Translate.vc / French → Turkish / Livré
Livré translate Turkish
26,224 parallel translation
Tu m'as raconté tes histoires, tu m'as livré tes péchés, et je les ai portés.
Bana yaşadıklarını anlattın. Günahlarını yükledin. - Onları sırtımda taşıdım.
Vous êtes celui qui a crypté le livre? Oui.
- Yani kitabı kodlayan sen misin?
- Tais-toi et livre!
- Ayağa kalk ve teslimatı yap!
Où est ton livre?
Defterin nerede?
Il y a 30 ans, j'ai découvert le Livre des morts.
30 yıl önce Ölülerin Kitabı'nın buldum.
Donne-moi le livre et on mettra fin à tout ça.
Kitabı bana ver ve bu işi kökünden bitirelim.
Depuis que Ruby a mis le livre sur mon visage, je fais des... cauchemars.
Ruby o kitabı suratıma attığından beri kabuslar görüyorum.
Ils veulent le livre.
Necronomicon'u istiyorlar.
Où est le livre?
Necronomicon nerede?
Le livre dit que tu es le véritable sauveur de l'humanité.
Necronomicon senin insanlığın gerçek kurtarıcısı olduğunu söylüyor.
- Et le livre?
- Kitap nerede?
De vous tous, aidez-moi à récupérer le livre et à les renvoyer en enfer.
Hepinize. Kitabı geri almama ve onları cehenneme yollamama yardım edin.
On récupère le livre.
Kitabı alacağız.
Je l'ai lu dans un livre qu'il m'avait donné.
Bana verdiği bir kitapta okumuştum.
Ce dossier, c'est un livre captivant.
O dosya sürükleyici bir roman gibi.
J'ai pris soin des enfants, j'ai lu un livre, j'ai dormi.
Çocukları kontrol ettim. Kitap okudum. Uyumaya gittim.
Je t'ai apporté un livre.
Sana kitap getirdim.
Tu as lu le livre?
Kitabı okudun mu?
Washington m'a fait découvrir ce livre quand j'ai commencé le jardin.
Washington, bahçeyi yapmaya başladığımda bana bunu göstermişti.
Peut-être le père du livre avec l'oiseau.
Şu kuşlu kitaptaki baba olabilir mi?
Tu t'es déguisée en livre ou quoi?
Ne yaptın, kitap gibi mi giyindin?
J'ai trouvé un livre de sorts sur une étagère.
Kitaplığımda da bir büyü kitabı bulmak istemiyorum.
Un livre de sorts?
- Büyü kitabı mı?
Et si je donnais votre nom à un personnage dans mon prochain livre?
Bir sonraki kitabımda ana karektere senin adını vermeme ne dersin?
C'est quoi, comme livre?
Su kitap nedir?
Il y avait une inscription dans le livre.
Kitapta bir yazi var.
Je croyais que ton livre était une fiction.
Kitabının kurgu olduğunu sanıyordum.
Tu te rappelles ce livre?
Bu kitabı hatırlıyor musun?
Je n'ai jamais vraiment aimé ce livre.
- Evet. Hiç sevmezdim o kitabı.
Ils parlent toujours d'un... un livre, ayant le pouvoir de le vaincre.
Bir kitaptan söz ediyorlardı, Hades'i yenebilecek güçleri olan bir kitap.
Ça doit être un livre de contes. Un livre de contes?
- Sanırım bir hikaye kitabı.
Il y a un livre similaire dans notre monde.
Haklı olabilir. - Bizim dünyamızda öyle bir kitap var.
Dans notre monde, c'est ici que j'ai trouvé le livre.
Yukarıdaki dünyada hikaye kitabını burada bulmuştum.
Ce livre incarne l'espoir, ce qu'il n'y a pas tellement aux Enfers.
O kitap, umudun simgesi. Yeraltı Dünyası'nda ise umuttan pek fazla yok.
Je cherche le livre de contes, "L'Édition Outremonde".
Hikaye kitabının "Yeraltı Versiyonu" nu arıyoruz.
Il a dit que le manoir du Sorcier était ici-bas et il y a un tas de choses, comme le livre de contes.
Büyücü'nün malikanesinin burada olduğunu ve içinde bir sürü şey olduğunu söyledi. - Hikaye kitabı gibi.
Ce que je n'ai pas, c'est ce livre de contes.
Ancak o hikaye kitabı bende değil.
Je ne m'intéresse même pas au livre en lui-même, juste à quelques-unes de ses pages... celles qui parlent de moi.
O kitap umurumda bile değil benim hakkımdaki birkaç özel sayfa hariç.
Donc, trouve le livre et détruis-les.
Kitabı bul ve o sayfaları yok et.
Pendant la première malédiction, j'ai déchiré mon histoire du livre d'Henry afin qu'il ne sache pas que j'étais la Méchante Reine.
İlk lanette Henry, Kötü Kraliçe olduğumu öğrenmesin diye bazı sayfaları yırtmıştım.
Tu as trouvé le livre.
Kitabı sen buldun.
Hadès a menacé de révéler la vérité à moins que ton frère ne détruise les pages de ce livre.
Hades, ağabeyin kitaptaki o sayfaları yok etmezse gerçekleri açıklamakla tehdit etti.
Il n'y a rien du tout dans le livre sur Hadès.
Koskoca kitapta Hades hakkında hiçbir şey yok.
Notre livre de contes contient un tas de secrets.
Bizim hikaye kitabımızın içinde bir sürü sır saklıydı.
Je vois pas le livre. Où il est?
Kitabı göremiyorum, nerede?
Pourquoi ne pas avoir une vraie conversation avec ton père qu'on puisse ensuite rechercher le livre et la Delta?
Sonrasında da kitapla arabayı aramaya devam edebiliriz.
Et si on le montrait en train de lire un livre pendant 5 min?
Onu beş dakika kitap okurken göstersek nasıl olur?
Je vous livre mes réflexions, en vrac.
Sırası önemli değil, bazı fikirlerim var.
On livre un produit qui répond à leur cahier des charges et on touche le jackpot!
Ürünü bu adamlarla buluşturduğumuz an çekleri bozduracağız!
- Un mec me les livre.
- Meyvecim var.
- Je veux jamais revoir personne. Mais il y a un livre dont je voudrais faire un film et j'ai besoin de vous.
Kimseyle görüşmek istemiyorum ama filmini çekmeye çalıştığım bir kitap var ve yardımın lazım.