Translate.vc / French → Turkish / Landau
Landau translate Turkish
247 parallel translation
Il paraît qu'il habite chez son ancien commis. Il poussait un landau et déclamait ses mélopées habituelles.
Her zamanki gibi içli bir şarkı söylüyordu.
Et vous, conduite dans un landau... une petite Constantinopolitaine!
Siz küçük Lord Fauntleroy olarak gelmiştiniz. Sizi de bebek arabasında taşıyorlardı.
Ce jour-là, un jour qui est pour toujours gravé dans ma mémoire, je me préparais à sortir le bébé dans son landau.
- Benim... ama bekle kimsin sen? Yani, şimdi başka biri olduğunuz anlaşıldığına göre Bay Moncrieff, asıl adınız nedir? O konuyu unutmuştum.
- Le landau, dans le camion?
- Arabayı da götüreyim mi?
Veuillez mettre ce landau dans le taxi.
Arabayı taksiye götürür müsün?
Et celle-ci, où tu le pousses dans son landau!
Peki ya bu? Onu iğrenç görünümlü ikinci el bebek arabasında gezdiriyorsun
Ce n'est pas sa faute... mais nous serons à l'étroit dans le landau.
Onun suçu değil ama arabada pestilimiz çıkacak.
Dov Landau, tu devrais avoir honte.
Dov Landau, kendinden utanmalısın.
Dov Landau.
Dov Landau.
Puis-je te dire une chose?
Sana bir şey söyleyeyim mi, Dov Landau?
" Moi, Dov Landau...
Ben, Dov Landau...
"je donne mon corps, mon esprit, mon âme et mon être... " sans réserve d'aucune sorte...
Ben, Dov Landau vücudumu, beynimi, ruhumu ve varlığımı vücudumu, beynimi, ruhumu ve varlığımı...
- et Dov Landau.
- Ve Dov Landau.
- Pourquoi Dov Landau?
- Dov Landau'dan ne istiyorsun?
- Landau doit se rendre maintenant.
- Landau hemen teslim olmalı.
Landau sera condamné en quelques heures, et envoyé à Acre.
Çünkü Landau yakalandıktan birkaç saat sonra yargılanır ve doğrudan Acre'ye yollanır.
Ce doit être Landau.
Landau bunu yapmalı.
Le commandant de la prison d'Acre a découvert des preuves indiquant que la reddition du tristement célèbre Dov Landau faisait partie du complot de l'Irgoun pour organiser le soulèvement de l'intérieur.
Acre hapishanesi komutanı, Dov Landau'nun teslim oluşunun, Irgun'un bu isyanı hazırlama planının bir parçası olduğuna dair deliller bulunduğunu açıkladı.
Les services de sûreté resserrent leur étau sur Landau, au sud de Haïfa.
Polisin Haifa'nın güneyinde Landau'ya yaklaştığı bildiriliyor.
- Dov Landau.
- Dov Landau.
Tu seras Mme Dov Landau.
Bayan Dov Landau olacaksın.
Je veux t'offrir un landau en soie rose. Paye nos impôts.
Bebeğin için bir puset hediye etmek istiyorum, kırmızı ipekten!
Le policier accepte et achète un landau à l'honnête citoyen.
Çünkü polis o parayla, namuslu vatandaştan, bebek arabası satın alıyor.
Je voudrais un landau.
- Öncelikle Polonya'yı ilhak etmek ister.
Je m'appelle Bernhard Landau, je suis autrichien.
Adım Bernhard Landau. Avusturyalıyım.
Poème de Bernhard Landau.
Bernhard Landau'nun bir şiiri.
Je te vois en grand-père. En train de pousser le landau avec tes gourmettes.
Tüm bu altın bileziklerle bir büyük baba olarak bebek arabasını ittiğini.
Non Nathan, un seul.
Bu... Hayır, Nathan Landau!
"Propriété de Nathan Landau".
"Nathan Landau'nun malıdır".
C'est le docteur Landau, le frère de Nathan.
Dr. Landau arıyor. Nathan'ın ağbisi.
Future madame Landau... me ferez-vous l'honneur de cette danse?
Geleceğin bayan Landau'su bu dansı lütfeder miydiniz?
Une métaphore, rien de plus. J'étais prêt à courir après son landau et m'y accrocher quand une autre voiture est arrivée.
Öteki arabacı caddeden geldiği zaman, arabanın arkasından koşturmakla meşguldüm.
J'ai pris le landau.
Puseti de aldım.
Il amenait Vito dans son landau et il le mettait là. Il mettait tout dans le landau.
Vito'yu bebek arabasıyla getirir ve tam buraya park ederdi sonra da senin ihtiyarın battaniyesinin altına tombala kağıtlarını doldururdu.
Arrêtez ce landau!
Çocuk arabasını durdurun! - Durdurun!
Arrêtez ce landau!
Bebek arabasını durdurun!
Je parle du landau.
Ben çocuk arabasını kastediyorum.
– Et ensuite, le landau.
- Sonra bebek arabasına.
Il a mis le bébé dans un landau et il l'a fait léviter.
Ve sonra bebeği aldı ve havaya yükseltti.
C'est cette dame avec le landau, qui a tourné à ce virage, n'est-ce pas?
Bebek arabalı bayana, değil mi? Çok kolay. Gerçekten yapmak istiyorum.
Si je vois encore une jeune Noire célibataire, enceinte, poussant un landau, avec un bébé sous le bras, je ne réponds plus de rien.
Eğer bir tane kolunda, bir tane de yolda bebeği olan evlenmemiş bir siyah kadın görürsem bilmiyorum ne yaparım.
Dites-moi, vous connaissez Niki Landau?
Bir şey soracağım. Niki Landau adında birini tanıyor musun?
- Vous connaissez Niki Landau, non?
Niki Landau'yu tanıdığını sanıyorum.
Enlève ce landau d'ici!
O bebek arabasını buradan uzaklaştır!
- Et enfin un petit landau...
- # Sonra da küçük bir çocuk arabası
"Cousez nos capotes et tabliers de landau."
Bebek başlığı ve önlüğü dikecek deneyimli dikişçiler aranıyor. "
Vous étiez avec les enfants, dans leur landau.
Çocuklarınız bir araba içindeydi
Ils la gardent dans un landau.
Bebek arabasında duruyor.
Je le promenais avec son chapeau fleuri, dans un landau appelé "Reine de la Route".
Onu fırfırlı bir şapka giymesi için zorladım. 'Yolların Kraliçesi'adı denen mavi bir bebek arabasının içinde.
Quelques semaines plus tard, le landau fut découvert à minuit, seul, dans un coin sombre du quartier de Bayswater.
Bir dakika, Bayan Prism. Dr Chasuble.
" Vends landau.
Bay Hilter Nasyonal Boşyalist adayı.