English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Mangé

Mangé translate Turkish

25,109 parallel translation
En avez-vous mangé depuis que vous êtes au Japon?
Japonyaya geldiğinden beri hiç et yedin mi?
On dirait que t'as pas mangé depuis des lustres.
Yıllardır yemek yememiş gibisin.
On a mangé mexicain, l'autre jour.
Geçen gün Meksika yemeği yedik.
Elle a mangé quoi?
- En son ne yediğini biliyor musunuz?
On n'a pas encore mangé.
Daha yemeğimizi almadık ki.
Je n'ai pas mangé de la journée.
Öyle. Gün boyunca bir şey yemedim de.
Il y a encore quelques mois, je n'avais jamais mangé indien.
Birkaç ay öncesine kadar Hint yemeği tatmamıştım.
Ça suffit. Tu as assez mangé.
Hadi ama, yeterince yedin.
- On n'a pas encore mangé.
- Daha bir şey yemedik ki.
Mon moment préféré c'est quand tu as mangé trop de gâteau, et qu'ensuite tu as vomis sur les cheveux de ce gars mignon.
Canım. Seni gördüğüme o kadar sevindim ki.
As-tu mangé... le gâteau au chocolat?
Çikolatalı pastayı sen mi yedin?
Je ne l'ai pas mangé, et on sait que Maman ne l'a pas mangé, donc...
Ben yemedim. Annenin de yemediğini biliyoruz.
Je l'ai mangé.
Ben yedim.
Ce qui est la raison pour laquelle son père a mangé sa nourriture, et vous avez tuée l'homme que vous aimez.
- Bu yüzden onun yemeğini babası yemiş sen de sevdiğin adamı öldürmüş oldun. Kaderin cilvesine bak sen.
Peut-être que j'ai mangé du mauvais chocolat.
Belki de yediğim çikolata kötüydü.
Pas vraiment mérité, selon moi, mais on l'a mangé quand même.
Kötü davranışını teşvik etmek gibi geldi bana ama yine de kurabiyeyi yedik.
On dirait que tu as mangé des pâtes.
Büyük bir tabak makarna yemişsin gibi gözüküyor.
A fumé deux joints, mangé quatre pizzas, et dit au gars du 2C que les jupes-culottes étaient de retour?
- İki esrar tüttürmüş, dört pizza yemiş ve 2C'deki adama etek-pantolonun yeniden moda olduğunu söylemiş bir adam gibi.
C'est moche que tu aies mangé mon yogourt, Miles.
Yoğurumu yediğinde hâlâ boktan bir şeydi, miller.
Non, c'est lui qui a volé la tarte, qui l'a mangée, puis je l'ai mangé, lui.
Hayır, turtanı aldı, turtanı yedi ben de onu yedim.
Non, tu as mangé Sam la Pastèque?
Olamaz, Karpuz Sam'i mi yedin?
Comme si j'avais mangé des ailes de poulet pendant que vous salvavate le monde?
Siz dünyayı kurtarırken ben Hooters'da kanat mı yiyordum yani?
Je mange.
Yemek yiyorum burada.
Je préfère le silence absolu quand je mange.
Yemek yerken mutlak sessizliği tercih ederim.
Mange, mon chéri.
- Yesene hayatım.
Continue, fiston. Mange.
- Hadi oğlum, ye.
- Tiens, mange.
Ye bakalım.
Mange ta bouffe.
Yemeğini ye. Sakin Jack.
Je mange pas de tofu.
Ben peynir yemem.
La mousse est appétissante, n'en mange pas trop.
Köpük lezzetli gözükse de çok fazla yememelisin.
Je mange toujours de la viande, évidemment.
Hâlâ et yiyorum tabii.
Mange. C'est bon pour le cerveau.
Zihnini açar, ye mutlaka.
Je ne mange pas de sushis et je ne prends pas le métro, mais ça m'intéresse.
Suşi yemem, metro da kullanmam ama bana enteresan geliyor.
Et j'ai dû manger une barre comme en mange Caputo parfois quand il n'a pas le temps de manger, c'était pas trop mauvais.
Sonra da Caputo'nun çok meşgul olduğunda kullanmak zorunda kaldığı büfede yemek yedim ve o kadar da kötü değildi.
On mange quoi, maman?
- Yemekte ne var anne?
- Maman ne mange pas ça!
- Nedenmiş?
Elle crache du feu? Mange des bébés?
Ateş püskürüp bebek yiyormuş falan.
On commande et on mange à nos bureaux.
- Hayır, hayır sandviç söylüyoruz sonra da masamızda yiyoruz.
Quelque chose de vraiment dur, pas le coloc qui mange votre yogourt.
Aslında zor olan bir şey, oda arkadaşın senin yoğurtunu yemediği gibi.
On y mange bien, Dre Fletcher.
- Orası gayet güzel bir yer Dr. Fletcher.
Mange.
Yesene.
Hey, mange ton repas.
Yemeğini ye dostum.
Mange ton repas....
Yemeğini ye.
Jusqu'à ce qu'une vache arrive et la mange.
İnek gelip onları yiyinceye kadar büyüyorlar.
... Un voyou affamé Avec une mauvaise coupe passe, mange les hamburgers.
... berbat saç kesimli aç bir zorba, hamburgerleri yeme fırsatı elde eder.
Et ils enrichissent le champ d'herbe, ou une autre vache vient et mange.
Ve sonra, sırasıyla, otluk alan zenginleşir, ki başka bir inek gelir ve onu yer.
- Je mange avec mon équipage.
- Personelimle yiyeceğim.
Elle mange avec moi.
Benimle birlikte yiyin.
Va, mange et bois après ton long voyage, Thorhall.
Uzun yolculuğunun ardından git yiyip iç, Thorhall.
C'est là qu'on mange le mieux.
En iyi yemekler burada.
Et puis mange, parce que froid, c'est moins bon.
Ama sen en iyisi oturup ye çünkü soğuyunca bir şeye benzemez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]