English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Mere

Mere translate Turkish

1,982 parallel translation
Ca vient de l'eglise de ma grand-mere.
Bu, büyükanaların kilisesinden geldi.
Ok, ca sera trois commandes de "Pas question", deux accompagnements de "Demande a ta mere", et une grande tasse de "Que dalle, mec."
Peki, üç porsiyon "Dünyada olmaz" iki tabak "Anandan iste" bir büyük kase de "Zenci, lütfen" getiririm.
Sa mere eta / t une r / che Amer / ca / ne en vue.
Annesi zengin, sosyetik bir Amerikalıydı.
J'ai appris pour votre mere.
Anneni duydum.
Elle met les robes de sa mere pour me perturber.
Annesinin kıyafetlerini giyerek beni şaşırtmayı seviyor.
Elle tient beaucoup a me faire endosser la culpabilite du deces de sa mere.
Beni suçlu hissettirmek istiyor. Annesinin ölümü için beni suçluyor.
Ma mere etait folle et tu as vu mon pere.
Annem deliydi ve babamla da tanıştın.
- Il y a ta grand-mere. - Regarde.
- Büyükannen burada.
C'est Grand-mere.
- Bak, büyükanne.
Comment un bébé va pouvoir se souvenir des moments passés avec sa mere, maintenant?
Şu bebek yıllar sonra annesini nasıl hatırlayacak?
Qu ´ est-ce qu ´ ils font tes parents? Mon pere est médecin et ma mere travaille chez un assureur.
Babam doktor, annem ise sigorta şirketinde çalışıyor.
Est-ce que ta mere sait qu ´ on travaille ensemble? Je sais plus si je le lui ai dit.
Söylediğimi hatırlamıyorum.
J ´ ai appris pour ta mere.
Çok üzgünüm. - Sağ ol.
- Non, c ´ est sa mere. Bonjour, excusez-moi.
Bizim köpek sizin bahçeye pislemiş yanımda poşeti de getirmemişim.
Tu est la mere de mon enfant.
Sen çocuğumun annesisin.
Moi non plus je ne serais pas une bonne mere!
Olamazsın. Ben de olamam.
JE SUIS D'ACCORD AVEC TA MERE...
Annene katılıyorum.
Dis moi ce qui s'est passé?
- Rahatla, Mere.
Désolée de t'avoir vexée.
Bak, üzgünüm, Mere.
Donc tu n'as jamais vu ta mere?
Yani anneni hiç tanımadın mı?
II était en Amérique du Sud avec sa mére missionnaire, et cet été il a fait une tournée avec l'association chrétienne de skate-board.
Güney Amerika'da annesiyle misyonerlik görevindeydi, ve bu yaz Hıristiyan kaykay topluluğuyla dünya turunu yeni tamamladı.
Ma mére m'a comparée à une voiture, alors le fait que j'attends un bébé est une situation qu'elle ne maîtrisera pas.
Annem beni bir arabayla kıyaslamıştı, o halde bebek sahibi olmam, kesinlikle onun başa çıkabileceği türden bir şey değildi.
Ta mére a son poste de missionnaire, j'ai mes responsabilités de direction de l'école et...
Çünkü annen misyonerlik işi ile uğraşıyor, benim de okul idaresi gibi sorumluluklarım var, ve...
Le pasteur a dit que cet enfant doit avoir un pére et une mére.
Pastor Skip bu çocuğun bir anne ve baba tarafından yetiştirilmesi gerketiğini söyledi.
Les nouveaux-nés s'attachent à leur mére au bout de trois...?
İlk üç kaç ne süresince yeni doğanlar anneleriyle bağlıdırlar.
- Ou est ma belle-mere?
- Üvey annem nerede? - Muhtemelen köpekleri yürüyüşe çıkarmıştır.
- Il est chez ma mére.
- Anneme gitti.
son FRÉRE AINÉ son FILS sa NIÉCE son FRÉRE BENJAMIN son BEAU-FRÉRE son PÉRE sa MÉRE
Çeviri : Aziz Karakaş "scarface21"
LA MÉRE BLUTH IMPLIQUÉE DANS UNE BAGARRE CHEZ KLIMPY
"Anne Bluth, Klimpy's aile restoranında kavgaya karıştı."
Elle devint la mére des nombreux enfants rendus orphelins par la guerre.
Savaşta kimsesiz kalan çocuklara annelik yaptı.
Tu es une bonne mére, Clara.
Sen iyi bir annesin, Clara.
Il serait temps que tu puisses nourrir ta mére!
Annene et getirmeye başlamalısın!
Quand vas-tu me présenter à ta mére?
Beni annenle ne zaman tanıştıracaksın?
Ma mére est Lakota.
Annem Lakota.
Mére?
Anne?
Clara, ta mére demande ton aide avec le souper.
Clara, annen yemek hazırlamasına yardım etmeni istiyor.
Tu sais, Clara, ta mére apprécierait sans doute une nouvelle robe.
Biliyor musun Clara, annenin yeni bir elbiseye ihtiyacı var.
Mére, pére, tout le monde attend.
Anne, baba. Herkes bekliyor.
Est-ce que Margaret traite son mari aussi bien que sa mére me traite?
Margaret sana, annesinin bana davrandığı gibi mi davranıyor?
Margaret est la fille de sa mére à bien des égards.
Margaret pek çok açıdan annesine çekmiş, Bay Wheeler.
Quand j'étais dans le ventre de ma mére, elle regarda le ciel, une nuit,
Ben annemin karnındayken, annem gece gökyüzüne bakmış
Quitte la ville avec ta mére.
Annenle birlikte kasabadan kaçın.
Allez-y, toi et ta mére.
Annenle birlikte gidin.
Mére dit que tu peux porter ses vêtements le temps qu'elle en fasse des neufs.
Annem sana yeni kıyafet dikene dek... onunkileri giyebileceğini söyledi.
Quelque chose que ma mére me disait avant notre mariage.
Annemin evlenmemizden önce söylediği bir şey.
J'ai passé la plus grande partie de ma vie à renier le sang de ma mére.
Hayatımın çoğunu annemin kanını inkar ederek yaşadım.
Elle commença à vivre la vie de sa mére avant elle.
Annesinin onu doğurmadan önceki hayatını sürdürmeye başladı.
Elle devrait être avec ta mére et ta sœur.
Yeri annen ve kız kardeşinin yanı.
Merci, Mére.
Teşekkür ederim, anne.
La vieille mére Hubbard Ouvre son placard
Yaşlı Hubbard ana gitti vermeye, Bir tane kemik, yaşlı köpeğine.
Margaret Light Shines, veille sur ta mére.
Margaret / Işık Parlar, annene iyi bak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]