Translate.vc / French → Turkish / Mélangé
Mélangé translate Turkish
3,306 parallel translation
- Sulfure, mélangé avec la merde.
- Ne? - Bokla karışık sülfür kokusu.
Mais vous pourriez regarder dans les parages, voir si il y a du sang quelque part qui n'est pas mélangé avec de la merde?
Kusura bakmayın ama etrafta kan bulaşan temiz bir yer kalmış mı diye bakar mısınız?
Quelqu'un sur cette liste a vu ce qui s'est passé pendant ces 47 secondes, mais il est mélangé à la masse de ceux qui n'ont rien vu du tout.
Efendim, o listede muhakkak biri 47 saniye içinde neler olduğunu görmüştür, ama sorun şu ki o kadar hengame arasında herşey birbirine karışır.
Ça s'est mélangé.
Karışmış işte.
Le virus est mélangé au gaz,
Virüs, gazla karıştırılmış.
Non tu ne l'ai pas.C'est pour ça que tu as mélangé les nombres quand tu parlais à Tanaka pendant le pré-interview.
Hayır, değil. Hayır, tam bu yüzden dört ve yedi için ayrı ayrı iki kelime var.
Il a mélangé les couleurs avec le blanc?
Renklilerle beyazları karıştırmış?
Quelque part dans mon esprit tordu, j'ai mélangé le romantisme et le sexe.
Sapkın aklımın bir yerinde romantizm ve seksi karıştırmışım.
Je l'ai remplie hier soir après avoir mélangé alcool et médicaments... épuisement.
Sakın okumayın. Geçen gece alkolle reçeteli... Yorgunken yazmıştım.
Et j'ai mélangé comme ça.
Bu şekilde salladım.
- Le labo a trouvé du fluide séminal mélangé à des sécrétions vaginales dans le costume Tyvek de la victime.
- Suç laboratuvarı kurbanın koruyucu... tulumununda vajinal akıntılarla karışmış meni kalıntıları bulmuş.
Pourquoi ne l'aimes tu pas mélangé?
Neden karıştırıImış halde sevmiyorsun?
Non, tu as tout mélangé.
Hayır, tersten anlamışsın.
Tout est mélangé maintenant.
Hepsinin sırası değişti.
Le permanganate de potassium mélangé à de l'eau donne un antiseptique astringent.
Potasyum permanganat suyla karıştığında kanamayı durduran antiseptik olur.
Mais mélangé à de la glycérine... et exposé à de l'oxygène, il enlève les électrons de la glycérine avec une telle violence que ça produit une flamme.
Ama gliserinle karıştığında ve oksijenle tepkimeye girdiğinde elektronları gliserinden çıkar ve ve şiddetle alev ortaya çıkarır.
Je suis sûre qu'on l'a mélangé avec de l'eau.
Sulandırıldığına eminim.
Ce que la plupart des gens ne savent pas, c'est que dans un espace confiné avec un mélange vapeur-air entre 12 % et 75 %, c'est aussi un explosif puissant.
Çoğu insanın bilmediği şey ise kapalı bir alandaki havanın % 12 ile % 75'i arasındaki bir oranı oluşturuyorsa aynı zamanda patlayıcıdır.
Et son parfum... c'est juste comme ça un sublime souple mélange de... de, d'agrume et... je sais pas - - noix de coco ou quelque chose?
Ve onun parfümü aynı.. narenciye karışımı ve.. Bilmiyorum hindistan cevizi ya da onun gibi bir şey mi?
Un mélange de produits de la femme de ménage.
Hizmetli'nin arabasından aldığım kimyasalların bir bileşimi.
Non. Si tu mélange amour et travail, ne pleure pas à cause de ça.
Karnını doyurduğun yere sıçarsan, bunun hakkında ağlayamazsın.
C'est un mash-up ( Mélange entre deux chansons ) - Oh, ouais.
Klip şarkısı ise, aslında iki şarkının harmanlanmasından oluşuyor.
On va avoir besoin d'un mélange hélium-néon.
Helyum Neon karışımı gerek bana.
Mais ne mélange pas les deux.
Bu ikisini karıştırma.
Il y en avait un joueur, un sérieux, et ensuite une sorte de mélange entre les deux.
Her biri diğerinden faklıydı. Oyunculuk, ciddiyet ve bu ikisinin karışımı vardı.
Un litre de mélange coco.
Bir yarda küp kakao malcı.
Le morceau que tu as trouvé dans l'empreinte et dans la chambre de Katie est un mélange d'hydroxyde de calcium, de gypse et de quartz.
Ayak izinde bulduğun beyaz madde ve Katie'nin yatak odasındakiler kalsiyum hidroksit, jips ve kuvartz karışımı.
Qui n'est pas un bon mélange.
Hiç iyi bir karışım değil.
Ecoute c'est juste de la spéculation. mais contrairement à une explosion chimique ou de fission, la fusion libère à peu près 4 milliard de fois plus d'énergie que le mélange hydrogène oxygène qui fait marcher la plupart des engins des navettes spatiales et 100 fois plus que les fusions
Bu sadece tahmin, ama kimyasal ya da füzyon patlamasının aksine füzyon tepkimeleri, uzay mekiklerinin ana motorunu çalıştıran hidrojen-oksijen karışımından yaklaşık dört milyon kat fazla enerji açığa çıkartır.
Mélange d'oxyde ferrique et de poudre d'aluminium.
Klasik, alüminyum ve demir oksit karışımı.
C'est un mélange qui va me brûler le visage?
Yüzümü kızartacak bir şeyle mi karıştırdın?
Un mélange entre une radio transistor et une escalope de veau.
Sanki ileteçli bir radyoyla dana pirzolasının çocuğu olmuş gibiydi!
Et elle mélange ses affaires sombres avec mes affaires blanches et maintenant tous mes vêtements sont violets, j'ai l'air de Barney le dinosaure.
Sonra kendi koyu renklileriyle benim beyazları yıkamış. Artık her şeyim mor. Dinozor Barney gibi dolaşıyorum.
Il vient d'identifier que ce résidu est exactement le même mélange d'aluminothermique et d'ignifuge que l'enquêteur King a identifié dans les autre incendies
Kalıntılar, Dedektif King'le diğer yangınlarda kullanıldığını belirlediğimiz termit ve yangın geciktiriciyle aynı karışıma sahip.
J'ai trouvé des traces d'une substance sous les ongles de M. Abbott. qu'Abby a identifié comme étant le même mélange que la soudure et le produit incombustible. qui couvrait le corps de Bruce Johnson.
Bay Abbott'ın tırnaklarında bulduğum madde Abby'nin tanımladığı termitle ve Bruce Johnson'ın cesedindeki yangın geciktiriciyle aynı yapıya sahip.
C'est plutôt clair toi et moi, ont ne travaille pas bien ensemble quand on mélange travail et plaisir,
Beraber iyi çalışamadığımız açıkça ortada iş ve zevki karıştırıyoruz.
Je pense que ça ferait un bon mélange avec un...
Bence Mojito'yla iyi giderdi.
Oh, uh, je ne sais pas ce que ça signifie pour toi Mais j'ai trouvé un mélange de carbonate de calcium, oxyde de titane Et des pigments sous les ongles.
Bu sizin için ne ifade eder, bilmiyorum, ama tırnak yataklarında kalsiyum karbonat, titanyum oksit ve boya maddeleri karışımından buldum.
Un mélange 50-50 en coton et acrylique.
Yünün yarısı pamuk, yarısı akrilik.
Donc, dans l'esprit de notre tueur, C'est un mélange bizarre des symboles de l'amour et de l'érotisme.
Yani, katilimizin zihninde, o aşk ve erotizmin bir çeşit karışık simgesi.
Mais je ne me mélange pas avec elle.
Ama onu tanımıyorum.
Hodgins dit que c'est un mélange de toluene, héxane et methyl ethyl ketone.
Dr.Hodgins, Tolüen, hekzan ve metil etil keton karışımı bulduğunu söyledi.
Ça, ajouté à son âge, c'est le mélange parfait pour inventer des souvenirs.
Buna yaşını da eklersek hatırlanan bir anı için kusursuz bir fırtınayla karşılaşırız.
Je mélange mes messages.
- Mesajları karıştırıyorum.
Je mélange ma fabuleuse technologie de bases de données, monsieur.
Teknoharika veri tabanı destemi karıştırıyorum efendim.
C'est un mélange entre les épagneuls d'eau et les labradors.
Su spanyeli ve labrador kırmasıymış.
Je me distrairai avec un mélange du "Killer" et de "Hard Boiled"
Ben de zamanımı "The Killer" ve "Hard Boiled" filmlerini izleyerek geçireceğim.
Wow. Ça c'est un mélange.
Tam ikili olmuş.
Mélange de nourriture et de boissons. C'est déjà assez difficile avec le vin, d'accord?
Bir kere yemeğin yanında şarap gider tamam mı?
Un bon mélange pour prendre de mauvaises décisions.
Kötü kararlar için iyi bir karışım.
Des traces de stéroïdes, et un mélange homéopathique d'herbes et d'épices.
- Bir miktar steroit ve homeopatik bitki ve baharat karışımı.