Translate.vc / French → Turkish / Land
Land translate Turkish
2,633 parallel translation
- Nous voilà en direct de Dance Land, à la Fête des Anciens Élèves de 1999 de South Campbell.
- Ne dedin? Şimdi dans vakti 1999 mezunları birleşmesi tekrar hoşgeldiniz
On avait un problème spécifique avec Ticketmaster. On nous a demandé de venir témoigner au sujet de ce problème dans le cadre d'un procès beaucoup plus important. Mais ça a toujours été perçu comme Pearl Jam contre Ticketmaster.
Ticketmaster ile oldukça belli bir problemimiz vardı, ve onlar bizim gelip bu belirli konu hakkında tanıklık etmemizi istediler çünkü olay daha büyük bir davaya dönüşmeye başIıyordu, ama bu her zaman dışarıdan, sanki biz Ticketmaster'ı yıkmak istiyormuşuz gibi algılandı.
Un autre serpent comme toi.
O da senin gibi bir yılandı.
Ben, tu viens jauger l'accueil avant de revendiquer?
Ben, hak iddia etmeden önce nasıl karşılandığını mı görmek istiyorsun?
- On prend la Land Rover?
- Land Rover'ı alalım mı?
Le roi a reçu un accueil formidable lors de sa visite aux victimes de cette région en crise.
Halkın uzun süredir sıkıntı çektiği bu bölgeyi, güney Galler'i ziyaretinde kral harikulade bir şekilde karşılandı.
Et une fois revenu de Mytho-Land, quand vous vous réveillerez et prendrez conscience de la réalité?
Bu sahte tatilden döndüğümüzde kendine gelip, bunların gerçek olduğunu fark edince ne olacak?
Ils n'ont laissé que la Land Rover.
Land Rover dışında her şeyi çalmışlar.
Pour moi, c'est un coup de pied au tuchis.
Tuchis'ımı yapılandırsınlar.
Pardonne-moi, si je t'ai causé du souci.
Eğer sizi kaygılandırdıysam, özür dilerim mademoiselle.
Voilà ma feuille sur la reconstruction des blessures par balle sur le crâne.
İşte kafatasındaki mermi yaralarının nasıl yeniden yapılandırılacağına dair çizimim.
La reconstruction peut nous montrer comment la tête a explosé.
Böylece yeniden yapılandırma nasıl patladığını ortaya çıkarabilir.
- Ça a l'air d'un no man s land.
Her şeyden uzak bir yer.
- Ce gars aime les no man s land.
Öyle yerleri sever o.
- Tu pourrait le reconstituer?
Bunu tekrar yapılandırabilir misin?
La reconstruction du crâne est complète.
Kafatasının tekrar yapılandırması bitti.
J'ai examiné les 2 derniers fragments pour la reconstitution du crâne.
Kafatasının yeniden yapılandırılmasından geri kalan iki parçaya daha yakından baktım.
On a besoin d'Angela pour faire une reconstruction faciale.
Sanırım yüz yapılandırması için Angela'ya ihtiyacımız var.
Cam dit qu'il te faut une reconstruction faciale.
Cam, yüz yapılandırmasına ihtiyacınız olduğunu söyledi.
Une fois la reconstruction faciale terminée... on peut essayer de la retrouver avec le Contrôle des Passeports.
Yüz yapılandırmasını tamamladığında Pasaport Kontrol ile karşılaştırmayı deneyebiliriz.
Vous vous sentiez humiliée et ridiculisée.
Aşağılandınız ve dalga geçildiniz.
Il y a une barrière aux sons multiples pour retirer les sons d'atmosphère... et j'ai reconstitué l'info comprimée au-dessus de la fréquence Nyquist.
Ayrıca, çokluşeritli dijital ses aralığı kullanarak diğer sesleri engelledim ve sıkıştırılmış verileri Nyquist frekansıyla tekrar yapılandırdım.
Les restructurations indiquent qu'il a eu deux fois le nez cassé... une fracture orbitale gauche... et un fêlure près du foramen mental droit. Tous ces incidents séparément l'an dernier.
Yeniden yapılandırmaya göre, iki kez burnu kırılmış sol göz çukurunda ve çene deliği yanında çatlaklar olmuş ve bunların hepsi geçen yıl olan birbirinden ayrı olaylar.
Oui. Ça indique une fracture subaiguë cicatrisée de la dysphasie métaphysaire.
Evet, yarıkeskin metafizel bir çatlağın yeniden yapılandığını gösteriyor.
Il répète qu'Otis Williams est innocent et qu'il est broyé par le système.
Otis Williams'in nasıl masum olduğunu, nasıl yanlış yargılandığını söyleyip durdu.
♪ Cross the water, cross the land ♪
? Suyu geç, karayı da?
♪ I walked across an empty land ♪ ♪ Ooh, ooh ♪
♪ Geçtim karşıya boş sokaktan ♪ ♪ Ooh, ooh ♪
C'est un Land Rover.
Bu bir "Land Rover".
Je pensais qu'on purrait aller à Far West Land
Ben Vahşi Batı Diyarı'na gideriz diye düşünmüştüm.
Et rappelez-vous, les mec, il y aura des filles à profusion à Far West Land
Ve unutmayın çocuklar, Vahşi Batı Diyarı'nda bir sürü kız olacak.
Aller. 31 saveurs c'est une bien meilleure idée que Far West Land.
Hadi ama. 31 Tat Vahşi Batı Diyarı'ndan çok daha iyi bir fikir.
Ils sont allés au Far West Land sans moi?
Vahşi Batı Diyarı'na bensiz mi gittiler?
Fais attention, elle est vicelarde.
Dikkat edin, o gerçekten de sinsi bir yılandır.
Ils nous ont humiliés.
Burada aşağılandık!
Mais dans une manoeuvre surprise, le camp de Mitchell a récemment émis des réserves sur la fiabilité de cette prédiction.
Ama sürpriz bir hareketle Mitchell tarafından bu kehanetin güvenilirliği şüpheyle karşılandı.
S'il te plait, ne me dis pas que c'est parce que tu m'aimes et que tu es inquiète pour moi.
Lütfen bunların sebebi olarak beni sevmeni ve benim için kaygılandığını söyleme.
Désistez-vous, commandant!
Artık yargılandığınızın farkına varın, Deniz Yarbay!
Quand les mullahs ont appris qu'elle couchait avec un infidèle, ils lui ont fait un procès.
Mollalar çocuğun annesinin bir kâfirle yattığını öğrenince, yargılandı.
Qu'il soit un no man s land entre nous.
suandan itibaren, iki cephe arasındaki sahipsiz toprak, muhafaza edilecek.
Ils ont tous été supprimés ou transformés.
Hepsi ya silindi ya da yeniden yapılandırıldı.
Pourquoi la reconstruction de la bombe de l'attentat de ce matin est si longue
Neden bugünkü saldırılarda kullanılan bombanın tekrar yapılandırılması bu kadar uzun sürdü?
yeah tu as juste un gros frere
Az önce bakıcılandın!
Pourquoi n'irais-tu pas voir ce qui ce passe au village?
Köye gitmek için neden Land Rover'ı almıyoruz?
Le logiciel 3D a rassemblé les fragments de la balle qu'on a extrait de Gino Cressida.
Şey, Gino Cressida'dan çıkardığımız mermi parçalarını 3 boyutlu yapılandırma programıyla birleştirdim.
Je suis rentrée.
Hepinizi kaygılandırdığım için üzgünüm.
Moi à ta place, j'aurais plus peur des millions de couleuvres qui vivent au fond de la mine.
Daha fazla korkmanız gereken milyonlarca fare yılandır mağaralarda ve kanalizasyon tünellerinde yaşayan.
Donc, oui, vous pouvez parler de nature humaine, mais uniquement dans le sens des besoins humains essentiels qui sont évoqués instinctivement ou, devrais-je dire, certains besoins essentiels qui mènent à certains comportements, s'ils sont remplis, et à différents comportements, s'il sont reniés.
Evet insan doğası hakkında konuşabilirsiniz ama yalnızca içgüdüsel olarak uyandırılmış temel insan ihtiyaçları bakımından ya da karşılandığında belli özelliklere karşılanmadığında da farklı bir takım özelliklere sebep olan belirli insan ihtiyaçları demeliyim.
Le déclenchement de la violence est si souvent dû aux gens se sentant méprisés et non respectés.
Vahşeti tetikleyen şey sıklıkla insanların aşağılandıklarını ve saygısızlığa uğradıklarını hissetmeleridir.
Je savais pas que j'étais notée sur l'originalité.
Yaratıcılığım konusunda yargılandığımı fark etmemiştim.
- Ma fille, elle l'aime, mon café.
Aşağılandım.
Un no man s land.
Sahipsiz Topraklar.