Translate.vc / French → Turkish / Montré
Montré translate Turkish
30,164 parallel translation
Ensuite nous sommes arrivés à sa maison, et elle m'a montré ma chambre, et il y avait ce lit avec les rideaux autour.
Sonunda evine ulaştık ve bana odamı gösterdi. Tüllerle sarılı yataklardan vardı.
Cela m'a montré qui était ma vraie famille...
Gerçek ailemin kim olduğunu anladım böylece... Em Teyzem.
Tu sais quoi? Voilà un chouette moyen de les ouvrir. Je ne sais pas si je l'ai déjà montré.
Bunu açmanın eğlenceli yolunu öğretmiş miydim sana ben acaba?
Pourquoi vous ne m'avez pas montré cette maison?
Phil, bu evi neden göstermedin bana?
Je m'en souviens, tu me l'as montré lors de notre premier rendez-vous.
Hatırlıyorum. İlk buluşmamızda izletmiştin.
Une prénommée CandyCane a posté sur un ingénieur-geek qui lui a montré le prototype de la Foil à l'after party.
Kullanıcı ismi "CandyCane" olan bir kadın, Deviceroroy partisinde seksi, nerd bir mühendisin ona Foil tableti gösterdiğini belirtiyor.
Comme je le pensais, les rats, asticots et autres charognards de ce parc ont montré peu d'intérêt pour la viande aux amphétamines.
Beklediğim gibi, bu parktaki fareler, kurtçuklar ve diğer leş yiyenler metamfetaminli ete pek ilgi göstermiyorlar.
Je l'ai montré à Morgan. Qu'a t'il dit?
- Notu Morgan'a gösterdim.
J'ai fait une IRM qui n'a rien montré, mais peut-être devrais-je en refaire une.
MR yaptırdım ama hiçbir şey görünmedi. Belki bir tane daha yaptırmalıyım.
Pourquoi m'as-tu montré ça?
Al, bunu bana neden gösterdin?
Al, pourquoi m'as-tu montré ça?
Al, bunu neden bana gösterdin?
Bill m'a montré.
Bill öğretmişti.
Il doit être mieux que les autres trous que vous nous aviez montré.
Bize gösterdiğin diğer deliklerden daha güzel olmalı.
Nous ne sommes pas les seules à qui elle a montré un trou sombre.
Karanlık, kara bir delik gösterdiği tek kişi biz değilmişiz.
Mais quand je me suis montré, ce type était allongé sur le sol avec une balle dans la poitrine.
Oraya gittim, herif göğsünde bir kurşunla yerde yatıyordu.
Dieu merci, dîtes-moi que le gars de Clark s'est montré et qu'il est prêt à témoigner.
Şükürler olsun. Lütfen Clark'ın adamının kurtulduğunu ve ifade vermek istediğini söyle.
Mais tu es le seul selon eux, qui se montre à chaque fois, c'est toi.
Fakat her defasında öne çıkan sensin.
Ça dépend si elle se montre.
Kızın gelmesine bağlı.
C'est plus facile si je te montre.
Göstermem daha kolay olur.
"L'ancien phénomène du lycée Colt Bennett, la montre à Shania Twain."
Eski lise fenomeni Colt Bennett, Shania'ya takımlarını gösterdi.
La dernière fois, t'as perdu ta montre dedans.
- En son saatini içeride kaybetmiştin.
Si tu sens une montre, tu me l'attrapes?
Oralarda Timex saat görürsen alıver, tamam mı?
Je montre l'ile, je rencontre de nouvelles personnes.
Adayı dolaşır, yeni insanlar tanırım.
Il peut paraitre vieillôt, mais il fonctionne comme une montre suisse.
Eski olabilir ama İsviçre saati gibi tıkır tıkır çalışır.
À part si Sonja se montre, utilisez ça sur elle.
Sonja karşına çıkarsa bunu kullan.
C'est une méchante sorcière qui a tué votre mari et qui a essayé de vous tuer, alors si elle se montre, frappez-la, poignardez-la, faites tomber une foutue maison sur elle s'il faut.
O kötü bir cadı ve seni kocandan ayırdı seni öldürmek istedi, yani eğer buraya gelirse ona vuracaksın, onu bıçaklayacaksın eğer gerekirse koca evi başına yıkacaksın.
Quand tu dis ta réplique, montre-leur ta magnifique âme et tes magnifiques dents.
Repliğini okurken, onlara o muhteşem ruhunu... ve muhteşem dişlerini göster.
- Je te montre. - Aussi romantique que ça est, je veux une rencontre cute.
Bu tüm romantizmi mahvetse de, tatlı biriyle tanışmak istiyorum.
Montre-moi.
Göster bakalım.
Je lui montre juste comment apprendre à un enfant.
Hayır Sydney. Ona bir çocuğa nasıl öğretileceğini gösteriyorum.
C'est pas l'alarme de ta montre?
Saat alarmın mı o?
est que toi, mon ami, avez montré votre main.
Hayır, ne bildiğimizi söyleyeyim :
Mais ça montre aussi que je suis ouvert et partageur.
Ama aynı zamanda açık ve paylaşımcı olduğumu da gösterir.
♪ Montre tes sentiments... ♪
# Göstereyim sana... #
Tout le monde règle sa montre pour un compte à rebours de 34 minutes.
Herkes saatlerini 34 dakikadan geri sayacak şekilde ayarlasın.
Tu vas regarder ta montre toutes les dix secondes?
Her on saniyede bir saatine mi bakacaksın?
Attirer Rayna à l'aérodrome rend tout ça assez important pour qu'Alex se montre.
Hava şeridine Rayna'yı luring değer Alex'in iken yapar. Açığa çıkıp.
Montre au docteur que tu vas mieux, et on pourra te sortir d'ici, d'accord?
Doktora daha iyi olduğunu göster de sen de buradan çıkabilesin, tamam mı?
Montre-nous ce que t'as yankee.
- Göster bize, Yankee.
Montre-lui.
Göster ona.
Montre-lui.
Göster dedim.
- Le fait qu'il ne soutienne pas ouvertement la violence montre à quel point DAESH s'est sophistiqué.
- Açıkça şiddet göstermemesi IŞİD'in çok yönlü bir hale geldiğini gösteriyor.
Apparemment, le nid sème le trouble dans la tête des victimes. Il leur montre des gens qu'ils aiment, des parties de leur âme en détresse.
Görünüşe göre yuva kurbanın beyni ile oynuyor ve sevdiklerini gösterip ruhun acı çekmesini sağlıyor.
Si George se montre...
Tamam, eğer George gelirse...
Maintenant, on montre nos cartes.
Ardından kartları açıyoruz.
Jolie montre.
- Güzel saat. - Teşekkürler.
Voilà un exemple qui montre à quel point les anniversaires sont terribles.
Doğum günlerinin berbat olduğuna dair küçük bir örnek.
- Montre un peu de respect.
- Biraz saygılı olun.
Pourtant, son examen plus récent au début de cette année montre que sa vue est à 20 / 100.
Öte yandan, son muayenesinde bu oran yüzde yirmiye düşmüş.
Sa femme est morte, c'est tout, et il avait besoin de quelqu'un, et j'étais là, cette vieille divorcée bousillée, et je montre la moitié de mon vagin à son père de 84 ans.
Eşi öldü. Birine ihtiyacı vardı ve ben ortaya çıktım. Boşanmış berbat yaşlı kadın.
La prochaine fois, prends une montre.
Bir daha saat, yumurta alarmı falan getir.