Translate.vc / French → Turkish / Londres
Londres translate Turkish
8,942 parallel translation
Tu as appelé Londres pour leur dire que j'avais tué Stoddart.
Londra'yı arayıp onlara Stoddart'ı öldürdüğümü söyledin.
Dites-moi, Henry, ou je devrais vous ramener à Londres.
Anlat Henry yoksa seni Londra'ya geri götürmek zorunda kalırım.
Dès qu'on aura formellement identifié le corps, j'appellerai Londres pour les informer.
Cesedin resmî kimlik tanımlamasını yapar yapmaz Londra'yı arayıp haber vermem gerekecek.
Vous quittez Londres.
Londra'dan gidiyor musun?
Nous n'avons pas besoin de la maison de Londres.
Londra'daki eve lüzum yok.
Tu resteras à Londres ou tu iras en Afrique.
Sen Londra'da kal ya da Afrika'ya git.
Je serai franc avec vous. Nous ne sommes pas l'institution la plus riche de Londres.
Açık konuşacağım, mali açıdan Londra'daki en sağlam müessese değiliz.
Notre horrible meurtrier sera exposé au regard de Londres à deux shillings le coup d'œil.
Dehşet verici katilimiz iki şilin karşılığında Londra'nın gözleri önüne serilecek.
J'avais l'intention de quitter Londres.
Londra'dan gitmek niyetindeydim.
À Londres.
Londra'da.
Et êtes vous décidé pour Londres, pour aider vos amis?
Arkadaşına yardım etmek için Londra'ya mı gideceksin yine de?
Ainsi que les fées et les lutins, mais ils n'arpentent pas - le Grand Londres, non?
Perilerin ve hayaletlerin de öyle ama onlar Greater London'da istedikleri gibi gezinmiyorlar, değil mi?
Ça fait fureur. Il paraît qu'il y aura des salons de réception dans tout Londres bientôt.
Yakında Londra'nın her yerinde salonlar açılacağı söyleniyor.
Nous avons eu quelques problèmes ici à Londres.
Londra'da bazı sıkıntılar yaşıyoruz.
Et... projetez-vous de rester à Londres?
Londra'da kalma niyetiniz var mı peki?
Et... Comment trouvez-vous Londres, Lily?
Londra'yı nasıl buldun peki Lily?
je suis venu à Londres, et j'ai créé Angélique... me laissant inadaptée pour tout autre commerce que la prostitution... et moi-même, compétent pour rien, sauf pour l'humiliation et le ridicule.
Ben de Londra'ya gelip Angelique'i yarattım. Fahişelik yapmaktan başka bir şansım kalmadı. Bana da yozlaşmaktan ve alay konusu edilmekten başka şans tanınmadı.
Nous avons eu des soucis ici à Londres.
Londra'da bazı sıkıntılar yaşıyoruz.
Une panoplie des crimes les plus odieux de Londres vous attendent plus vrai que nature!
Londra'nın en menfur vukuatları capcanlı renklerle tam takır sizleri bekliyor!
Ce n'est pas tous les soirs que je peux partir avec la plus belle femme de Londres à mon bras.
Hem her gece koluma Londra'nın en güzel kadınını takıp ayrılmıyorum bir yerden.
- Londres n'est pas sur.
- Londra güvenli değil.
Londres, et toutes les brillantes récompenses qu'elle offre.
Londra ve sunduğu o şaşaalı ve göz alıcı nimetler.
Londres n'est rien si elle n'est pas remplie de nouvelles aventures.
Londra yepyeni maceralarla doludur.
Londres n'est pas sûre.
Londra güvenli değil.
Quitter Londres.
Londra'yı terk edelim.
C'est tout. Elle est de Londres, alors elle se croit spéciale.
Sanki her yerinden Londra akıyor da kızın, çok özel biri sanki.
À Londres.
Londra.
Je suis né là-bas, on est venus à Londres quand j'étais bébé.
Orada doğdum ama ben bebekken Londra'ya taşındık.
Ce n'est pas différent à Londres, mais on ne fume pas d'herbe.
Londra'da da pek farklı değil ama biz ot kullanmıyoruz.
J'attends avec impatience la livraison d'un objet venant de Londres via New York.
Londra'dan yola çıkıp New York üzerinden gelen dört gözle beklediğim bir şey var.
- Londres.
- Londra.
Londres aura ma tête.
Londra kellemi alacak.
Londres nous oubliera.
Londra, bizleri unutacaktır.
Londres est le seul endroit où il aura droit à un procès juste.
Adil olarak yargılanabileceği tek yere, Londra'ya.
Je suis sur que nous en rirons dans peu de temps une fois à Londres.
Eminim ki çok yakında Londra'da tüm bu olanlara gülüyor olacaksınız.
Londres?
Londra mı?
C'est vraiment loin de Londres.
Londra'ya bayağı uzak.
Rentrez à Londres.
Londra'ya geri dönün.
Les pertes seront significatives, mais les renforts sont en route depuis Londres pendant que nous parlons.
Önemli ölçüde kayıplar olur ancak tam şu anda Londra'dan destek kuvvet yolda.
Mais, monsieur, les renfort de Londres devraient être là bientôt.
Ama komutanım, Londra'dan yola çıkan destek kuvvet pek yakında burada olur.
Les renforts de Londres sont en chemin.
Londra'dan gönderilen destek kuvvet yolda.
Donc Londres a envoyé des renforts.
Londra destek kuvvet yolladı yani.
Henri est en route pour Londres.
Henri, Londra'ya geliyormuş.
Un avion de passagers depuis un aerodrome a l'ouest de Londres.
Yolcu uçağı Batı Londra'daki havalimanından uçacak.
Il y a une penurie de logement a Londres.
- Londra'da ev sıkıntısı var.
Londres, Istanbul, Suisse, Séoul, Islande.
Londra, İstanbul, İsviçre, Seoul ve İzlanda.
Il est devenu correspondant à la Maison Blanche à 33 ans... correspondant en chef à Londres un an plus tard... et a apporté les images de la guerre du Vietnam chez les américains pour la première fois.
33 yaşında Beyaz Saray muhabiri, bir yıl sonra Londra baş muhabiri oldu ve Vietnam Savaşı'nın dehşetini ilk kez Amerikalıların gözleri önüne serdi.
Les tambours résonnent fort. Que ce soit à Londres ou à Lanka. Ils résonnent tout autour.
# Davulları öyle bir gümletin ki... #... hem Londra'da hem Lanka'da #... sesi yankılansın.
Les tambours résonnent fort. Que ce soit à Londres ou à Lanka. Ils résonnent tout autour.
# Davulları öyle bir gümletin ki... #... hem Londra'da, hem Lanka'da #... sesi yankılansın.
Il est arrivé de Londres après avoir rompu avec sa femme.
Londra'dan taşındı. Karısından ayrıldıktan sonra.
On m'a dit que vous veniez de Londres.
Londra'dan geldiğini söylediler.