Translate.vc / French → Turkish / Meadow
Meadow translate Turkish
336 parallel translation
Rendez-vous ce soir à Stump Meadow.
Gün batımında Stump Meadow'da buluşalım.
Faisons une civière et emmenons-la dans la cabane de Stump Meadow.
Bir merdiven yapsak ve Stump Meadow'daki eve götürsek iyi olur.
Ils l'emmènent à Stump Meadow.
Onu Stump Meadow'a götürüyorlar.
La commission de l'ONU sur la Palestine est arrivée à Flushing Meadows et prépare à présent la recommandation finale.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu Flushing Meadow'a ulaştı. Ve şimdi toplantı için son önerilerini hazırlıyorlar.
Les Archer, de la rue Meadow.
- Meadow Karayolu üzerindeki Archer'lar.
When across the meadow ringing
Çayırların arasında şarkı söylüyor
Pendant la nuit, des personnes non identifiées... ont tondu des mots obscènes dans l'herbe à Sheep's Meadow.
Kimliği belirsiz kişi veya kişiler geceleyin çim biçme makinesi ile parktaki çimi biçerek üzerine müstehcen sözcükler kazıdılar.
Je peux jouer aux Harlem Globetrotters avec? Je me prends pour Meadowlark Lemon, c'est ça?
Harlem Globetrotters yapabilirim yani, Meadow Lark Lemon gibi, öyle mi?
La 2e unité parcourt Boneyard Meadow.
Birim iki Boneyard Meadow güney tarafında.
OK, je suis dans Meadow Brook. Au 14.
Tamam, Meadow Brook'tayım. 14...
Meadow Brook.
Meadow Brook.
Prenez a gauche a Little Meadow. Vous serez a l'abri des escarmouches.
Little Meadow'da yol ikiye ayrılır, sola sapıp, olası bir çatışmadan uzak durun.
Il est allé au parc de Silver Meadows voir si tu y étais.
Sanırım Silver Meadow'a gitti... - Seni görmek için.
Va à Swan Meadow et joue avec les pros du golf.
Tamam mı? Swan Meadow'a git.
Il s'agit de Madonna of the Meadow de Giovanni Bellini, XVle siècle.
Otlaktaki Madonna Giovanni Bellini, 16. yüzyıl.
Meadow, attention!
Meadow, dikkat!
L'équipe de Meadow va en demi-finale.
Meadow'un takımı bölge şampiyonasına söylemiyor.
Je suis contente qu'elle arrête.
Meadow'un bırakmasına sevindim.
C'est affreux.
Meadow, bu korkunç.
S'il s'agissait de Meadow?
- Tony, ya bu Meadow olsaydı?
Je veux parler avec Meadow.
Meadow'la ben konuşalım.
C'est quelque chose de vraiment atroce.
Meadow, bu çok korkunç bir şey.
J'ai Meadow avec moi.
Meadow burada.
Vous venez d'entendre un couac de Meadow Soprano.
Bu gürültü Meadow Soprano'ydu.
Que veux-tu, Meadow?
Sen, Meadow?
Maintenant, laisse-la travailler.
Bırak Meadow çalışsın.
Meadow m'a demandé du speed.
Tozu Meadow istedi.
Elle, elle sait.
Meadow biliyor.
Nous devons avoir une discussion avec Meadow.
Evet. Meadow'u alıp konuşmalıyız.
Il s'agit de mon fils.
Meadow neyse, ama o benim oğlum.
C'est moi, Meadow.
Benim, Meadow.
Mamie, c'est moi, Meadow.
Ben Meadow, hatırladın mı?
Meadow.
Meadow.
Meadow, tu veux bien faire passer le poulet?
Meadow, biraz tavuk al ve kardeşine ver.
- Qui, Meadow?
- Meadow mu?
C'est ta petite-fille, Meadow!
O torunun Meadow.
Meadow?
Meadow mu?
- Ton père et ses canards!
- Meadow, baban ördeklerle oynuyor.
Cette fille a une mauvaise influence sur Meadow, d'après ma femme.
Karım bu kızın kötü arkadaş olduğunu düşünüyor.
Meadow, on a un accord.
Seninle anlaşmıştık.
Miss Meadow!
Bayan Meadow!
Chaque année, à cette date, depuis que tu es toute petite... maman et Meadow se pomponnent... et vont boire le thé au Plaza Hotel sous le portrait d'Eloise.
Bebekliğinden beri, her yıl bugün annemle Meadow süslenip New York Plaza'da Eloise'ın portresinin altında çay içerler.
Mais c'est notre petite tradition!
Meadow, bu bir gelenek!
Tu ne peux pas mentir et enfreindre les règles à loisir!
Meadow, yalan söyleyip, aldatıp, sevmediğin kuralları çiğneyemezsin!
- Bravo, Meadow!
- Çok iyi, Meadow!
Je m'inquiète pas pour Meadow.
Meadow için endişelenmiyorum.
Meadow préfère aller à Berkeley.
- Meadow, Berkeley'yi istiyor.
Meadow... je vais voir qui tu sais.
Med! "İsmi lazım değil" i ziyarete gideceğim.
Meadow m'a accompagné. Meadow?
- Hayır, beni Meadow getirdi.
Et où est-elle?
- Meadow mu? Peki o nerede?
Bravo, Meadow!
Aferin, Meadow!