Translate.vc / French → Turkish / Libere
Libere translate Turkish
3,784 parallel translation
Porte numéro 2, Je reconnais la liaison avec Jeannine et Jake est libéré.
İkinci seçenek, Jeannine ile ilişkimi itiraf ederim... Jake serbest kalır.
Curtis Hagen vient d'être libéré de prison.
Curtis Hagen'ın hapisten erken salınması bugün onaylandı.
Tu t'es libéré de ta meute.
Süründen koptun.
C'est toi qui as libéré l'épée.
O kılıcı kayadan söküp çıkardın.
Stark, as-tu déjà libéré l'arme du Foudroyant?
Stark, Yıldırım getirenin silahını çözmeyi başardın mı?
Ton arme n'ira nulle part, sauf dans les mains de Fatalis, dès que tu auras libéré quelle que soit la prise que tu as sur elle.
Silahın ona sahip olmanı sağlayan şeyi bırakır bırakmaz Doom'un elinden başka bir yere gitmiyor.
Je l'ai libéré!
Onu özgürleştirdim!
Et dûment libéré.
Ve hakkıyla serbest bırakıldım.
À cause de ce qu'elle contient. Une fois libéré, ça vous dévore. Et ceux que vous aimez.
Çünkü kutunun içindekiler, bir kere serbest kaldımı, seni ve sevdiklerini bir çırpıda yok eder.
J'ai complètement libéré une chambre et il reste avec ce gars, Luke, et Luke drague cette fille...
Oda ayarlamaya çalıştık ama Paul, Luke ile beraber kalıyor. Luke da odaya kız atmış.
Ou que c'est grâce à nous que le hollandais a été libéré.
Ya da Dutchman'in duruşmaya çıkmasının sebebi olduğumuzu.
Mais pourquoi l'armée l'aurait libéré plus tôt?
O zaman neden Donanma erken çıkmasına izin verdi?
J'en suis libéré pour le moment.
- Evet. Artık onunla işim bitti.
Si vous l'aviez trouvé en vie, le fait d'ôter le poids pour le sauver aurait libéré ces toxines dans son sang.
Yani, kendisini yaşıyor halde bulsak bile ağırlığı kaldırma eylemi, onu kurtarmaya çalışmak zehirli maddeleri kan akışına bırakacaktı.
Il a été libéré en 1989, mais la captivité et la torture l'ont marqué.
1989'da serbest bırakıldı ama tutsaklık ve işkence yılları kendisine çok zarar vermişti.
je serai libéré.
Bir gün çıkacağım.
Il a été libéré il y a à 2 ans.
İki senedir falan ayrı onlardan.
il a été libéré il y a un mois, juste avant que les feux ne commencent.
Tam da yangınların başladığı sırada.
Je n'étais pas le juré qui a libéré le tireur.
Ben katili serbest bırakan juri üyesi değildim.
Les douces chattes m'ont libéré!
Özgürüm. Tatlı am sayesinde özgürüm!
Pendant que tu était libéré, j'étais enfermé.
Sen serbest bırakılırken, benim iş yerim kapandı.
Libéré sur parole, il y a trois ans. Pourquoi?
Neden müsaade etmişler?
Me voilà libéré, maintenant que vous êtes arrivé. Veinard.
- Sen geldiğine göre ben gideyim o zaman.
Ils l'ont enfermés, il a été libéré la semaine dernière.
Onu hapse atmışlar, ama geçen hafta salıverilmiş.
J'ai libéré tout mon agenda pour pouvoir lui faire compter les vers... Sauf si tu es occupé à cuisiner.
Bütün planlarımı askıya aldım sırf o adam solucan saysın diye tabii sen yemek pişirmekle meşgulsen başka.
Libéré sans accusation.
Sonra bütün suçlamalar düşürülerek salıverilmiş.
Un esprit dirait n'importe quoi pour être libéré.
İyi de oldu. Ruhlar kurtulmak için her şeyi söyler.
Veux-tu être libéré?
İstediğin bu değil mi?
Être libéré. Je ne peux pas faire ça.
- Tahliye edilmek.
Tu l'as libéré?
- Onu özgür mü bıraktın?
Quelqu'un a libéré une sorte d'insecte mordant, le genre que je n'ai jamais combattu.
Birileri ortalığa bir çeşit ısıran böcek salmış ki ben bu olaydan hiç hoşnut değildim.
Il a été libéré sous caution et il aurait prit un avion privé pour Nuevo Lardo.
Kefaletle serbest kalmış, söylentiye göre Nuevo Laredo'ya özel bir uçağa binmiş.
Uh, des entretiens doivent être programmés pour l'ingénieur, le conducteur, le chef de triage et une fois libéré, l'enregistreur d'évènement doit être interrogé
Soruşturma makiniste uygun olarak ayarlanmalı. Kondüktör, istasyon şefi güvenlik hareket memuru ve bunlar bittiğinde olay günlüğü kayıt edicisi gerekli olabilir. Bunların hepsi ayarlanabilir.
Libéré sur parole dans 10 ans, peut-être sept si j'ai de la chance.
10 yılda şartlı tahliye... eğer şanslıysam, belki 7 yılda.
Comment tu t'es libéré?
İzinlerini nasıl ayarlıyorsun?
Et bien, il a libéré les esclaves, donc... il reste.
O köleliği falan sona erdirdi. O yüzden kalıyor.
Vous avez libéré le Kraken
Kraken'i serbest bıraktınız!
C'était un esclave libéré soupçonné de trahison.
Vatan haini olduğu düşünülen azad edilmiş bir köleydi.
Mon espoir d'être libéré repose aussi sur toi.
Kendini fethetmelisin çevreni fethetmelisin.
Et il y a aussi de l'oxygène, libéré par la glace grâce à la radiation cosmique.
Ayrıca, kozmik ışınlarla buzdan yükselen oksijen de vardır.
Il faut vérifier qui on a libéré aujourd'hui.
Bugün salıverilen tüm failleri kontrol ederek başlamalıyız.
Vous auriez été libéré en six mois.
Sen dışarı olurdu altı aydır.
Le jour où vous êtes libéré, il installe un nouveau système de sécurité et fait poser de nouvelles serrures.
Sen şartlı tahliye edildiğin gün, o da evine güvenlik sistemi aldı, yeni kilitler taktı.
Vu le nombre de déchet qu'un bébé peut faire en une nuit, et combien ils ont vite nettoyé et libéré l'appartement après la fusillade, je me demande où sont tous ces déchets.
Bir gecede bebekten çıkan çöpleri gördük. Ateş ettikten sonra o binayı ne anda temizlediler ve tahliye ettiler? O çöplerin nereye gittiğini merak ediyorum.
Être libéré de cette cage?
Kafesinden çıkarılmayı...
Être libéré de notre dernier marché?
Son anlaşmamızdan azat edilmeyi...
Ne puis-je pas être libéré de toi?
Senden kurtulamaz mıyım?
Si on libére Pan en dehors de Storybrooke, il sera sans pouvoir pour répliquer.
Pan'ı Storybrooke'un dışında serbest bırakırsak, karşılık veremeyecek kadar güçsüz olacak.
- Libéré pour le bien commun.
- Kamu yararına onları serbest bıraktı.
Alors pourquoi ne pas prier pour être libéré, mon ami?
O zaman neden özgür kalmak için dua etmiyorsun?
Tu as libéré la tuberculose pour pouvoir me voler?
Benden çalmak için mi tüberkülozu serbest bıraktın?