Translate.vc / French → Turkish / Mentor
Mentor translate Turkish
1,058 parallel translation
Dis à ton mentor que la prochaine fois que Weaver appelle, peut-être que... je lui répondrai.
Koruyucuna de ki gelecek sefer Weaver beni aradığında, belki ben de cevap veririm.
Je suis ton mentor.
Ben senin akıl hocanım.
Sois son mentor.
Hocası olabilirsin.
Tu ne veux pas gêner ton mentor?
Ne yani Lindsay, akıl hocana sıkıntı vermek istemiyor musun?
Il a été mon mentor et il n'est pas question que je lui tourne le dos.
O... akıl hocam ve ona sırtımı dönecek değilim.
que vous me demandiez cette faveur non pas en tant que mentor ou en tant que supérieur, mais comme un père le demanderait à son fils.
Benden bu iyiliği bir akıl hocası olarak veya komutan olarak istemeyeceksin... Sadece bir babnın oğlundan istediği gibi.
- Vous connaissez bien la recherche de votre mentor sur la Théorie de l'origine lointaine.
Ve akıl hocanızın- - tamamıyla, kendisini vermiş olduğu Uzak Köken Teorisine, aşina mısınız?
En ma qualité de docteur et de mentor, ce serait négligence de ma part de ne pas vous le faire remarquer.
Senin doktorun ve... akıl hocan olarak, dikkatini çekmek için, sana ihmalci demek istemiyorum. Senin iyiliğin için.
sais-tu ce qu'est un mentor?
Akıl hocası nedir biliyor musun?
Tu n'es pas un mentor trés compétent.
Pek iyi bir akıl hocası sayılmazsın.
Je suis pas ton mentor.
Senin akıl hocan değilim.
N'ayant jamais vu personne la résoudre, pas même mon mentor, le Dr Leaky du MIT, j'imagine que si l'un de vous réussissait, il n'aurait plus besoin d'ouvrir un bouquin de maths de sa vie.
Şu ana kadar, MIT'deki danışmanım Dr. Leaky de dahil, kimsenin çözemediğini düşünürsem burada onu çözebilen birisi olursa hiçbiriniz hayatınız boyunca, bir daha matematik kitabı açmak zorunda olmayacaksınız.
J'ai perdu mon mentor aujourd'hui.
Bugün akıl hocamı kaybettim.
Le maquilleur, Dick Smith, est le mentor des maquilleurs célèbres.
Filmin makyajını yapan adam, Dick Smith bütün ünlü makyajcıların babasıdır.
Donc vous êtes le commandant de Deep Space 9, l'Emissaire des Prophètes, et officier décoré, veuf, père, mentor.
Demek Derin Uzay Dokuz'un Komutanı ve Kâhinler'in Elçisi... donanımlı muharebe subayı, bekar, baba, mentor.
Si j'avais eu un mentor, les choses se seraient mieux passées.
Bir akıl hocam olsaydı, benim için bazı işler, çok daha kolayca hallolurdu.
Malkovich avait trouvé en Maxine son mentor, sa muse, son inspiration.
Malkovich, Maxine'de akıl hocasını, ilham perisini, esin kaynağını buldu.
- C'est ton ami, ton mentor...
O senin dostun, rehberin...
C'est notre mentor.
O bir rehber.
C'était mon mentor.
Akıl hocamdı.
Mon mentor était génial : Benton Mandelbaum.
Benim danışman hocam Benton Mandlebaum adında harika öğretmendi.
J'étais le mentor de Liz.
Liz'in danışmanıydım.
- J'ai eu un mentor formidable.
- Biliyorum. Benim de vardı.
Mon mentor, mon professeur.
Akıl hocam, öğretmenim.
- C'est le mentor rouge des Enetans.
- Zenetanların kırmızı akıl hocası.
- C'est le mentor rouge des énetans.
- Zenetanların kırmızı akıl hocası.
C'est un mentor qui m'a aidé à monter mon affaire.
Benim de iş girişimlerimde bana yardım eden bir rehberim vardı.
- Ça compterait beaucoup pour moi, de vous avoir comme mentor.
- Bunun benim için anlamını tahmin edemezsiniz. Yani sizin gibi birinin akıl hocam olması.
Euh oui, mentor.
- Şey, akıl hocası.
Ce soir-là, pour lancer ma carriére de mentor, j'emmenai ma protégée à un cocktail littéraire.
Akıl hocası olarak geçirdiğim ilk akşamda genç öğrencimi bir kitap partisine götürdüm.
C'est mon mentor. ll m'aide à être une meilleure catholique.
Ruhani bir yardımcı. İyi bir Katolik olmak için!
Si je pouvais choisir un mentor... Son style est parfait!
Eğer akıl hocam olması için birini seçebiliyor olsaydım.
Elle va être mon mentor.
O benim akıl hocam olacak.
- Un vrai mentor pour psychopathe. 200 ans d'expérience, il n'a plus grand-chose à apprendre.
- Ona iyi öğrettim. - Sapık bir Wan Kenobi. 200 yıllık uygulama.
Logan a fini par sanctifier son mentor.
Böylece Logan akıl hocasını aziz yaptı.
- Quoi? Mentor.
- Ne olacaksın?
Pourquoi? J'ai été le mentor de jeunes gens. Pas un seul ne s'est pointé ici pour écrire sur ma sagesse.
Hayatım boyunca birçok genci bunun için zorladım ama kimse hikâyemi yazmak istemedi.
Pas un. - De qui as-tu été le mentor?
- Bunu tekrarlar mısın, lütfen?
J'ai bien été ton mentor. Je t'ai pris sous mon aile, enseigné quelques tuyaux sur le monde et ses habitants?
Senin için hep bir baba gibiydim ve sana dünyamız ve onun halkı hakkında çok şey öğretim!
Mais si enfin, j'ai été ton mentor.
Tanrı aşkına, evet ben senin arkadaşın ve koruyucundum.
L'IGS s'est servi de vous pour démolir votre mentor, c'était avant.
Akıl hocanızı yakalamak için İçişleri'nin sizi kullandığını biliyoruz. O günlerin, geçmişte kaldığını bilmenizi isteriz.
Voilà ton mentor.
Bu destekçin.
J'ai trouvé mon mentor.
Sanırım akıl hocamı buldum.
Non, il fut mon mentor dans l'ordre.
Hayır, kuralları bana o öğretti.
Eddie était mon mentor, mon partenaire.
Eddie benim akıl hocam ortağımdı.
Il s'approche sous l'apparence d'un mentor... comme il l'a fait avec moi et avec elle.
Tıpkı bana da ona da yaptığı gibi... bir yol gösterici kisvesi altında gelir.
De ton mentor, la Dame du Lac.
Öğretmeninizin tarafından.
Ton mentor t'a bien formée.
Öğretmenin seni iyi eğitmiş.
Mon mentor...
Akıl hocam öldü.
Obi-Wan est un merveilleux mentor.
O büyük bir yol gösterici.
- Dis, M. Mentor t'as fait quoi pour en être là?
Tamam, danışmanım.