Translate.vc / French → Turkish / Mirror
Mirror translate Turkish
106 parallel translation
- Je représente l'American.
- Ben American... - Ben The Mirror'dan geliyorum.
Le réveil sonne, vous ouvrez les yeux... vous brossez vos dents, et vous lisez le "Daily Mirror."
Saatinin alarmı çalar, gözlerini açarsın dişlerini fırçalar ve gazeteni okursun. Hepsi bu.
Elle connaît un homme au mirror 500 balles pour une interview.
Mirror'da röportaj başına 500 sterlin veren birini tanıyormuş.
" Cher Mirror View, Je voudrais être payée 5 guinées pour dire quelque chose de stupide à propos d'une émission de télévision.
" Sevgili Sütun, bir TV programı için yapacağım yoruma beş gine istiyorum.
- Il y a TVRadio Mirror...
- TV, Radyo Aynası, Modern Ekran.
DAILY Mirror
DAILY Mirror
Et on se farcit un épicier ivre mort de Luton, avec un instamatik et le Mirror de mardi dernier,
Luton'lu sarhoş bir manav seni köşeye sıkıştırır. Instamatic fotoğraf makinesi ve geçen Salı'nın Daily Express'i vardır.
Max Mercy, journaliste sportif au Daily Mirror.
Ben Max Mercy. Daily Mirror'ın spor yazarıyım.
Le "Daily Express", le "Mail", le "Mirror", ils étaient tous là.
The Express oradaydı. The Mail. The Mirror.
L'ENVOYÉE DE MIRROR CITY
- Bölüm 3 - AYNA KENTİN ELÇİSİ
Un fermier du nom de McCarthy, australien de naissance, a trouvé la mort près d'un étang dans sa ferme.
Çiftçi, Cole McCarthy, Avustralya doğumlu ölümle çiftliğinin dibinde Mirror'da tanışıyor.
Là-bas, c'est l'étang de Boscombe, où l'assassin a frappé. - Un endroit tranquille pour une tragédie.
Ve orada Boscombe Mirror'ın dibinde cinayetin işlendiği yer bir trajedi için huzurlu bir yer.
Merci, George. Maintenant, allons à l'étang.
Teşekkür ederim, George, Hadi şimdi de Mirror'a gidelim.
Pourquoi êtes-vous allé dans l'étang, Inspecteur?
Niçin Mirror'a girdiniz, Müfettiş?
On a décidé de se rencontrer à l'étang entre nos deux maisons, pour en parler.
Evlerimizin ortayolunda, bunu konuşmak için Mirror'da bir görüşme ayarladık, - Sana anlattığım gibi yap..
Je ne me souviens pas que la presse ait trouvé ça scandaleux
Daily Mirror'un "Ne cüretle" başlığı atarak tepki gösterdiğini gerçekten hatırlamıyorum.
Au lac, au chalet.
Neredesin? Mirror Gölü'ndeki dağ evindeyiz.
Oui, ne parlez pas de guerre et de mort et tout le toutim.
Savaş, ölüm veya Mirror Emeklilik Fonu'ndan bahsetmeyin de.
La guerre, la famine, tout le toutim...
Savaşlar, kıtlık, Mirror Emeklilik Fonu olayı...
Mirror Man est expert en électronique.
Var. Ayna elektronik uzmanı.
Mirror et Sphinx ont eu de la visite.
Mirror ve Sphinx'in beklenmedik ziyaretçileri oldu.
/ / Caught in a mirror / /
/ / Caughtin amirror / /
Il n'y a plus ton regard dans le mirroir, plus de baisers sous la douche, ni cheveux partout, ni rien.
I can't find your gaze in the mirror, no kisses in the shower, no hair clogging the drain.
Phoebe Halliwell, Bay Mirror.
Bay Mirror'dan Phoebe Halliwell.
I saw myself in the mirror, and I thought it was my mother s tush.
Aynada kendimi gördüm, Annemi hatırladım.
J'ai réussi à obtenir 18000 $ pour la fondation du Bay Mirror.
Peki, Bay Ayna Çocuk Vakfı için 18.000 $ yükseltmek başardı.
Pas si vite, Maître des miroirs!
Bu kadar kolay kurtulamazsın, Mirror Master.
Le vainqueur du prix des Lecteurs de San Francisco pour la meilleure rubrique est Phoebe Halliwell du Bay Mirror.
San Francisco Readers'Choice Ödülü bu yılki galibi tek en iyi kolon için Bay Mirror Phoebe Halliwell olduğunu.
Seth Parra, du Bay Mirror...
Seth Parra, Bay Ayna
Elle connaît un homme au Mirror, £ 500 pour une interview.
Mirror'da röportaj başına 500 sterlin veren birini tanıyormuş.
L'article du The Mirror a été repris par Les dépêches de l'Associated Press, et voilà.
Associated Press yerel bir gazeteden duymuş ve işte olanlar.
Il écrit des articles pour le Las Vegas Mirror...
Vegas Mirror Gazetesinde...
"C'est la preuve que la famille royale n'est pas comme nous," Le Mirror.
The Mirror, "Bu, soyluların bizler gibi olmadığının kanıtıdır" diyor...
Vous savez, c'est Phoebe qui écrit "Demandez à Phoebe", la chronique du Bay Mirror.
Phoebe, gerçekten "Phoebe'ye Sor"... "The Bay Mirror" da ki nasihat köşesi.
I arrived to the point that... dovermi look... in the mirror and try to understand cos'? that sees people.
Öyle bir noktaya geldim ki, kendime bakmam ve diğerlerinin ne gördüğünü anlamam gerekiyordu.
Mme Saxon, Vivien Rook, du Sunday Mirror.
Bayan Saxon. Ben, Vivien Rook, Sunday Mirror'dan.
Vince Wagner, critique gastronomique au Santa Barbara Mirror, décède après avoir mangé la soupe de sa femme.
Ne olmuş? Santa Barbara'daki Restoran eleştirmeni Vince Wagner karısının tavuklu çorbasını yedikten hemen sonra ölmüş.
Vous avez vu ce qui est arrivé au critique gastronomique du Mirror?
Pekala, eleştirmene olanı duydunuz mu? - İğrenç bir iş, ha?
Le fondateur du "Santa Barbara Mirror".
O Santa Barbara aynasını başlattı. (? ) Dostum...
Un imprimeur du "Mirror" m'a donné les épreuves.
The Mirror'dan baskıcı ileri düzey bir kopyasını verdi.
Je vais parler au journaliste du "Mirror".
Bunu The Mirror'daki gazeteciye sızdıracağım.
# Well, there s three people in the mirror
# Well, there's three people in the mirror
Surtout The Mirror.
Özellikle Mirror Gazetesi'ne.
II l'a cherché, avec son article dans The Mirror.
- Bunu hak etti. Mirror'a benim hakkımda o lafları etmeyecekti.
"Rear View Mirror" par Pearl Jam
Tüfek omza!
Take a look in the mirror
* Bir bak, bir bak * * Bir bak aynaya *
{ \ pos ( 192,210 ) } With the record selection With the mirror reflection
* Ayna yansımalı bir plak seçsem *
- Et moi The mirror.
Açıklama istiyoruz.
- Près de l'étang.
Mirror'ın aşağısında.
- WBbarrie - 6x01 - "My Mirror Image" Mon reflet dans le miroir
- Aynadaki Görüntüm.
"l'll be your mirror" par Velvet Underground.
Merhaba.