Translate.vc / French → Turkish / Mêlé
Mêlé translate Turkish
3,846 parallel translation
Tout le monde est mêlé à cela.
Hepiniz işin içindesiniz.
Trafic de drogue... Il est mêlé à tout.
Bu adam uyuştucu kaçırıp ticaretini yapıyor.
Peut-être que je l'invente. C'est peut-être juste dans ma tête. Mais tu y es mêlé jusqu'au cou maintenant, Virgil.
Belki her şeyi kafamda tasarlıyorum ama sen de boğazına kadar bu bokun içindesin, Virgil!
Il était mêlé à quelque chose qui aurait pu lui coûter la vie?
Peki öldürülmesine neden olabilecek bir durum var mıydı?
Faudrait pas qu'on pense que vous êtes mêlé à ça. - Au supplice de Lori Futcher.
İyi insanların, senin de bu işin içinde olduğunu düşünmesini ya da Lori Futcher'ın neredeyse öleceğini öğrenmelerini istemezsin.
Vous croyez que je suis mêlé à sa mort?
Benim Sarah'ın ölümüyle bir alakam olduğunu mu düşünüyorsun?
Mon petit frère n'a jamais voulu être mêlé à mes affaires.
Kardeşimin benim işlerimle hiçbir alakası yoktur.
Je vois pas Lanford mêlé à ça.
Bence Paul Lanford'ın bu işle alakası yok. Sence?
J'ai été mêlé à des trucs vraiment pas clairs mais ça... c'est vraiment le pire de tous
Bir sürü garip olaya karıştım ama bu bu kesinlikle çok başka.
L'autre soir, on a regardé Harry Potter et le Prince de sang-mêlé.
Geçen gece hepsini izledik. Harry Potter ve Melez prens.
Le Dr Joe t'a passé Le Prince de sang-mêlé?
Dr. Joe sana Melez Prens'i mi gösterdi?
- J'ai regardé Le Prince de sang mêlé.
Hey, Melez Prens'i de izledim. - Öyle mi?
Le suspect s'est mêlé à des jeunes.
Bir şey var mı? Şüpheli gençlerin arasına sızabiliyor.
Aux prises avec les anciens rois, les grandes prêtresses de l'ancienne religion ont mêlé le sang d'une fille à celui d'un serpent.
Eski krallarla yaptıkları savaşlarda, Kadim Din'in rahipleri kızın kanını alıp yılan kanıyla karıştırırlarmış.
Ils déposent un maximum d'argent et vous y êtes mêlé par association. Puis ils révèlent tout et vous êtes fichu.
O hesabı parayla doldururlar, oğlunuzla olan ilişki sayesinde sizi o paraya bağlarlar sonra o para ortaya çıktığında sizi mahvetmiş olurlar.
Je voulais pas être mêlé à ça, c'est toujours le cas.
Bu meseleye bulaşmak istemedim. Hala istemiyorum ama...
Je t'ai mêlé au PCP.
Seni PCP'ye bulaştırdım.
Ne mêle pas leur nom à tes bavardages!
O ikisinin adını sıradan bir şeymiş gibi ağzına alma!
Fais ce que tu veux, mais ne me mêle pas à ça.
Ne istiyorsan yap. Ama beni bu işe bulaştırma.
Quoi, tu veux dire parce que ma soeur se mêle de mes affaires? Je le savais.
Ne, kız kardeşim hayatıma burnunu sokuyor diye mi?
T'en mêle pas.
- Bu işe karışma, Devon.
Ne te mêle pas de ça.
- Ne zaman?
Je m'en mêle pas.
Her neyse, bak ben bu işe karışmam.
- Te mêle pas de ça.
- Spencer, araya girme!
- Mère, ne t'en mêle pas.
- Anne, bu işe karışma.
- Ne t'en mêle pas.
Uzak durmalısın.
- T'en mêle pas...
- Santana, sen karışma- -
Mêle-toi aux autres et change de haut.
Uyum sağlamalı ve şu tişörtünü değiştirmelisin.
De quoi je me mêle?
- Fikirlerini kendine sakla!
Mêle si je peux sentir le goût de l'aluminium.
Buna rağmen alüminyumun tadını alabiliyorum.
Si on s'en mêle, qu'est-ce qu'il va se passer?
Engel olursak ne olacağını biliyor musun?
Est-ce que ce serait la fin du monde si il s'en mêle?
Devreye girse, bu dünyanın sonu olur muydu?
Il a commencé à l'attraper, et d'un coup ce mec s'en mêle et essaie de les séparer.
Zorla almaya başlıyordu ki birdenbire o adam müdahale etti ve onu ayırmaya çalıştı.
Maman, ne t'en mêle pas.
Anne, karışma sen.
Alors pour la santé de ce bébé, je m'en mêle!
Bebeğin sağlığı için ben devreye giriyorum.
Faites en sorte que la police ne s'en mêle pas.
Polislerin olaya bulaşmamasından emin olmanı istiyorum.
Je ne me mêle pas de ses casseroles. Je dois dire que ton appétit m'épate.
İştahının beni hayrete düşürdüğünü söylemem lazım.
Mêle-toi de tes oignons, le vieux.
Hey, neden kendi işinle ilgilenmiyorsun moruk?
Ne dis pas à Kelly que j'y ai été mêlé
Kelly'e benim karıştığımı sakın söyleme.
T'en mêle pas, Nancy Drew.
Sen işine baksana, Nancy Drew.
Mêle toi de tes affaires Karev.
Sen kendi işine bak, Karev.
Ne t'en mêle pas.
- Lütfen bildiklerine bağlı kal.
Ne la mêle pas à tout ça.
Onu buna karıştırma.
T'as récolté des trucs sympa pour ton pêle-mêle?
Bu kafaya iyi mallar iyi gider.
Ne t'en mêle pas.
Bu işe karışma Gwen.
D'ici là, laisse-la respirer, ne t'en mêle pas.
Bu arada da, onu biraz rahat bırak ve yaptıklarını üstüne alma.
Sting qui s'y mêle encore.
- Sting, gene işime karışıyor.
Pourquoi tout le monde s'en mêle?
Millet ne diye karışıyor?
Un planificateur ne se mêle pas de la vie des gens. va juste récupérer mon sceau pour moi.
Bir ruh bekçisi insan meselelerine burnunu sokmaz.
Un planificateur ne se mêle pas de la vie des gens.
Tekrar : Bir ruh bekçisi insan meselelerine burnunu sokmaz.
Bip! Le planificateur ne se mêle pas des affaires des humains.
Bir ruh bekçisi insan meselelerine burnunu sokmaz.