Translate.vc / French → Turkish / Masa
Masa translate Turkish
4,992 parallel translation
J'ai un bureau rempli de motifs valables.
Bir masa dolusu geçerli sebebim var.
En plus, Ted a calligraphié à la main toutes les cartes de tables pour la récéption.
Ayrıca Ted tören için bütün masa kartlarını kaligrafik olarak yazdı.
Mon pote, écoute, tu vas me détester, mais j'ai oublié d'amener les cartes de tables.
Dostum, dinle... Beni öldüreceksin ama masa kartlarını getirmeyi unutmuşum.
Alors maintenant le témoin écrit minutieusement à la main 200 cartes de table, mais ma demoiselle d'honneur a oublié de cliquer sur "envoyer" l'invitation.
Şimdi de sağdıç, daha da zahmete girerek 200 masa kartını elleriyle yazacak. Ama benim baş nedimem e-davetiyeleri "gönder" e basmayı unutmuş.
Les cartes de tables réécrites dans une écriture presque décente étant donné que je n'ai que mes plumes de voyage.
Yanımda sadece seyahat boyu tüy kalemim olduğu için naçizane Chancery fontuyla yazdığım 200 masa kartı.
Le directeur a dit qu'il y avait un bureau vide par ici, où je pourrais poser mes fesses.
Müdür Vance buralarda kıçımı yerleştirebileceğim bir masa bulunduğunu söyledi.
J'ai un bureau pour toi.
Sana uygun bir masa var.
Amusez-vous, car je suis à la table 12 et c'est là qu'est la fête.
Size iyi eğlenceler, ben gerçek partinin olduğu masa 12'deyim.
C'est la table 12, n'est-ce pas?
- 12 numaralı masa burası, değil mi? - Evet.
C'est juste que vous m'aviez promis de me placer à la table...
Oturacağım masa ile ilgili verdiğiniz söz hakkında...
Je suis censé être à la table 4.
Masa 4'te olmam gerekiyordu.
- Mais le numéro de la table est dedans.
- İçinde de masa numaran yazıyor.
On a déjà joué au flipper et au air hockey.
Pinball oynadık, masa hokeyi oynadık.
Dimitri, la table 24 est prête pour le dessert, mais enlève d'abord les miettes de la table, s'il te plait.
Dimitri 24 numaralı masa tatlı için hazır ancak önce temizlemen lazım lütfen.
J'ai essayé de les convaincre. Ils ont dit non.
Ben olsun istedim ama masa hayır dedi.
Non, y a autre chose pour que tu ponces avec un flingue dans le froc.
Hayır, masa zımparalarken silah taşımanın bir nedeni var.
La table est officiellement débarrassée.
Masa resmen temiz.
Avec le Dr Marling, on est au complet.
Dr. Marling'le beraber masa dolacak.
- Le bureau Resolute, oui.
- Kararların alındığı masa, evet.
J'ai appris à me mettre à couvert sous les tables pendant mon été à Juarez.
Juarez'de geçirdiğim yaz masa altında saklanmayı öğrenmiştim.
Petit bureau, hein?
Masa jokeyi *'sin ha?
- Mais croyez-vous que les pensées ont une masse? Que les idées comme la foi et le pardon ont un poids comme ce bureau... a un poids?
İnanç ve affetme gibi fikirlerin bu masa ya da başka bir materyal gibi ağırlığı olduğuna inanır mısınız?
Parce que votre plan était de faire exploser le club avec une table pleine. Donc excusez-moi si j'ai un peu du mal à croire que vous êtes heureux de d'avoir de mes nouvelles.
Çünkü planınız bütün üyeler masa başındayken kulüp evini uçurmaktı kusura bakma ama benden haber aldığına sevindiğine inanmakta zorlanıyorum.
Regardez-le, en train de jouer.
Bak nasıl da masa oyunu oynuyor.
, le jeu qui vous apprend à être un sale con.
Masa oyunları size hıyar olmayı öğretir.
La partie de Sikes a attiré la foule.
Sikes'ın oynadığı masa çok kalabalıktı.
Tant qu'ils n'ont pas fini, j'ai besoin que tu restes à ton bureau.
Onlar işlerini bitirene kadar masa başında çalışacaksın.
Vous êtes à notre table?
- Masa sizin mi?
Boyle a cherché "comment faire du yaourt de bureau".
Boyle "masa yoğurdu nasıl yapılır" aratmış.
Je pourrais trouver une table dans un magasin de chaises.
Bishop sandalyeciden bile masa ayırtabilir.
Il me faut une table pour cinq.
Beş kişilik bir masa lazım.
Vous avez un nouveau bureau, McGee?
Yeni masa mı aldın, McGee?
Je l'ai finalement trouvé glissé sous ma lampe de bureau.
Sonunda, masa lambamın içinde sıkıştırılmış olarak buldum.
Si je prenais un moment pour remercier le bon Dieu de m'avoir donné une belle femme, deux gentils garçons, une table pleine de bonne nourriture, et un estomac assez grand pour tout faire rentrer.
Bir dakikamızı ayırıp tanrıya bana güzel bir eş, hayırlı iki evlat yemek dolu bir masa ve hepsini sığdıracak kadar büyük bir karın verdiği için ne kadar minnettar olduğumuzu söyleyelim.
Je fessais son derrière avec ta raquette de ping-pong flambant neuve.
Sana yeni aldığımız masa tenisi raketiyle onun poposuna vuruyordum.
Apparemment, maintenant on se donne aussi des coups de pieds dans le tibia sous la table.
Galiba artık birbirimize masa altından tekme atıyoruz.
On a les tables où les clients se mettent à 4 dessus On a aussi celles où ils sont à 2 dessus.
Şu üstte dört tane masa, şu üstte de iki tane masamız var.
Deeks, tu n'es pas en train de marcher sur un tapis roulant à ton bureau.
Masa başında koşu bandı üzerinde yürüyemezsin.
Mais si on regarde sa feuille d'imposition de l'an dernier, elle a reçu quelques paiements sous le manteau.
Ama geçen seneki vergisine bakınca masa altından ödeme yapıldığı düşünüyoruz.
Les nappes.
- Masa örtüleri.
On mangeait sur une couverture sur le sol, puis on a trouvé cette vieille porte et on en a fait une table.
Önceleri yerde bir şiltenin üzerinde yemek yiyorduk. Sonra bu eski kapıyı bulduk. Masa yaptık.
Bien que Santos ne montre pas de signe de chirurgie plastique, ce tueur... pour des raisons inconnues... a clairement sélectionné deux victimes ayant une ressemblance délibérée aux membres de notre équipe de police.
Her ne kadar Santos estetik ameliyat izi taşımasa da katil, bilinmeyen sebeplerle emniyet müdürlüğü ailesinin iki üyesine belirgin benzerlik gösteren iki kişiyi seçmiş.
Mais ce bureau avec la chaise m'a seulement coûté 230.000 yens.
Ama aynı olması için masa ve sandalyeleri sipariş ettim ve 2.3 milyon yene mal oldu.
Si tu veux un travail de bureau, alors assis-toi à ton bureau.
Masa işi istiyorsan git de masana otur.
J'ai amené du linge, des idées d'endroits des invitations et de la verrerie.
Masa örtülerini, servis takımlarını davetiyeleri ve kadeh takımlarını da getirdim.
On remplace les classiques tables rondes par des tables de ferme rectangulaires en conservant un cadre moderne.
Klasik yuvarlak masalar yerine dikdörtgen ahşap rustik masa kullanırız fakat masa düzenlemeleri muntazam ve modern şekilde yapılır.
Comment un homme aussi talentueux pour arranger des tables peut-il ne pas prévoir de chaises pour celui qui l'aime? !
Söz konusu masa düzeni oldu mu harikalar yaratan bir adam nasıl olur da onu seven kişiye bir sandalye ayırmaz?
Il pense que je ne peux pas arranger une table.
Masa kuramadığımı düşünüyormuş.
Visez ça, ronds-de-cuir!
Şuna bakın masa kuşları.
Trouvez un bureau.
- Bir masa bul.
La table commune,
Ortak masa.