Translate.vc / French → Turkish / Lawson
Lawson translate Turkish
556 parallel translation
Il hoquetait. La vue était superbe, Lawson.
Harika görüntüler çektim Lawson.
Nos trois avions sont arrivés.
Yeni gelen üç uçağın kaptanıyız efendim. Holstrom, Lawson ve ben. - Güzel.
- Lieutenant Lawson?
- Üsteğmen Lawson? - Evet.
- Hé, Lawson!
- Lawson! Ted Lawson!
Ted Lawson!
- Buradayım.
Lawson, vous êtes le suivant.
Lawson, sıradaki sensin.
Observez Lawson.
Lawson'u izle.
Va chercher ta femme.
Alsana kızını Lawson.
- Salut, Lawson.
- Selam Lawson. - Selam.
Ce Lawson était aussi gracieux qu'un jeune bœuf texan.
Şu Lawson eskiden en fazla bir Teksas öküzü kadar zarifti.
Jones, Lawson.
Holstrom, Jones, Lawson.
- Allez, Lawson.
- Haydi Lawson. - Sen de istiyor musun?
Lieutenant Lawson, au rapport.
Üsteğmen Lawson gemiye çıkış izni istiyor efendim.
- Bettinger, emmenez le lieutenant au...
- Bettinger, Üsteğmen Lawson'u... - 306 efendim.
Prends la couchette, Lawson.
Sen ranzada yat Lawson.
Ce parcours vous convient-il, Lawson?
Yapabilecek misin Lawson?
Nous sommes dans un sacré pétrin, Lawson.
Kendimizi çok sağlam bir sıkışıklığa soktuk, değil mi Lawson?
Lawson!
Lawson!
- Lawson, arrête, Lawson.
- Lawson, dur! Lawson!
- Ne les laissez pas...
- Yapma! - Lawson.
Comment va Lawson?
- Lawson nasıl?
Nous ne restons pas à cause de vous.
Burada senin için kalmıyoruz Lawson.
- Où sont Lawson et Davenport?
- Lawson ve Davenport nerede?
- Lawson est bien amoché.
- Lawson'un durumu oldukça kötü.
Salut, Lawson.
Sonra görüşürüz Lawson.
Ce n'est pas joli à voir, Lawson.
İyi değil Lawson.
- Bonjour, Lawson.
- Günaydın Lawson.
Je vais essayer de ne pas te faire mal pendant l'examen.
Canını yakmamaya çalışacağım Lawson. Buna bakmam gerek.
Ce sera une anesthésie locale, Lawson.
Sadece omurganı uyuşturacağım Lawson.
Bon, Lawson.
Tamam Lawson.
- Non, Lawson.
- Korkarım hayır Lawson.
D'accord, Lawson.
Tamam Lawson.
Nous faisons de notre mieux. Du calme.
Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum Lawson.
Lawson pourra voyager d'ici quelques jours.
Bence Lawson ancak birkaç güne yolculuğa çıkacak duruma gelebilir.
- Au revoir. - Au revoir.
- Hoşça kal Lawson.
Oui, je suis Mme Lawson.
Evet Bayan Lawson benim.
Bonjour, Lawson. Comment vous sentez-vous?
Selam Lawson, nasılsın bakalım?
Je pense à une chose, Lawson.
- Başka bir şey daha düşünüyordum Lawson.
- Cela risque de prendre du temps.
- Bu epey bir zaman demek Lawson.
J'essaierai de revenir vous voir, Lawson.
Neyse, seni yine görmeye çalışacağım Lawson.
Si mes enfants et tous les autres enfants impliqués dans cette guerre pouvaient faire en sorte que ce soit la dernière, votre enfant serait sacrément tranquille, n'est-ce pas?
Biliyor musun Lawson, benim çocuklar ve diğerleri, tüm savaşanlar umarım bu savaşı bitirirler ki göreceğimiz en son savaş olsun böylece senin ufaklık da savaşsız bir dünyada yaşasın.
Prenez ma jeep, Lawson.
Jipimi al, Lawson.
voici M. Lawson.
- Size Bay Lawson'u takdim edeyim.
vous êtes le violoncelliste?
- Çellist misiniz Bay Lawson? - Nasıl, hanımefendi?
Et ce pizzicato, M. Lawson!
Bay Lawson, o pizzicato * geçişi fazlasıyla enfesti.
M. Lawson qui êtes grand, voulez-vous essayer de l'attraper?
Bay Lawson, en uzun boylumuz sizsiniz. Acaba onu aşağı indirmeyi deneyebilir misiniz?
Tout va bien, M. Lawson.
Bay Lawson, her şey yolunda. Size birazdan yardım edecek.
Aidez-nous, Major, vite!
Albay, yardım edebilir - Bay Lawson...
- Il est avec Lawson.
- Lawson'un yanında.
Non. Quand l'anesthésiant ne fera plus effet,
Vakit kaybedemeyiz Lawson.
Prenez garde, M. Lawson!
Dikkatli olun Bay Lawson.