Translate.vc / French → Turkish / Lemon
Lemon translate Turkish
2,106 parallel translation
Et y aura combien de Serbes, là-bas?
- Birkaç yüz tane. Ah Lemon...
10 euros sur Citron!
- Ben Lemon'a oynamayacağım.
Citron. c'est qui mon pédé?
Lemon, benim ibnem nerede?
Citron, on est là pour se battre ou se caresser?
Lemon, dövüşecek miyiz yoksa sarılacak mıyız?
Citron, Azem fait dans le professionnalisme. Mais ça, c'est du pur amateurisme.
Bak, Lemon, ben son derece profesyonelim ama bu sikko iş çok amatörce.
Citron... ces braves gens n'ont pas de linge de lit.
Lemon, bu cici insanların hiç nevresimi yok.
Citron, va protéger des pédés?
Sırp kahramanımız Lemon, ibneleri koruyacak.
Citron ne se serait jamais enfui.
Savaşta ailemi kurtardı Lemon.
Sors les gadgets. Citron... le musulman... L'Oustachi... le pédé Radmilo.
Lemon, Müslüman, Ustaşa, ibne Radmilo...
Vous chanterez, et Lemon vous aidera à organiser.
Sen şarkı söylersin ve Lemon'da sana işleri yürütmende yardımcı olur. Ne?
Lemon.
Lemon, konuşalım bir.
Il dirait "Bon sang, Liz Lemon".
Kesin derdi ki, "Lanet olsun sana Liz Lemon..."
C'est pas toi, Liz Lemon. C'est eux.
Sana ağlamıyorum Liz Lemon.
Hank Hooper arrive de Philadelphie et il veut nous voir.
Lemon, Hank Hooper Philadelphia'dan buraya geliyor ve ikimizle de görüşmek istiyor.
Vous devez être Elizabeth Lemon.
Sen de Elizabeth Lemon olmalısın.
Merci, Lemon.
Teşekkür ederim Lemon.
À la Lemon.
Lemon tarzı.
Exactement comme toi. Tu m'as raconté de la merde.
Tamam olarak okunuyor, çünkü tamamen saçmalıyorsun Liz Lemon.
Tu as intérêt à avoir raison, je suis au bout du rouleau.
Haklı olsan iyi olur Liz Lemon, çünkü buna daha fazla katlanamıyorum.
En une semaine tu aurais dû comprendre que Lemon était un trou noir, indigne d'un tel mentor.
Bir hafta içinde Lemon'nın akıl hocalığımıza layık olmayan bir kara delik olduğunu anlamalıydın.
À tant m'user à vous réparer, je suis devenu l'industrie auto américaine, incapable d'admettre qu'on répare pas une Lemon.
Seni düzeltmeye kendimi o kadar kaptırdım ki bir Lemon'ı tamir edilemeyeceğini fark edemeyen Amerikan oto sanayisine dönüştüm.
- Où voulez-vous en venir?
- Ne kastediyorsun Lemon?
La voix féminine de Liz Lemon ne correspond pas à Tracy.
Liz Lemon'nın kadın sesinin Tracy Jordan'la pek uyum sağlayacağını sanmıyorum.
La renvoyer enverra un message clair.
Lemon'ı kovmak tüm çalışanlara bir mesaj verecektir.
Mlle Lemon va ramener M. Jordan.
Bayan Lemon, Bay Jordan'ı geri getirecek.
- Je suis revenu.
- Döndüm Liz Lemon.
Des larmes tombent sur ses nibards!
Kızın memelerinden göz yaşı damlıyor Liz Lemon.
Tu vois ce que t'as fait?
Şu yaptığına bakar mısın Liz Lemon?
Je sais pertinemment que je trouverai jamais mieux que toi, car tu es un cordon-bleu au lit et une pute au fourneau.
Senden iyisini bulamayacağımı bilecek kadar akıllıyım Liz Lemon. Çünkü sen yatakta aşçı, mutfakta fahişesin.
Virer Lemon?
Lemon'ı kovmak mı?
En ce moment, Liz Lemon est en bas prête à signer un bail à Dennis Duffy.
Bak, şu anda alt katta Liz Lemon, Dennis Duffy ile kontrat imzalamak üzere.
Pour citer Liz Lemon :
Liz Lemon'dan alıntı yapayım :
La seule façon d'avoir ma vie est d'être distrait de ton ambition aveugle, et tu n'y parviendras pas sans Liz Lemon dans ta vie.
Benim hayatıma kavuşmanın tek yolu, kör hırsından alıkonulmanla gerçekleşebilir. Şayet Liz Lemon hayatında olmazsa, bunu başarabilmene imkân yok.
Ne signez pas ce bail!
Lemon, imzalama o kontratı!
Réfléchis, Liz Lemon.
Kafanı kullan Liz Lemon.
Et c'est assurément le gaz... mais ma vie serait pire sans vous.
Kesinlikle gazdan dolayı böyle konuşuyorum ama eğer seninle tanışmamış olsaydım çok daha kötü bir durumda olurdum, Lemon.
Lemon, je t'aime, et j'aime Bluebell.
Lemon, seni seviyorum. BlueBell'i de seviyorum.
Mais il se trouve que, j'avais demandé à Babs Foster si elle voulait bien nous aider, Lemon et moi à trouver une maison pour notre vie commune après le mariage.
Babs Foster'dan, evlendikten sonra Lemon ve bana ev bulma konusunda yardımcı olmasını istedim.
Apparemment, Lemon a toujours rêvé de vivre dans la maison Pinckney.
Görünen o ki, Lemon her zaman Pinckney'in evinde yaşamayı hayal ediyormuş.
Il dira, "Occupe-t-en, Lemon."
"Lemon, icabına bakıver." diyecek.
Lemon est là?
- Lemon içerde mi?
Et Lemon l'a crue?
Ve Lemon onun sözüne mi güvendi?
À quelle genre de soirée Lemon l'a-t-elle autorisée à sortir?
Lemon ne tarz bir partiye gitmesine izin verdi ki?
Zoe a sauvé la vie de Magnolia hier soir, et ce n'est pas la faute de Lemon parce qu'elle n'est pas sa mère.
Zoe Hart, Magnolia'nın hayatını kurtarmış olabilir ve Lemon, bu onun suçu değil. Çünkü o, Magnolia'nın annesi değil.
Ils sont devenu mon problème le jour où Lemon est devenue ma fiancée.
Lemon ile nişanlandığım gün beni ilgilendirmeye başladılar.
En fin de compte, Lemon et moi n'aurons pas besoin de la maison de Pinckney dans l'immédiat. Donc, pas besoin d'avocats.
Lemon ve ben, Pinckney'in evine henüz ihtiyaç duymuyoruz, yani dava falan yok.
Ce sera un combat loyal, comme entre Citron et moi.
Merak etmeyin, aynı Lemon ve benim bir keresinde teke tek dövüştüğümüz gibi adil bir dövüş olacak.
C'est lui!
- Lemon'a 10 Euro!
Rien.
Kardeş, Lemon ortada yoksa, ben Belgrad'da dolanmayacağım.
J'ai plus personne à appeler.
- Lemon kaçmazdı. Asla.
Lemon a toujours été d'une grande aide.
Lemon, çok yardımcı oldu.