Translate.vc / French → Turkish / Largé
Largé translate Turkish
3,458 parallel translation
Cinq miles au large des côtes sur le Snark Ark, car je ne vais pas à terre.
Bugün Snark Ark'la beş mil açıktayız. Çünkü karaya çıkmıyorum.
Oui, pas très utile, bien que j'ai parlé à une femme qui a dit qu'elle a vu Jésus pêcher au large de la jetée hier.
Evet, pek yardımcı olmadı. Ayrıca konuştuğum bir kadın dün İsa'yı iskelede balık tutarken görmüş.
La large apophyse mastoïde et saillante, le menton large et la racine du nez assez haute indiquent que le corps est un homme caucasien
Büyük ve çıkık Mastoid kemiği geniş çene yapısı ve uzun burun kök kemiği kurbanın beyaz bir erkek olduğunu gösteriyor.
Je vois qu'ils font des pantalons de jogging aussi large qu'avant.
Ben her zaman giyilen eşofman yaptıklarını görüyorum.
On en a parlé. En long et en large.
Bunları geçeli çok olmuştu.
Vu que j'ai un produit en large quantité, j'aimerais vous faire une offre.
Elimdeki mal bolluğuna bakarak bir teklif yapmak istiyorum.
Nous avons un large choix de légumes.
Çok sayıda vegan seçeneğimiz var.
L'armée de l'air a perdu une bombe H au large des côtes de la Géorgie
Hava Kuvvetleri, Gürcistan sahilinde hidrojen bombası kaybetti.
Venant d'une frégate armée au large des côtes de Diego Garcia.
Diego Garcia sahilindeki bir roket gemisinden.
L'épicentre était au large de Nagashima...
Deprem merkezinin Nagashima Bölgesinin okyanus açıkları olduğu belirlendi.
Je viens de comprendre la blague sur "le large". - Ah - Hilarant.
"Kaçak" şakanı şimdi anladım.
Susie, fais un test plus large.
Susie, daha geniş bir arama yap.
Donc, la marge pourrait en réalité être beaucoup plus large... de quelques semaines à plusieurs mois.
Yani aralık daha da geniş olabilir... birkaç haftadan birçok aya kadar.
Il y a eu une explosion au large de la Louisiane.
Louisiana sahili açıklarında bir patlama olmuş.
Je veux dire que je laisse à quelqu'un d'autre le plaisir de se frotter de long en large sur toi pour la soirée.
Bir başkasının senin üzerinde yuvarlanmasından hoşlanıyormuş gibi görünmesine müsaade edeyim.
Même si Shine On You Crazy Diamond traite spécifiquement de Syd et que Wish You Were Here a un sens plus large,
Her ne kadar Shine On You Crazy Diamond şarkısı özellikle Syd hakkındaysa da Wish You Were Here daha geniş göndermelere sahip
Plan large.
Tamam, uzaklaş.
La technologie digitale est imprévisible lors d'un événement magnétique à large échelle.
Bu tarz büyük çaplı manyetik olaylarda dijital teknolojiye çok güven olmuyor.
Un événement magnétique à large échelle.
Uh, büyük çaplı manyetik olaylar?
Il n'y a qu'une seule entrée suffisament large où la créature pourrait passer.
Yaratığın geçebileceği büyüklükte bir açıklık daha var.
- Un grand, large porche - Avec des bardeaux érodés.
Kiremitleri olan büyük, geniş bir sundurma.
Avait-il un nez large, peut-être une grande arête?
Büyük bir burnu mu vardı? Belki de iri bir burun kemeri vardı.
Si je me rappelle, il était large.
Hatırladığıma göre, büyük olduğunu söyleyebilirim.
Large.
Büyük.
- C'est vraiment large.
Bunun içinde vücudunu hissedemiyorum neredeyse.
A cause de votre large lectorat?
Okur sayının fazlalığı yüzünden mi?
Traîner par ici dans ce large et vieux corps est censé être une sorte d'éternelle damnation.
Bu yaşlı kadının vücuduyla dolaşmak bir çeşit ebedi ceza falan olmalı.
Un survêtement extra-large avec du sang dessus.
Büyük boy hokey eşofmanı, üzerinde kanıyla.
J'avais juste besoin de prendre le large un moment.
Biraz uzaklaşmaya ihtiyacım vardı.
un sch ma plus large. Continue, ouais.
- Bunu yapabilir miyiz lütfen?
Mais les vrais joueurs, ceux qui auront compris l'avantage qu'on s'est offert. Ils récupèreront leurs jetons et prendront le large en direction du Stardust ou du Flamingo.
Ama asıI oyuncular, kendimize avantaj sağladığımızı anlayanlar, bahşişlerini alıp Stardust'a ya da Flamingo'ya gidecekler.
Et parler de Prentiss au large de la corniche.
ve Prentiss sonuna gelir.
Eh bien, le temps le plus rapide pour un large receveur a été 4.38.
Bu pozisyondaki bir oyuncu için rekor 4.38.
Ce qui veut dire qu'il a mis une prime sur Cavanaugh et la large.
Cavanaugh ve kadının başına ödül koydu.
Ils ratissent large dans l'espoir de l'attraper
O yüzden de şimdi herkesi merçek altına alıyorlar.
Plutôt large, je préfère.
Biraz bol. Büyük aldım.
En 1973, en tant que mari et femme, nous avons été mis dans un sou-marin soviétique jusqu'à un bateau de pêche au large de Seattle.
1973'te karı koca olarak Sovyet denizaltısıyla Seattle'a getirildik ve bir balıkçı teknesiyle sahile bırakıldık.
Si Simon Fisher est une telle menace, pourquoi ne jetons-nous pas un filet plus large?
Simon Fischer bu kadar büyük bir tehditse neden daha geniş bir ağla çevrelemiyoruz?
Il y a une petite île au large des Maldives, accessible seulement en bateau de pêche.
Maldivlerde sadece balıkçı teknesiyle ulaşılabilen küçük bir ada var.
Nous étions à la pêche sportive au large des côtes de Venezuella.
Venezuela kıyısında balık tutuyorduk.
Faites vite et ratissez large.
Büyük veya küçük, ne bulursanız toplayın.
C'était un angle large.
Geniş açıdan alınmış.
Penelope, tu peux rechercher dans ta vaste et large base de données si ces familles se sont croisées involontairement?
Hey, Penelope, senin o dünyalara uzanan veri tabanına bak bakalım, bu ailelerin yolları hiç bir yerde kesişmiş mi?
Prends le large avec moi.
Benimle denizlere açıl.
Nous prenons le large demain.
Yarın göreve çıkıyoruz.
Aurait pu? Ça doit être peut-être 200 miles au large des côtes.
O patlama sahilin en az 360 km açığında olmalı.
Vous parliez de pêcher au large du sous-marin d'attaque Los Angeles.
LA sınıfı bir saldırı denizaltısının kıçını avladığınızla ilgili bir hikâye anlatmıştın.
Il est là pour regarder son vieux tirez vers le large.
Babasının denize açılışını seyretmeye gelmişti.
J'ai surfé sur des sites de rencontres en utilisant mes propres logarithmes personnels, dans un large éventail de variables, en filtrant les négatifs indésirables à haut risque, garantissant un succès de 83 %...
Arkadaşlık sitelerini kişisel logaritmamı kullanarak taradım. Geniş yelpazedeki değişkenleri çarpanlarına ayırarak istenilmeyen, yüksek riskli olumsuzlukları çıkararak yüzde 83'lük oranda bir başarı garantisi- -
J'ai trouvé 2 différentes sortes de marques... une large et plate, l'autre petite et triangulaire.
İki farklı yara şekli buldum. Birincisi büyükçe ve düz şekilde diğeri ise küçük ve üçgen şeklinde.
Khalid a pris le large mais on le recherche.
Khalid ortadan kayboldu ama peşindeyiz.