Translate.vc / French → Turkish / Lâ
Lâ translate Turkish
813 parallel translation
Tout lâ, lâ et lâ
Heryeri, burası, burası ve burası.
Ma chère Navrée de vous entraîner lâ dedans
- Ama, canım kızım... - Sizi buna zorladığım için üzgünüm.
Si vous croyez qu'il y a malveillance, vous serez plus utile lâ bas qu'en allant crier dans la rue
- Ne? Yanlış tedaviden emin olursan dışarılarda haykırmaktan çok daha iyisini yapabilirsin.
Allez, je meurs d'envie de vous revoir, depuis ce soir lâ
Hadi ama. O geceden beri senle buluşmak için deli oluyorum.
Ne restez pas lâ â me regarder comme ca!
Orada durup bana öyle dik dik bakma.
Oh lâ, oh lâ Une minute
Hey, hey. Bir dakika.
Allô, le Dr Bell est lâ?
Alo, Dr. Bell orada mı?
Le Dr Bell n'est pas lâ
Dr. Bell yokmuş.
Qui est lâ-dedans?
Orada kim var?
Si tu continues â dilapider ton argent, tu retourneras lâ d'où tu viens, dans une ferme, â traire les vaches et â garder les poules!
Bir diyeceğim daha var. Kesene hakim olmazsan kendini lağım çukurunda bulursun. Ya da geldiğin o çiftlikte inek sağar, kümes temizlersin.
J'avais un tailleur lâ-bas.
Place de la Bourse'ta terziye gittim.
Il est lâ-bas, le baron, avec cette misérable!
Varville Baronu orada o sefil Olympe'yle oturuyor.
Oui, mais ceux-lâ appartenaient â une amie morte récemment.
Ama bu atlar bir arkadaşımındı. Eugenie Clivet bir kaç hafta önce öldü.
Allez par-lâ et je dirai â Nanine de vous renvoyer tous.
Sen diğer odaya geç. Ben de Nanine'e söyleyeyim de herkesi göndersin.
C'est inconstant, ces bêtes-lâ!
Gitmek istiyorlarsa bırakın.
Armand est différent. Tant qu'il vous aimera, il ne sera pas admis lâ où vous ne l'êtes pas.
Görüyorsunuz, Armand sizi sevdikçe sizin giremediğiniz yerlere girmeyecek.
Vous êtes resté lâ toute la nuit?
Demek gece boyu buradaydın?
Un peu. Mme Prudence est lâ. Elle rentre d'une soirée.
Madam Prudence parti dönüşünde uğradı.
Lâ où le soleil m'aidera â te guérir.
Güneşin seni iyileştirmeme yardım edeceği bir yere.
Lâ on est peu juste, on vous réglera dans 8 jours.
50 yeter, ama şu ara biraz kesatız. Bir hafta içinde ödeyebilir misin?
- Tope lâ?
- Söz mü?
Ces mecs-lâ sont bourrés de fric.
Bunlar kesin alır!
Je pourrais dormir lâ-bas.
- Ben ahırda mı kalsam acaba?
Monsieur Fiaschi Giulio... C'est lâ.
Muhasebeci Piatti Giulio
Les voilà ces deux-lâ.
Şu ikisi.
Ils sont lâ!
Hayır, o değil! Oradakiler! Oradalar!
Maintenant pose ta main lâ et appuie fort.
Ellerine buraya koy ve sıkıca bas.
Mets-toi plutôt lâ.
- Nerede kalabilirim?
Mon copain n'est pas lâ?
- Arkadaşım Giuseppe, burada değil.
Je dirai rien parce que t'es lâ.
Sen kapa çeneni! Seninle bir şey tartışmam.
Je vais me le faire celui-lâ!
- Lanet olsun!
Demain? Je ne serai peut-être plus lâ.
- Ben yarın burada olmayabilirim.
Vous dormirez ici, et moi lâ. - Oui, c'est ça.
- Siz şurada yatacaksınız, ben orada.
- Il est lâ-bas!
Çok üzgünüm ama size katıldığımı söyleyemeyeceğim.
Celle-lâ, c'est une statue qui a un peu du style roman.
Bu daha Roma stilinde.
Mais... pas celle-lâ, Jim.
Bu kıza sakın, Jim.
J'avais juré de ne me servir que de celle-lâ.
Sadece bunu kullanmaya yeminliyim.
- Oh, attention, ça descend, lâ.
Haydi şöyle devam edelim.
- Elle est lâ!
- Evet, çok uzak.
Par lâ, Catherine.
- Alın bunu, kurulanın.
- Lâ.
- Şurada Mösyö Sayın Baron.
Vous l'entendez, celle-lâ?
- Ne desem boş. - Armand Duval geldi.
Ces choses-lâ ne durent pas.
Böyle şeyler sonsuza dek sürmez.
Voyons qui est lâ.
Burada tanıdığımız kim var?
- Tope lâ.
- Söz mü?
Alors que fais-tu lâ?
- Hayır.
- Celle-lâ est plus exotique.
Bu daha egzotik.
Ah, celle-lâ... très pathétique.
Bu çok etkileyici.
Celle-lâ, je l'aime beaucoup.
Bunu çok seviyorum.
Lâ-bas, au pied du lit.
- Hayır, elbisemi versenize, yatağın ucunda.
Jim ici, Jules lâ...
Jim buraya, Jules şuraya.