English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Mccourt

Mccourt translate Turkish

97 parallel translation
Vous êtes un sale yankee.
Sen kötü bir "Yankee" sin McCourt.
"McCourt." Ce n'est pas un nom d'ici.
Adınız Limerick kökenli değil.
Les mendiants n'ont pas le choix, Mme McCourt.
Dilencilerin seçme şansı yoktur bayan.
N'est-ce pas, McCourt?
- Öyle değil mi McCourt? - Evet efendim.
Désolé, Mme McCourt, il a raté deux mois.
- Üzgünüm Bayan McCourt! İki ayı aşkın süredir okuldan uzak.
Arrêtez de faire la tête, McCourt, sinon vous tâterez de ma baguette.
Suratındaki o ekşi bakışa bir son ver. Sabrımı taşırmak üzeresin.
Francis McCourt va vous montrer comme il a bien appris à écrire.
Şimdi Francis McCourt geçen yıl bu sınıfta neler öğrendiğini size gösterecek.
N'est-ce pas?
Öyle değil mi McCourt?
"Le titre", McCourt. Le titre.
- Başlık, McCourt, başlık!
C'est vous qui avez écrit ça, McCourt?
Bu kompozisyonu kendi başına mı yazdın McCourt?
McCourt, faites une phrase avec "concis".
McCourt? Bize merhameti kullanarak bir cümle kur.
Habile, McCourt.
Çok güzel.
C'est une honte, que des garçons comme McCourt, Clarke et Kennedy, doivent aller trimer
McCourt ve Kennedy gibi öğrencilerin, bu sözüm ona özgür ve bağımsız İrlanda'da odun taşıyıp su çekmek zorunda kalmaları utanç verici bir şey.
Vous m'entendez, McCourt?
- McCourt Beni duyuyor musun?
Votre bouche est un égout, McCourt.
Senin ağzın, tuvaletten farksız, McCourt.
- On vous a entendu, McCourt.
- Merdivenlerde seni duymuşlar.
- Taisez-vous, McCourt.
- Kapa çeneni McCourt!
- Silence, McCourt. - Oui, Mlle Barry.
- Bir kelime daha etme McCourt.
- J'ai dit, "silence, McCourt."
- Etmem bayan Barry.
D'accord, Mlle Barry.
- Çeneni kapat dedim McCourt!
Arrêtez de me narguer.
- Sus dedim McCourt Beni kızdırma
- Oui, Mlle Barry. Ayez le dernier mot, McCourt.
Evet bayan Barry.
C'est ça!
Son sözü sen söyle McCourt. Söyle, söyle, söyle!
Je veux dire au curé et à ses parents que c'était moi, Frank McCourt, l'ordure qui avait envoyé Theresa en enfer.
Papaza ve Theresa'nın ailesine, Theresa'nın doğrudan cehenneme.. ... gitmesine sebep olan kokuşmuş aşağılık mahlukun ben olduğumu söyleyebilmek istedim.
C'est mon neveu, Frankie McCourt, le fils d'Angela Sheehan, la sœur de ma femme, c'est sa première pinte.
Bu delikanlı benim yeğenim Frank McCourt. Baldızım Angela'nın oğlu. Ve burada ilk birasını içiyor.
Ça ne fait que commencer pour Frankie.
Frank McCourt için bu sadece bir başlangıç.
Vous la connaissiez bien?
Onu ne kadar tanırdınız, Peder McCourt?
C'est ce qu'a dit le père McCourt. Qui était à cette fête?
Peder McCourt da öyle söyledi.
Ie frère de Frank McCourt dans Angela's Ashes.
Güzel suratın çok tanıdık geliyor.
Je suppose que ça pourrait ressembler au Père McCourt.
Peder McCourt'u andırdığını söyleyebilirim.
Le Père McCourt n'est pas resté longtemps.
Peder McCourt uzun süredir burada değildi.
Les yeux de Père McCourt était creux, froid.
Peder McCourt'un gözleri çukurdu, donuktu...
Ce que veut dire que le Père McCourt peut avoir été frappé par une pelle, mais il a aussi pu être frappé par un de ces objets précieux que le pilleur de tombes a trouvé.
Evet, bunun anlamı McCourt'a bir kürekle vurulmuş olabilir... ama mezar soyguncusunun bulduğu değerli takılarla da vurulmuş olabilir.
Il a du être surpris par le Père McCourt une nuit, et être dans les ennuis jusqu'au cou.
Bir gece Peder McCourt'u görünce şaşırır... Beladan kurtulmak için de başına vurur.
Pourquoi avez-vous tué Père McCourt?
Pekala, Peder McCourt'u niçin öldürdün?
Le Père McCourt et moi, on n'a jamais eu ce problème.
Peder McCourt ve ben, hiç böyle problemler yaşamadık.
Je ne peux pas croire que Père McCourt soit mort.
Peder McCourt'un öldüğüne inanamıyorum.
Vous pensez que j'ai tué le Père McCourt?
Peder McCourt'u öldürdüğümü mü düşünüyorsun?
Le Père McCourt venait à mes matchs de base-ball, il me supportait pour mes résultats.
Peder McCourt top oyunlarımı izlemeye geldi. Notlarım için bana bağırdı.
Un mois avant que le Père McCourt disparaisse, le Père Donlan est venu chez moi et a dit qu'il savait ce que le Père McCourt me faisait.
Peder McCourt kaybolmadan yaklaşık bir ay önce... Peder Donlan evime geldi. Peder McCourt'un bana neler yaptığını bildiğini söyledi.
Il criait que le Père McCourt allait payer pour ses pêchés.
Peder McCourt'un günahlarının bedelini ödeyeceğini haykırıyordu.
Oui, j'étais strict envers le Père McCourt.
Evet, Peder McCourt'a karşı serttim.
Père Donlan, à votre avis, le Père McCourt faisait-il trop attention à James LeVay?
Peder Donlan, size göre... Peder McCourt, James Levay'e çok fazla ilgi mi gösteriyordu?
Très bien, vous devez avoir connu le Père McCourt plutôt bien.
- Tamam. Peder McCourt'i çok yakından tanıyor olmalısınız.
Les fragments d'argent dans le crâne du Père McCourt viennent de ce calice.
Peder McCourt'un kafasındaki gümüş parçaları, kadehten geliyor.
McCourt a été empoisonné. Un alcaloïde appellé taxine.
McCourt, taxin adında bir alkaloit tarafından zehirlenmiş...
McCourt!
McCote!
McCourt?
- Hayır.
Ça suffit, McCourt.
- Pekala bayan Barry.
Est-ce que ça ressemble au Père McCourt pour quelqu'un d'autre?
Peder McCourt'a benziyormuş gibi gelmiyor mu hiçkimseye?
Le Père McCourt était là avant moi.
Peder McCourt benden önce buradaydı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]