une fois.
- Hayatımda sadece bir yeri taşladım.
Non maître, il faisait noir et j'avais peur et ils m'ont lancé les chiens avant que je puisse montrer mon laisser-passer.
Hayır, hayır, sahip, sahip. Kalanlıktı ve korkmuştum iznimi göstermeden köpekleri üstüme saldılar.
Et après 2010? Il a lancé une fondation au nom de sa mère contre le cancer.
Kanseri tedavi etmek için annesinin adına bir vakıf kurmuş gibi.
C'est pour ça qu'il a lancé la fondation.
Evet muhtemelen o yüzden vakfı kurmuş.
Un ami avait lancé une chaussure sur une fille.
Bazı arkadaşları bir ayakkabı fırlatmış ve kızın birine gelmiş.
- Tu pars pour l'hosto. - Lance.
- Seni hastaneye götüreceğiz şimdi.
- Tout ira bien.
- Lance... - Her şey yoluna girecek.
On y va. - Je le lance.
Açıyorum.
Je suis la lance de combat.
Ben savaşın mızrağıyım.
Tu m'en parles avant... Non, je me lance.
Bana anlatmak istermisin ilk olarak.
Ouvre la porte un peu et lance le rouleau.
Sadece kapıyı arala ve ruloyu fırlat lütfen.
On voit un truc qu'on veut, on se lance et on le prend.
Birşeyler gördüğümüzde, istediğimizde... hemen dalıp alıyoruz.
L'Union Cycliste Internationale a annulé les titres de Lance Armstrong en 2012.
Uluslararası Bisiklet Birliği, 2012 yıIında Lance Armstrong'un şampiyonluklarını geçersiz saymıştı.
J'étais là quand Lance Bass a fait le sien.
Lance Bass açıkladığında oradaydım gazete bayisinde...
Lance Bass?
Lance Bass?
Mais il s'appelle Lance.
Adı Lance.
En fait, Kimmy, Lance est un prénom super gay.
Aslına bakarsak, Kimmy, şunu bilmelisin ki, Lance süper bir eşcinsel ismi.
Il fait tout le temps de la muscu avec son coloc, Lance.
Bu yüzden tüm vaktini oda arkadaşı Lance ile spor salonunda geçiriyor.
On laisse cette pauvre chose comme appât, et quand le lion arrive, tu lui tires dessus avec ton lance-pierre.
Bu garibimi yem olarak bırakıyoruz, aslan geldiği zaman da sen sapanınla onu vuruyorsun.
Mon lance-pierre.
- Sapanımla.
Son épée et sa lance étaient brisées.
Kılıcı ve mızrağı da kırılmış.
- Utilisez le lance-flammes.
- Alev silahını kullanın.
Lance.
Fırlat.
Alors, il rendit visite à un gitan, qui lui dit que la seule manière de tuer ce monstre était de le poignarder dans son appendice avec une lance faite de verre vert.
Sonunda bir çingeneye gitmiş. Çingene ona bu canavarı öldürmenin tek yolunun yeşil camdan yapılmış bir mızrağı apandisine saplamak olduğunu söylemiş.
Alors il fabriqua une lance en verre vert et poignarda le monstre dans son appendice.
O da yeşil camdan bir mızrak yapmış ve canavarın apandisine saplamış.
- Lance toi!
- Hadi!
Sizemore lance un gros scénario. On doit éliminer les poids morts.
Sizemore büyük bir hikâye döngüsü başlatıyor ve hafızayı tamamen temizlememizi istiyor.
Arceneaux n'est que le fer de lance.
Arceneaux buz dağının görünen yüzü.
Lance les dés, chéri.
Riske gir tatlım.
Sara Lance.
Sara Lance.
Mademoiselle Lance?
Bayan Lance?
Si seulement j'étais le même homme qu'il y a cinq ans, c'est au lance-flammes que j'attaquerais cette endroit!
Eğer 5 sene önce olduğum adam olsaydım burayı alev püskürtücüyle yakar kül ederdim.
Il a passé un an à la prison Samut Parkarn pour avoir attaqué des intrus avec une lance.
Evet, arazisine girenlere mızrakla saldırmaktan bir sene Samut Prakarn hapishanesinde yatmış.
Un marteau, un bandana camouflage, et le lance-pierre.
Çekiç, kamuflaj bandanası ve bilek roketi.
Primo, c'est un super lance-pierre.
Bir kere o bilek roketi.
S'il est si sage, pourquoi il lance des boules de feu?
O kadar bilgeyse, niye ateş topu lazım?
J'ignore qui s'occupe de toi, mais je vais t'offrir de nouveaux crayons, car là, on dirait qu'il lance des choux.
- Tamam. Seni kim yetiştirdi bilmiyorum ama sana yeni boya kalemleri alacağım çünkü lahana atıyor gibi olmuş.
Tu veux combattre le Démogorgon au lance-pierre?
Demogorgon'la bilek roketinle mi savaşacaksın?
- Lance-pierres! Vite!
- Bilek roketini çıkar!
Lance-lui une boule de feu.
O piçi ateş topuna tut.
Lance-toi.
Vur hadi.
Attention à la lance d'incendie!
Yangın hortumuna dikkat et.
Bon, je me lance.
Doğrudan söyleyeceğim.