English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Obligation

Obligation translate Turkish

1,058 parallel translation
Ton attitude me voit dans l'obligation de répliquer.
Sebep olduğun bunca beladan sonra kolayca gitmene izin veremem.
"Des a present, vous precherez l'obligation de tendre la main aux malheureux qui nous entourent."
"Bu dakikadan itibaren, yardım eden elin aramızdaki daha az şanslı olanlara uzanması bilgisini insanlara telkin edeceksin."
Si vous ne vous rendez pas, je serai dans l'obligation d'exécuter vos deux camarades.
Eğer teslim olmazsanız... iki askerinizi de öldürmek zorunda kalacağım.
En guerre, la discipline est une obligation douloureuse mais nécessaire.
Savaşta disiplin acı vericidir, ama gereklidir.
Au nom de la communauté entière, je vous demande de le démissionner IMMEDIATEMENT... Ou je serais dans l'obligation d'en référer à mon ami PERSONNEL, le GOUVERNEUR!
Bu toplum adına,... sizin ve yardımcınızın istifasını talep ediyorum,... yoksa yakın ahbabım olan valiyle konuşacağım.
Une obligation inattendue
- Beklenmedik bir iş çıktı. - Anlıyorum efendim.
Ce sont les parents d'Elvin, donc c'est une obligation.
Sonuçta onlar Alvinin annesiyle babası. yani mecburuz.
Je ne veux pas que tu m'épouses par obligation.
Benimle sadece mecbur olduğun için evlenmeni istemiyorum. Ne?
Vous êtes tous deux dans l'obligation de lutter de toutes vos forces.
Yemin ettiniz, tüm gücünüzle savaşmanız gerekiyor.
C'est une obligation envers les soldats tombés en Algérie, et les trois millions de Français qui y vivent.
Cezayir'de savaşırken ölen askerlere ve orada yaşayan... 3 milyon Fransız vatandaşına karşı vazifemiz var.
Est-il exact que le président n'a aucune obligation en dehors du palais,
Cumhurbaşkanının bugün, yarın ya da cumartesi günü sarayın dışında...
Je suis désolé, mais je me vois dans l'obligation de le refuser comme patient.
Özür dilerim. Gelecekte onu bir hasta olarak reddetmem gerekecek.
Giri, obligation.
Giri ; borç.
Cela veut aussi dire devoir, obligation, même Dieu.
Ayrıca görev, borç ve hatta Tanrı da demektir.
En venant ici, je pensais remplir une partie de cette obligation.
Buraya gelerek bu borcun bir kısmını kapatabilirim diye düşünmüştüm.
Ça veut dire obligation, non?
Bağlılık demek, değil mi?
Je veux une attestation du fisc avec la liste de tous mes tableaux et l'indication qu'après examen, il a été informé des modalités de mes acquisitions et certifie que j'en suis propriétaire légitime, sans obligation fiscale.
Vergi dairesinden resim koleksiyonuma dair bir belge istiyorum. Bu belgede koleksiyonumun vergi dairesi tarafından incelendiği... resimlere nasıI sahip olduğumun bilindiği... mülkiyetimin tamamen kanuni ve vergiden muaf olduğu belirtilsin.
Ce n'est pas un de ceux qui l'ont tué, donc aucune obligation de le liquider.
Katillerden biri olmadığı için... teknik açıdan bir infaz istenmiyor.
A moins que vos frais ne soient payés avant Pâques, je me verrai dans l'obligation de prendre certaines dispositions.
Ve Paskalya'ya kadar gecikmiş borçlarını ödenmedikçe,... korkarım başka anlaşmalar yapmak zorunda kalacağız.
Etant donné que vos frais n'ont pas été payés, je suis dans l'obligation de prendre certaines dispositions.
Ve harcın yatmadıkça senin lehine,... bazı kararlar alma gücüne sahibim.
Je m'étais dit que vous auriez besoin d'un buggy mais il n'y a pas d'obligation.
Bir tongaya ihtiyacınız var diye düşündüm ve sordum. Ama illa bineceksiniz diye bir şey yok, tabii.
Et, bien entendu, si nous voyons que la modification porte sur un autre sujet, je me sentirai liée par l'obligation de te procurer cet argent.
Eğer, değişikliğin başka bir şey için yapıldığını anlarsak o parayı bulmak zorunda hissedeceğim kendimi.
D'un autre côté, si cette lettre est lue, je me verrai dans l'obligation, à mon corps défendant, de la faire témoigner.
Öte yandan eğer o mektup okunursa istemeye istemeye, o kadını ortaya çıkarmak zorunda kalacağım.
"et être dans l'obligation de mettre fin à votre contrat. " Il vous sera versé la prime de licenciement en vigueur
Hizmetinize artık ihtiyacımızın olmadığını ve bu sebepten ötürü iş akdinizin feshedildiğini bilginize sunarız.
Vous n'avez pas réagi à nos demandes précédentes, aussi, nous sommes contraints d'insister sur l'obligation de ne pas abuser de la patience de notre maître.
# Önceki uyarılarımıza kulak asmadınız, patronumuzun... #... sabrını daha fazla taşırmamanız için sizi uyarmak zorunda hissettik.
J'y suis aussi allé par obligation morale.
Diğeri ise manevi zorunluluk.
C'est pénible quand ça devient une obligation.
Beni zorladığında hiç hoş olmuyor.
L'homme civilisé, qui a refusé de s'adapter à son environnement... se voit dans l'obligation de s'adapter sans cesse... à cet environnement qu'il a lui-même créé.
Ve çevresine uyarlanmayı reddeden adamın şimdi her saat başı kendi yarattığı çevreye tekrardan uyarlanması gerekiyor.
On a l'obligation de rendre compte d'évènements tels que ceux-là.
Böyle bir haberi basmak zorundaydık.
Et si l'on me rapporte d'autres incidents scandaleux, je me verrai dans l'obligation de déclarer l'auberge hors limites.
Ve bir daha bu tip rezaletler kulağıma gelirse, bu mekana gidilmesini yasaklamak zorunda kalacağım.
Si les vestiaires des figurants ne sont pas impeccables, je me verrai dans l'obligation de me passer de vos services.
Herşey tozla kaplanmış. Diğer yerler gibi kostüm odasını da temizlemezseniz bir başka iş arayabilirsiniz.
Pas par obligation.
Uygun olmaz.
Il n'y aura aucune obligation.
Bir zorunluluk olmayacak.
Rappelez-vous votre obligation.
Görevini unutma. Sana söylediğim gibi, Gergin olma.
Recueillir ces femmes, ces enfants, ces familles désespérées... était une obligation à laquelle je ne pouvais pas me soustraire.
Bu kadınları, çocukları, umutsuz aileleri kurtarmak, Boş vereceğim bir görev değildi.
Sinon, je me verrai dans l'obligation de vous démettre de vos fonctions.
Aksi taktirde seni komutadan almak zorunda kalacağım.
C'est votre obligation en tant qu'amie de l'innocenter.
Bana dün gece neyin onu bu derece değiştirdiğini anlatmalısınız.
J'aurais beaucoup de choses à vous raconter... mais j'ai une obligation à remplir.
Size bir sürü olay anlatabilirim, ama onun yerine... size birilerini takdim edeceğim.
La voici dans une situation telle que nous qui sommes ses amis, nous avons Ie droit, et même l'obligation morale de Ia secourir au plein sens du terme.
Biz, onun dostları olarak, kaderinin bir parçası olmaya zorlandık.
Ce n'est pas une obligation.
Dünya ne kadar da küçük. Sen de mi dolaba takılıyorsun?
J'ai une obligation pour 500 dollars.
500 dolarlık tasarruf bonom var.
" Un procureur ne doit jamais manquer á son obligation de dévoiler...
" Savcının davadan önce, savunma avukatından bilgi saklaması...
Tuer par obligation, oui, mais tuer gratuitement...
Bazen öldürmek gerekli olabilir ancak geçici bir heves uğruna öldürmek doğru değil.
- Tu n'as aucune obligation.
- Hiçbir şey yapman gerekmiyordu.
Les patsaks ont l'obligation de porter les tsaks et de faire comme ça devant nous autres tchatlans!
Bu yüzden biz, Patsaklar da, tsak takmalıyız... Evet ve biz Chatlanlılar önünde böyle yapmalısınız...
Mais peu importe, ceux d'entre nous qui s'en sont sortis ont l'obligation de bâtir à nouveau, d'apprendre à d'autres ce que nous savons, et d'essayer, avec ce qu'il nous reste de nos vies,
Ama ne olursa olsun, hayatta kalanlara düşen görevler var. Yeniden kurmak, bildiklerimizi başkalarına öğretmek ve yaşamak için kalan ömrümüzde bu yaşamda bir erdem, bir anlam bulmaya çalışmak.
Ce n'est pas une obligation.
Yani bir zorunluluk yok.
- S'il vous plaît, ne faites pas ça. - Vous avez une obligation envers Lui.
Lütfen, Maureen, bunu yapamazsın, onun sorumluluğunu üstlendin.
Vous avez une obligation envers Lui.
Ondan sen sorumlusun. Hiçbir şey değilim.
Vous avez une obligation en tant qu'être humain.
- Hepsi saçmalık.
On a l'obligation de se battre pour quelqu'un d'autre?
- Başka biri için savaşmak zorunluluk mudur?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]