Translate.vc / French → Turkish / Lindsay
Lindsay translate Turkish
2,453 parallel translation
Lindsay Connor.
Lindsay Connor.
Je suis Lindsay Thorne, la supérieure de Maggie.
Ben Lindsay Thorne. Maggie'nin süpervizörüyüm.
- Oh, appelez-moi Lindsay.
- Lindsay deyin, lütfen.
- Ou peut-être nous verrons ce que va penser ta mère de tes arrangements à la Lindsay Lohan.
-... bilirsin işte. - Ya da annenin, senin bu sezon sonu indirimine ne diyeceğini de görebiliriz, Lohan.
Je veux parler à Lindsay.
Lindsey'le konuşmam lazım.
Bah, c'est juste Je n'ai pas vraiment parlé de nous à Lindsay Ou du mariage.
Yani, ben sadece Lindsey'e tam olarak bizden bahsetmedim ya da düğünden.
Parce que le tesson de porcelaine que Lindsay a trouvé dans l'échantillon de sol provenant de la scène de crime vient de ce service.
Çünkü Lindsay'in olay yerindeki toprak numunesinde bulduğu kırık parça bu porselen kaba ait. Nasıl yani?
Bonjour.
Lindsay. - Peki.
On travaille ensemble. Lindsay.
Ne yapıyorsun burada?
Lindsay, j'ai mis du temps à comprendre la trace marron clair sur la carte, mais voilà!
Karttaki siyah-kahverengi izi tespit etmem biraz zamanımı aldı. Lindsay. Ama, işte!
Lindsay.
Lindsay.
- Hey, Lindsay.
- Bir şey değil.
- Hey, Adam.
Selam, Lindsay.
Lindsay, je suis ton patron.
Lindsay, ben senin patronunum.
Ecoute, Lindsay, je suis sûre que si les collègues de ton amie sont comme les tiens, ils comprendront la situation et travailleront avec elle et seront heureux pour elle.
Dinle, Lindsay. Eminim bu arkadaşının çalışma arkadaşları da seninkiler gibiyse durumu anlayışla karşılayacak ve ona yardımcı olacaklardır.
Pas encore et Lindsay travaille encore sur le sticker trouvé sur la manche.
Lindsay de kurbanın kolundaki ananas şeklindeki çıkartma üzerinde çalışıyor.
Le fragment que Lindsay a trouvé sur la scène de crime dans la cage d'escalier... j'y ai trouvé des traces de sang d'une femme inconnue. Ok.
Lindsay'in merdivenden düşen kurbanın öldüğü olay yerinde bulduğu kırık parça üzerinde bilinmeyen bir kadına ait kan izleri buldum.
Voici une photo de la scène de crime où était le bout de bois que Lindsay a trouvé, c'est ça?
Bu, Lindsay'in olay yerinde bulduğu boynuz parçasının fotoğrafı.
Lindsay, je veux que tu entres le nom de Melinda Kitano dans notre base de données pour voir si tu obtiens un résultat.
Lindsay, veritabanımızda Melinda Kitano adını araştırmanı istiyorum. Bakalım bir eşleşme bulabilecek misin?
Lindsay Monroe.
Lindsay Monroe.
Lindsay a relevé une empreinte partielle sur le cadenas vandalisé que nous avons ramené de la casse.
Hurdalığın kırılan kilidi üzerinde bulduğumuz izler ona ait çıktı.
Je veux dire, Lindsay m'avait dit qu'elle prenait une pause de quelques heures pour aller voir une location dans Brooklyn.
Lindsay, Brooklyn'deki bir daireye bakmak için birkaç saat izin alacağını söylemişti.
Allez, Lindsay.
Yapma, Lindsay.
Lindsay.
Linds?
Je lui ai dit que Lindsay était au cabinet pour se faire vacciner.
Lindsay'in o kliniğe grip aşısı olmaya gittiğini söyledim.
Pardon M. Lindsay, ils ont barré le pont.
Üzgünüm, Bay Lenozi. Köprüde trafik çok sıkışıktı.
Lindsay "couche-toi-là" la génération juste avant nous.
Lindsay "Sürtük" Marling bir üst sınıftan.
Lindsay, arrête ça.
Lindsay yapma.
Lindsay, arrête de te prendre la tête.
Lindsay, orada sorun yaratma.
- Je ne pourrai jamais faire le poids face à Lindsay.
- Lindsay ile asla yarışamam.
Minette mince blonde à gros seins girly girly comme Lindsay-Couche-Toi-Là?
Sürtük Lindsay gibi sıfır beden, sarışın, iri göğüslü kızlara mı?
Et Lindsay La Trainée, elle croit que les femmes d'autrefois ont brulé leur corset et obtenu le droit de vote juste pour porter un string. Mmm-mmm!
Sürtük Lindsay bilmeli ki, o eski kadınlar sutyenlerini yakıp kadınlara oy hakkını Lindsay tanga giysin diye kazanmadılar.
Tu vas acquérir des compétences que Lindsay n'imagine même pas.
Lindsay'nin sadece hayal edebileceği yetenekler kazanacaksın.
Alors je vais me servir de cette chose que j'ai et que Lindsay la Trainée n'a pas.
Sürtük Lindsay'de olmayan ama bende olan şeyi buldum.
Lindsay a appelé, elle t'attend sur la jetée.
Lindsay aradı, seni iskelede bekliyormuş.
Jas, crois-tu que tu pourrais dire à Tom combien je serais mieux pour Robbie que Lindsay la Trainée.
Jas, Tom'a benim Robbie için Sürtük Lindsay'den çok daha iyi olduğumu söyleyebilir misin?
Il a dit que Robbie trouvait Lindsay un peu trop pot de colle.
Robbie bazen Lindsay'nin biraz yapışkan olduğunu düşünüyormuş.
Mais que voulait-il dire exactement à propos du côté pot de colle de Linsay.
Lindsay'nin yapışkan olduğunu söylerken neyi kastetmiş?
Pense plutôt que j'ai la possibilité d'occuper son terrain et l'espionner.
Kılık değiştirip Lindsay'yi izliyormuşum gibi düşün.
Regardez, elle a le champ libre vers l'avant.
Bakın Lindsay gayet müsait.
Cette Lindsay est bien dérangée.
- Lindsay'nin yaptığı cezayı hak ediyor.
Ce qui prouve qu'il n'aime pas l'embrasser, d'accord?
Bu da Lindsay'nin onu öpmesini istemediğini gösterir.
- Waouh, Lindsay, ça, c'est vraiment cool!
- Vay canına Linds, bu çok hoş.
Il faut que je vois Robbie seul, loin de ce laideron de Lindsay.
Robbie'yle o bilmiş Lindsay'den uzak, tek başınayken konuşmalıyım.
et que Lindsay ne viendra pas.
- Ama Lindsay gitmiyor.
Il jette Lindsay, elle si contrariée qu'elle annule sa soirée..
Lindsay'yi terk edecek, o da öyle üzülecek ki partisini iptal edecek.
Et c'est toi qui disais que Lindsay était fausse!
Bir de Lindsay'nin sahte olduğunu söylüyordun.
Et j'irai à la soirée de Lindsay et pas à la tienne.
Seninki yerine de Lindsay'nin partisine gideceğim.
alors tu as pensé casser avec Lindsay.
Yani, Lindsay'den ayrılmayı düşünüyordun
On cherche une nouvelle preuve maintenant, Lindsay.
Şimdi yeni kanıt arıyoruz, Lindsay.
J'ai entendu que Lindsay a identifié la photo FastSCAN.
Lindsay, resimdeki kişiyi tanıyormuş diye duydum.