Translate.vc / French → Turkish / Lindsey
Lindsey translate Turkish
1,174 parallel translation
Tu sais, la copine d'Anwar, Lindsey, elle est en pédiatrie!
Anwar'ın kız arkadaşı, Lindsey pediatride çalışıyor.
Lindsey, votre loyauté est touchante, mais le temps joue contre Anwar et contre vous.
Beni dinle Lindsey, sadakatine saygı duyuyorum ancak sen ve Anwar için zaman azalıyor.
Comprenez bien une chose, Lindsey, à partir du moment où vous lui avez parlé sans nous prévenir, vous êtes complice!
Şunu anla Lindsey. Onunla konuştuğun ve bize bildirmediğin anda işin bitmişti.
Mais réfléchissez, s'il a tué... Kamal en légitime défense, s'il est innocent, pourquoi est-ce qu'il ne s'est pas livré?
Lindsey, eğer Kamal'ı nefsi müdafaa sırasında öldürdüyse eğer masumsa, neden teslim olmadı?
D'abord, il appelle Lindsey, ensuite, il essaye de rencontrer le Dr Falk, pour vérifier qu'ils vont bien.
İyi olduklarından emin olmak için önce Lindsey'i aradı. Sonra Dr. Falk'a gidip onu görmeye çalıştı.
Hé, est-ce que Lindsey n'a pas dit que Kamal lui avait fait des avances et qu'elle l'avait repoussé?
Lindsey, Kamal'ın ona asıldığını ve onu geri çevirdiğini söylememiş miydi?
- Lindsey, sortez d'ici!
- Lindsey çık.
- S'il te plaît!
- Lindsey lütfen!
- Lindsey, s'il te plaît!
- Lindsey lütfen!
J'ai reçu un appel de Jim Lindsay l'autre jour, Papa.
Geçen gün Jim Lindsey'den telefon aldım baba.
- Je n'en attendais pas moins de vous.
Bay Lindsey sizden daha azını beklemezdim zaten.
Sydney est en détention à cause de toi.
Sydney senin yüzünden Lindsey'nin elinde!
- Par Lindsey.
- Hayır Lindsey'nin elinde!
- Il n'aurait aucun compte à rendre?
Lindsey güvenilmez mi yani?
Si ce que tu dis est vrai, à savoir que pour découvrir ce qui est arrivé à Sydney, Lindsey lui fera subir une opération qui provoquera sa mort cérébrale, pourquoi me fait-il rédiger un rapport?
Söylediğin şey doğruysa Robert Lindsey iki yıldır Sydney'nin nerede olduğunu öğrenmek için beynine hasar verecek bir ameliyat yaptıracaksa niye Beyaz Saray'a gidecek raporu bana yazdırsın?
Lindsey doit être arrêté.
Lindsey'yi durdurmalıyız.
Pourquoi là?
Lindsey onu niye oraya götürdü?
Tu avais raison à propos de Lindsey.
Lindsey konusunda haklıymışsın.
- Cela dépend de vous.
- LINDSEY :
Lauren Reed demande à voir M. Lindsey. Attendez ici.
Lauren Reed Müdür Lindsey'yi görmeye geldi.
M. Lindsey m'a longuement parlé de vous.
Müdür Lindsey bana sizden bahsetti.
J'ai donné de fausses coordonnées à Lindsey.
Lindsey'ye yanlış koordinatları verdim.
Avez-vous défini les coordonnées du message?
Lindsey'nin Roma'da bulduğu koordinatları yerini buldunuz mu?
Michael m'a mise en garde contre Lindsey, mais je n'ai rien voulu savoir.
Michael, Lindsey hakkında beni uyarmaya çalıştı ama dinlemedim.
Tu as dit avoir donné de fausses coordonnées à Lindsey.
Helikopterde, Lindsey seni şifreyi vermeye zorladığında ona yanlış koordinatları verdiğini söyledin.
C'est Lindsey, n'est-ce pas, qui vous envoie?
- Bunu Lindsey'nin işi değil mi? - Gözaltında kaldığınız sürece, çocuklarınızla ilgileneceğiz.
Je dirai à Lindsey que le Covenant m'a enlevée et qu'il vous détient toujours.
Mazeretin ne? Lindsey'e gideceğim. Beni Mutabakat'ın kaçırdığını ve senin hâlâ rehin tutulduğunu söyleyeceğim.
Je dirai à Lindsey que mes sources ont confirmé que le Covenant vous a libérée.
Bob Lindsey'yi arayıp,.. ... kaçırılmanın sorumlusunun Mutabakat olduğunu kaynaklarımın doğruladığını söyleyeceğim.
Pour que Lindsey croie à mon histoire, je devrais avoir des traces de coups. - Non.
Lindsey'nin Mutabakat'ın beni rehin aldığına inanması için kötü muamele gördüğüme dair bir kanıt olmalı.
Lindsey n'écoutera que moi.
Dövülmene izin vermem. Lindsey sadece beni dinler.
Voilà pour m'avoir livrée à Lindsey.
Bu beni Lindsey'ye teslim ettiğin içindi.
Lindsey n'a rien contre elle.
Lindsey'nin elinde onun aleyhinde bir şey yok.
Si tu en parles à Lindsey, il voudra savoir tout ce qu'elle a fait. Parfaitement.
Bunu Lindsey'ye bildirirsen Sydney'nin iki yıl içinde ne yaptığını bilmek ister.
Si Lindsey signe un accord d'extradition avec les Russes, on l'enverra à Moscou où elle n'aura aucun droit.
Lindsey Ruslar'la ülkeye iade anlaşması yaparsa Sydney'yi Moskova'ya gönderir ve orada Amerikalı olarak hiçbir hakkı olmaz.
Lindsey n'hésitera pas à enfreindre le règlement.
Bir düşün! Herkesten iyi bilirsin. Lindsey kuralları çiğnemeye tereddüt etmez!
Tu as suivi tes ordres et moi, les miens.
Lindsey'ye söyledin mi? Sen aldığın emirlere uydun,... ben de aldığım emirlere.
Sous le couvert du NSC, Robert Lindsey m'a chargée de vous relever de vos fonctions jusqu'à ce qu'il vous remplace. - Pour quels motifs?
Milli Güvenlik Kurulu'nun verdiği yetkiyle Robert Lindsey benden, o gelene dek buranın yöntemini almamı istedi.
Si ça pose problème à Lindsey, qu'il en réfère au directeur de la CIA.
Bob Lindsey'nin bununla ilgili bir sorunu varsa,..
Ces locaux doivent rester fermés jusqu'à l'arrivée de Lindsey.
Lindsey Federal ajanlarla buraya gelene kadar bu büro kapatılacak.
- Lindsey marche toujours?
Lindsey hâlâ inanıyor mu?
M. Lindsey, une dernière chose.
Bay Lindsey? Bir şey daha var efendim.
Pas très fin de frapper Lindsey.
Lindsey'ye yumruk atmakla iyi mi ettin?
Fixez le rendez-vous.
SYDNEY : Lindsey'yle yeri ve zamanı ayarla.
Lindsey a fait mettre ton père et Vaughn en détention.
Sydney, Lindsey babanı ve Vaughn'u tutuklattı.
Il faut faire l'échange pour que Lindsey croie que tu étais retenue par le Covenant.
Ama Lindsey'nin seni Mutabakat'ın kaçırdığına inanması için plana aynen devam etmeliyiz.
Dès qu'ils auront quitté la zone, tu iras rejoindre Lindsey.
Bölgeden ayrıldıkları anda Lindsey'ye doğru gideceksin.
Souhaite-moi bonne chance.
Lindsey'ye doğru gidiyorum. Bana şans dile.
- Vous avez tué Robert Lindsey.
Robert Lindsey'yi öldürdün.
- Le traître, c'est Lindsey. Pas moi.
Yalancı olan Lindsey'di, ben değil.
Lindsey ne nous a jamais remis la machine de Rambaldi.
Takımı öyle düşünmüş olmalı ama Lindsey bize Rambaldi aygıtını vermedi.
- Oui.
Lindsey'nin Sydney'yle olduğumuzdan şüphelenmemesi için CIA'e döneceğiz. Evet.