Translate.vc / French → Turkish / Nil
Nil translate Turkish
404 parallel translation
" Toi, fleur du Nil, tu réussiras là où tous les autres ont échoué.
" Sen, NiI'in çiçegi baskaIarinin yapamadigini basaracaksin.
Un visiteur venant du Nil.
Nil'den gelen bir ziyaretçimiz var. - Rengi?
Nil desperandum.
Non desperandum
Le rat du nil tue Ie crocodile.
"Fareler timsahları öldürürmüş."
Sur les 120000 hommes de l'armée du Nil, il a fallu que ça tombe sur moi.
Nil Ordusu'nun 120 bin askerinden biri. İşte bu J. J. Bramble, saçma sapan geliyor kulağa.
A-t-on jamais vu... un Égyptien s'en prendre au Rhin? Des nazis sur le Nil!
Nil nehrinde Naziler.
C'est le Nil... et en aval flotte la barque d'apparat de Cléopâtre.
O, Nil Nehridir ve Cleopatra'nın kayığı üzerinde yol almaktadır.
Nous lui en sommes reconnaissants, mais le seigneur des cinq cités. dont les conquêtes s'étendent du Nil à Babylone. triomphera du lion sans l'aide d'un juge de bergers.
Minnettarız, ama fethettiği topraklar Nil'den Babil'e uzanan Beş Şehrin Efendisi, Koyunların Hakimi'nin yardımı olmadan da başarılı olabilir.
Plus de Danites ni de Philistins, nous serons juste Samson et Dalila. Dans la vallée du Nil, la myrrhe embaumera l'air, et seul le vol de l'ibis assombrira le ciel.
Orada ne Danlı ne Filistinli, sadece Samson ve Delilah oluruz.
Dans la vallée du Nil, nous serons saufs.
Ne yapmam gerektiğini göster.
Et fait glisser les eaux du Nil Sur l'armure de ses écailles.
Nil'in bütün suyunu. Ne kadar neşe- -
Et Ia reine est sur son trône, à siffler mes bouteilles.
Sen de tahtına oturup, benim içkimi içen Nil Kraliçesi oldun! Ben buna ne derim biliyor musun? Ha ha!
Voici l'histoire d'un homme qui vécut sur les rives ancestrales du Nil il y a 33 siècles.
Bu hikaye Antik Mısır ve Nil'de yaşayan, bir adamın hikayesidir. İ.Ö. Onüçüncü Yüzyıl.
Seul, j'ai vogué sur le Nil dans une frêle embarcation aux noeuds de pêcheur. C'est ainsi que Thèbes se débarrassait de ses enfants.
Thebes'te istenmeyen çocuklardan kurtulmak için kullanılan, saz ve katrandan yapılma bir sala bağlı olarak bulunmuşum.
Je vagabondais sur les rives du Nil jusqu'au jour de mon entrée à "L'école de la vie".
Ben sadece Nil kıyısında yalnız dolaşırken kullandım. Bir gün olupta hayat okuluna gireceğin zaman.
J'ai été abandonné, bébé, sur le Nil.
Bebekken, başıboş bir tekne ile, Nil'e atılmışım.
En quelle année avez-vous été abandonné?
Ne zaman Nil'e bırakılmışsın?
Celui qui a bu de l'eau du Nil, ne peut étancher sa soif ailleurs.
Onların Nil'in sularından içtiklerini duydum, asla bizim dışımızda kimse bunu yapamaz.
A cause de cela, le Nil charrie des cadavres.
Böylelerinin cesetleri Nil'i doldurur.
Ils approchent du delta.
Arabaları, Nil Delta'sına yaklaşıyormuş.
On t'a enlevé à ta mère et jeté sur le Nil dans un bateau aux noeuds de pêcheur tissé par ma mère.
Sen annenden alınarak, bir sala bağlı olarak nehre bırakıldın. Ve bir avcı tarafından bulundun. Annem durumu kavrayamamış.
Il fallait haler les blocs à travers le désert jusqu'aux rives du Nil...
Maden ocaklarından, Nil'in kıyısına kadar taşları çölün içinden geçerek çektiler.
Les pierres plus fines destinées à couvrir la pyramide provenaient des régions retirées du Haut Nil...
Şimdi de, Nil'in yukarısındaki çok uzak maden ocaklarından piramidin dış kaplaması için daha ince taşlar getiriliyor.
Il a demandé au dieu du Nil de m'apporter ce magnifique garçon.
Nil Tanrısından bana bu güzel oğlan çocuğu getirmesini istedi.
Que reste à jamais enseveli dans ton cœur ce que tu viens de faire couler.
Nil'e gömdüğün şey, kalbine de gömülmüş olacaktır.
Le Seigneur Moïse, Prince d'Égypte, fils de la sœur du Pharaon, bien-aimé du dieu du Nil, commandeur de l'armée du sud.
Hükümdar Musa, Mısır Prensi, Firavun'un kızkardeşinin oğlu, Nil Tanrısı'nın sevgilisi, güney ordusunun komutanı.
Nous avons appris comment tu as pris Ibis du Nil pour tuer des serpents venimeux lors du siège de la ville de Saba.
Sabba şehri kuşatması sırasında zehirli sürüngenleri öldürmek için Nil nehrinden nasıl balıkçıl kuş getirttiğini duyduk.
J'ai fait descendre par le Nil 20 barges remplies d'autant de richesses.
Aşağı Nil'e bunun gibi servet yüklü 20 tekne gönderiyorum.
Te faut-il le Nil tout entier pour étancher ta soif?
Susuzluğunu bastırmak için koca Nil mi gerekiyor?
C'est Bithiah elle-même qui a sauvé des eaux un enfant d'esclaves, et en a fait son fils et Prince d'Égypte, aveuglée par l'inexorable douleur d'un ventre stérile.
Bithiah Nil'den bir kölenin çocuğunu çıkardı, ona oğlum ve Mısır Prensi dedi, gerçeğe ve boş bir rahmin acısına gözlerini kapattı.
Cet enfant du Nil, a-t-il une mère?
Nil'den gelen bu çocuğun bir annesi var mıymış?
Tu ne muselleras point le bœuf quand il foulera le grain, faisant de la paille pour les briques d'Égypte, ni ne ménageras le bras qui sans fin vanne le grain au vent afin de séparer le bon grain de l'ivraie, le bon grain que portent les innombrables esclaves des navires sur le Nil lourdement chargés aux rives grouillantes.
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın.
La fleur de lotus fleurit dans la boue grise du Nil.
Nil'in gri çamurunda nilüfer çiçeği açar.
Bien-aimé du dieu du Nil, Conquérant d'Éthiopie,
Nil tanrısının sevgilisi, Etiyopya Fatihi, generallerin generali,
Je te salue, grand dieu du Nil!
Selam sana büyük Nil tanrısı!
Quand le Nil est devenu rouge sang, moi aussi, j'ai eu peur... puis la rumeur a couru qu'une montagne derrière les cataractes déversait de la boue rouge dans le Ni et en empoisonnait les eaux.
Nil kızıla dönüştüğünde ben de korkmuştum... ta ki şelalelerin ardında kızıl çamur kusan ve suyu zehirleyen bir dağdan söz edildiğini duyana dek.
Abats sur nous encore un fléau et c'est moi et non ton dieu qui transformera le Nil en sang.
Bir bela daha getirirsen Nil'i kanla kızıla boyayan senin tanrın değil, ben olurum.
Cette femme m'a sauvé des eaux du Nil et a guidé mes pas sur la voie de la connaissance.
Bu kadın beni Nil'den çıkardı ve ayaklarımı bilgi yoluna koydu.
On t'a sauvé des eaux du Nil pour être ma malédiction.
Üzerime lanet olasın diye Nil'den kurtarıldın.
J'aimerais un corset vert Nil... avec les jarretelles brodées en roses rococo.
İstediğim şey, nil yeşili bir korse. Bağlarında rokoko güller işli olacak.
Nil nisi bonum.
Ölünün ardından konuşulmaz.
La célébration du culte d'Ishtar avait lieu au printemps, quand la terre reprenait vie dans la vallée du Nil.
İshtar'ın şenlikleri baharın başlangıcında kutlanırdı... Nil nehri tarafından yutulan hayat toprağa geri verildiğinde...
Comme le Nil féconde et ressuscite la terre.
Tıpkı Nil Ana'nın toprağı sulayıp beslemesi gibi.
Je suis le Nil.
Ben Nil'im.
J'ai trouvé ça flottant... sur le Nil. - Qu'est-ce qu'il y a? Vous savez, apres votre accident?
- Umarım rahatsız etmiyorumdur.
Elle écrit bien. Je l'ai un peu huilée.
Sonrasında, bunu Nil Nehrinde yüzerken buldum.
Nous serons ensemble.
Nil Vadisi'nde güvende oluruz.
L'eau du Nil...
Ne kadar neşe- -
Où est donc le gentil crocodile Qui fait glisser l'eau du Nil
Nasıl küçük timsah uzatır parlak kuyruğunu?
Je finis ma vie comme je l'ai commencée : seul.
Nil'in kalbinde yalnız olarak, başladım, yaşadım ve bitirdim.
- Elle ondule comme le Nil.
Gerçekten harika. - Nil gibi parıldıyor.