Translate.vc / French → Turkish / Lg
Lg translate Turkish
20,255 parallel translation
Folie.
Çılgınlık bu.
- On va s'éclater, je crois qu'elle nous veut tous.
Bu çok çılgınmış, galiba hepimizi istiyor.
Ça le rend fou.
Çılgına dönmüştür.
Passer d'un voleur de peinture à un poseur de bombe le même jour?
Sanat soygunundan çılgın bombacıya aynı günde mi geçtik?
Cela devient dingue dans cette ville, Jim?
Şehir iyice çılgınlaşıyor değil mi Jim? - Konuşma.
Ce n'est pas le truc le plus fou que tu ai entendu?
Bu hayatında duyduğun en çılgınca şey değil mi senin?
J'ai vraiment accepté mon côté sauvage aujourd'hui.
Yiyeyim bari. Bugün epey çılgınlık yaptım zaten.
- Ils sont fous chez Atlantic.
Atlantic ne düşünüyordu ki? Çılgınlık bu. Ama çekici değil mi?
J'ai trouvé un super groupe.
- Çılgın bir grup buldum.
Ils sont déchaînés, électrisés... incroyables!
Çıldırdılar, bu çılgınlık, elektrik, enerji.
Mais tu m'épargnes tes folies ce soir? T'es un bon chat.
Bu akşam çılgınlığı kaldıracak havada değilim.
C'est fou, c'est trop cool.
Yani, çılgınca bir şey bu. Çok iyi.
C'est de la folie, les armes sont perdues!
Çılgınlık bu, topları kaybettik!
C'est génial.
Ve bu çok çılgınca.
On a élevé 30 cinglées d'une sororité.
30 çılgın kız kardeşlik kızına ebeveynlik yaptık.
Regarde, je suis sûre que ce n'étais qu'un moment de folie, et qu'elle le regrette amèrement.
Beni dinle, bir çılgınlık ânında yaptığından ve şimdi çok pişman olduğundan eminim.
Aucun de vos trucs dingues avec le garçon, maintenant.
Bu çocuk varken senin çılgınlılarını yapamayız artık.
Je pouvais exploser ou m'effondrer à tout instant, comme une étoile.
Herhangi bir konuda çılgına dönerdim veya karanlık yıldız gibi çöker ya da...
C'est super dingue!
- Çılgınlık ulan bu!
C'est fou.
Gerçekten çılgın bir şey.
Oui, follement bon.
Evet evet, çılgınlar gibi iyi.
Oui, mais ne sous-estimez pas le talent de cet homme.
Evet ama adamın kabiliyetlerini değerlendirirken yanılgıya düşme.
Ce qu'il disait dans cet enregistrement avait l'air fou.
O kayıtta söylenen her şey resmen çılgıncaydı.
Crazy Wings a payé son amende sanitaire, donc maintenant ils peuvent de nouveau servir légalement, c'est le retour de notre soirée entre mecs.
Çılgın Kanatlar lokantası hijyen cezasını ödemiş. Yani yasal olarak yemek satmaya başlıyorlar ve takılma gecemiz geri döndü.
Des ailes de poulet!
- Çılgın Kanatlar!
Ah, les gars, ça a été une année folle.
Bu yıl bayağı çılgıncaydı.
- Folle.
- Çılgınca.
Année folle.
- Çılgınca bir yıl.
Tu te conduis comme une folle!
Vazgeç. Çılgınlık ediyorsun.
Un jour, tu seras cette vieille folle qui ne veut pas du changement, s'accroche au passé et se pisse un peu dessus pendant les longs discours.
Bir gün sen de geçmişe yapışan hiçbir şey değişsin istemeyen çılgın eski kafalı biri olabilirsin....... ve uzun konuşma sırasında çişin gelebilir.
C'est dément.
Çok çılgınca.
- C'est fou.
Bu çok çılgınca.
Pas surprenant qu'il ait réagi comme ça.
Neden böyle çılgınca davrandı anladım.
La tournée Crazy Nights.
Bizim ilk randevumuz Çılgın Geceler Turnesindeydi.
C'était dément.
Ve, çocuklar, çılgıncaydı.
Dément.
Çılgın.
Ça a été la folie pour moi aussi, hier.
Dostum, dün olanlar benim için çok çılgıncaydı.
Nous vivons près d'un fou.
- Yanı başımızda çılgın bir adamla yaşıyoruz.
Nous travaillons sur ce cas compliqué.
Çılgın bir dava üzerinde çalışıyoruz da.
- C'était de la folie!
- Bu çılgınlıktı.
Il est passé au travers de la glace, c'était fou.
Buzun içine düştü. Çılgıncaydı.
La vida loca d'un avocat prestigieux.
Zengin bir avukat gibi hayatı çok çılgın yaşıyorum.
Mais vous ne considérez pas faire quelque chose d'insensé, n'est-ce pas?
Ama çılgınca bir şey yapmayı düşünmüyorsun, değil mi?
Mon envie ne serait pas assouvie jusqu'à ce que je trouve un travail stable.
Çılgınlığım düzgün bir iş bulana dek dinmeyecekti.
Et alors, j'ai... J'ai fait quelque chose de fou.
Bunun sonucunda çılgınca bir şey yaptım.
Même si cela semble imprudent, J'attends des résultats, que vous serez en effet en train de communiquer avec le terroriste. Maintenant, ce qu'il pourrait vous dire, ou ce que vous pourriez lui dire, je n'en sais rien.
Bu çok çılgınca gözükse de bir şekilde teröristle iletişim kurabilmenizi sabırsızlıkla bekliyorum.
Quand je l'ai épousée, je me faisais pas beaucoup d'illusions sur elle.
Evlendiğimizde onunla ilgili yanılgıya kapılmadım.
Mec, c'était dingue.
- Dostum bu çılgıncaydı.
C'est dingue.
Bu çılgınlık.
On se voit au Texas, Miller.
- Biraz çılgınlık ediyorum.
Agent Miller.
Çılgınlık etmek için beni bırakıp giden sendin Ajan Einstein.