Translate.vc / French → Turkish / Mêne
Mêne translate Turkish
24 parallel translation
- Vous croyez que cela mêne quelque part?
- Sizce bu bir ise yarayacak mi?
Profitez-en. Chauffeur de taxi, ça ne mêne à rien.
Sen de sıraya gir dostum.
Mes chefs ignorent quelle lutte je mêne.
Karargâhtakiler burada nelerle uğraştığımın farkında bile değil.
Prenez la route qui mêne en dehors du village.
Kasabanın dışına çıkan yolu çeyrek mil kadar takip edin.
Vous savez à quoi ça mêne, tout ça?
Böyle şeyler devam ederse sonuç ne olur?
C'est encore moi qui mêne, ici.
Buradaki işleri hala ben yönetiyorum.
Tu rentres en toi-mêne.
İçine kapandın, da.
Ça ne mêne à rien et on dit toujours des choses qu'on regrette.
Bilirsin, insanlar bazen pişman olacakları şeyler söyler.
Comme je l'ai dit, je mêne une vie solitaire.
Dediğim gibi çok özel bir hayat yaşıyorum.
Et ça mêne où?
Bu ne anlama geliyor?
En échange de votre patience et de votre collaboration... dès que nous aurions des preuves... nous vous les soumettrions et irions jusqu'au bout... où que cela nous mêne.
Sabrınız ve işbirliğiniz karşılığında kesin kanıt bulduğumuz anda, sonuçları ne olursa olsun gerçeği açıklayacağımıza ve takipçisi olacağımıza dair söz verdik.
Je vais où Ie travail me mêne.
İşimin gerektirdiği her yere giderim.
II veut juste t'éviter d'avoir la vie qu'on mêne.
Hayatının bizimki gibi geçmesini istemiyor, hepsi o.
Il vous mêne en bateau.
Yalan söylüyor size.
Il y a une route qui mêne â l'Autoroute 177.
Otoban 177'ye giden bir arka yol var.
Quand tu files 100 balles, c'est pour deveni r Mêne Tenesa?
Bu durumda açlara 100 pound vermek de seni Rahibe Theresa yapar! Kahretsin, seninle konuşmayacağımı söylemiştim.
Je le tiens de ma gnand-mêne.
O büyükannemden kalma!
C'est moi qui mêne l'enquete ici.
Burada bir soruşturma yürütüyorum.
Ma chérie, c'est toi qui mêne l'enquête.
Dedektif olan sensin tatlım.
On s'acroche à toutes les preuves et on voit où ça nous mêne, Comme on faisait avant que Cam arrive. Ok.
Tüm delillerin üzerinde durmalı ve Cam'den önce yaptığımız gibi bizi nereye götüreceğine bakmalıyız.
Je sais oû ça mêne.
Tüm bunların nereye doğru gittiğini biliyorum.
... en fin de compte, nous mêne à la guerre.
... savaşa götürecek sebeplerdir.
Je vous ai donné des informations qu'il m'avait donné, et le jour suivant, vous avez fait arrêter ces hommes, à chaque fois qu'il se passe quelque chose, il mêne à bien ce qu'il a proposé.
Bana verdiği bilgiyi sana ilettim. Ertesi gün bu adamları tutuklattın. Yani her hamle tam olarak planladığı gibi gitti.
Nous tenons le chemin qui mêne au temple!
- Ne? - Gidelim.