Translate.vc / French → Turkish / Oculus
Oculus translate Turkish
60 parallel translation
Oculus Reparo.
Oculus Reparo.
Oh, regarde chérie. L'oculus.
Bak hayatım, yuvarlak pencere.
"Le trou du Démon" n'est pas cet oculus.
"Şeytan deliği" de bu pencere değil.
Sa boîte a secrètement développé et teste actuellement un appareil appelé "Oculus".
Zimmer'ın şirketi son günlerde denenen gizli bir cihaz geliştiriyor. Kod adı "oculus".
Je sais que tu l'as envoyée pour voler l'Oculus.
O umurumda bile değil. İkimiz de onu Oculus'u çalmak için gönderdiğini biliyoruz.
Le quoi?
Oculus ne?
- Je veux l'Oculus.
Oculus'u istiyorum.
Ecoute moi attentivement Butters.
Oculus öğretisi yeniden düzenlendi.
Tu ne peux croire personne dans cette réalité. Ne dis rien à personne à propos de l'Oculus Rift.
Hiç kimseye Oculus çatlağı hakkında hiçbir şey söyleme.
- Bonjour, Eric. Mon nom est Steve, du service client d'Oculus.
Benim adım Steve, Oculus müşteri hizmetlerinden arıyorum.
Butters, j'ai parlé au service client d'occulus et ils ont dis que JE suis celui qui porte le casque et qui a oublié qu'il était dans - un monde virtuel.
Butters, Oculus müşteri hizmetleriyle konuştum, dediler ki sanal gerçeklik cihazını takıp bu dünyada mahsur kalan benmişim.
Euh on cherche à avoir le service clients Occulus Rift
Oculus müşteri hizmetlerine ulaşmaya çalışıyoruz.
service clients Occulus Rift. Ici Steeve!
Oculus müşteri hizmetleri, ben Steve.
Hm, on dirait que l'un de vous va devoir mettre un casque oculus et aller dans le monde virtuel et convaincre votre ami d'accéder à un point d'accès.
İçinizde birinin sanal gerçeklik cihazını takıp sanal dünyaya gidip, arkadaşınızı bulup onu bağlantı noktasına geri dönmeye ikna etmesi gerekiyor.
Tu es celui qui a acheté - le casque Kyle.
- Oculus cihazını sen satın aldın, Kyle.
Pouvez-vous me dire si j'ai acheté un casque oculus rift ici?
Sizden Oculus sanal gerçeklik cihazı alıp almadığımı söyleyebilir misiniz?
On est là depuis le début à s'échanger le casque. Non les mecs, c'est la réalité virtuelle.
Başından beri burada, sırayla Oculus sanal gerçeklik cihazını deniyorduk.
Butters, quand as-tu appelé le service client de l'oculus rift?
Butter, Oculus sanal gerçeklik cihazı müşteri hizmetlerini ne zaman aradın?
Quand on jouait avec l'occulus rift.
Birlikte, Oculus cihazıyla oynarken.
Donc, à part toutes ces conneries, que penses-tu de l'Oculus?
Bütün bu saçmalıklardan öte, Ocupus hakkında ne düşünüyorsun?
Cet Oculus est adressé au CTP.
Bu Oculus CTO'nun adresine gelmiş.
En tant que supérieur, je t'ordonne de me le donner.
Senin üstün olarak o Oculus'u bana vermeni emrediyorum.
En innovant par des applications à la pointe sur des appareils aux plate-formes nouvelles comme Oculus et iWhack ce sera la clé de notre survie dans cette industrie.
Liderlik. Oculus ya da iWhack gibi yeni aygıt platformlarında öncü arayüzlerde çığır açmak endüstri olark hayatta kalmamızı sağlayacak.
C'est un idée fausse de croire que l'Oculus à beaucoup de puissance.
Çift Göz'ün çok güçlü olduğu yaygın bir yanlış kanının eseri.
La chambre de vision de l'Oculus,
Oculus Keşif odamız.
L'existence de l'Oculus n'est connue que par le Grand Conseil, ainsi que le plus grand des secrets :
Oculus sadece Yüksek Konseyin emrine amade en büyük sırrıyla birlikte.
l'Oculus n'est pas seulement une fenêtre sur le temps, il a la capacité de le transformer à notre guise.
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor istediğimiz gibi şekillendirmemize de yarıyor.
Depuis que nous savons que seul Savage pourrait sauver le monde, nous avons utilisé l'Oculus pour vous manipuler.
Dünyayı kurtarabilecek tek kişinin Savage olduğunu öğrendiğimiz andan beri Oculus'u seni manipüle etmek için kullanıyorduk. - Bu imkânsız.
Druce m'a montré quelque chose qui s'appelle l'Oculus.
Druce bana Oculus denen bir şey gösterdi.
- Les Maîtres du Temps ont cette chose nommée Oculus, qui leur permet non seulement de contempler le futur, mais aussi de l'orchestrer.
- Zaman Efendilerinde Oculus adlı bir şey var, onunla hem geleceğe bakabiliyorlar hem de geleceği şekillendirebiliyorlar.
S'ils utilisent l'Oculus pour nous contrôler, alors nous devons le détruire.
Eğer bizi kontrol etmek için şu Oculus denen şeyi kullanıyorlarsa o zaman onu yok etmeliyiz.
Druce m'a dit que l'Oculus ne peut contrôler nos actions sur le Point de Fuite, sûrement parce que le Point de Fuite est hors du temps.
Druce bana Oculus'un bizi Başlangıç Noktasında kontrol edemediğini söylemişti. Muhtemelen Başlangıç Noktasının zamanın dışında var olduğundandır.
Gideon, calcule une route vers la Source de l'Oculus.
Gideon, rotamızı Oculus Kaynağı'na çevir.
Je... j'ai déjà parcouru tout ce que l'on sait sur l'Oculus, et en utilisant quelques calculs physiques complexes, je suis sûr que nous avons une chance.
Oculus hakkında bildiğimiz her şeyin üzerinden geçtim ve birkaç yuvarlak fizik hesaplamalarının da yardımıyla şansımız olduğuna karar verdim.
Capitaine, nous sommes arrivés à la source de l'Oculus de l'autre côté du Point de Fuite.
Captain, Başlangıç Noktasının yanındaki Oculus Kaynağı'na ulaştık.
En se basant sur la description du Capitaine Hunter, l'Oculus est un énorme ordinateur temporel, probablement alimenté par une supernova à taille réduite contenue à la base de la source.
Captain Hunter'ın tarifine göre Oculus devasa bir zaman bilgisayarı. Muhtemelen kaynağın altındaki zayıflaştırılmış süpernovanın gücüyle çalışıyordur.
On doit se rendre à l'Oculus. avant que des renforts n'arrivent.
Destek ekipleri gelmeden Oculus'a gidelim.
Je dois rester au contact de la sécurité intégrée pour détruire l'Oculus.
Oculus'u yok edebilmek için güvenlik sisteminin devam etmesini sağlamam gerek.
Ray est dans ma poche et Mick a décidé de rester.
Ray cebimde, Mick de burada kalmaya karar verdi. - Oculus'u yok edebilmemiz için birinin orada kalması gerekiyordu. - Neden?
Il n'y a plus données sur la chronologie. en raison de la destruction de l'Oculus.
Oculus yok olduğu için gösterebileceğim bir şey yok.
Gideon a confirmé que l'Oculus a été détruit.
Gideon, Oculus'ın yok olduğunu doğruladı.
Sans l'Oculus, le temps est à la dérive.
Oculus yokken zaman kontrolümüz altında değil.
L'Oculus n'est pas seulement une fenêtre sur le temps,
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor...
- Si c'est l'Oculus qui leur permet de nous contrôler, alors nous devons le détruire.
- Bizi kontrol etmek için Oculus'u kullanıyorlarsa o halde onu yok etmemiz gerek.
La chronologie est incertaine, à cause de la destruction de l'Oculus, ce qui veut dire qu'on a perdu Savage.
Oculus'u yok ettiğimiz için zaman çizgisi belli değil. Yani Savage'ın izini kaybettik.
Les Maîtres du Temps ne sont plus un problème, du fait de la destruction de l'Oculus.
Oculus'u yok ettiğimiz için Zaman Efendileri artık bir tehlike oluşturmuyor.
T'as eu un Oculus?
Oculus'un mu var?
Des Oculus rifters!
Sanal gerçekçilik severler!
Gloivick! L'Oculus Frink... ou Froculus... vous fournit une expérience de réalité virtuelle complète.
Oculus Frink... ya da Froculus sizlere tamamlanmış bir sana gerçeklik deneyimi sunar.
Le compromis de l'oculus a été rationalisé
Buradaki gerçeklikte kimseye güvenemezsin.
En ce moment, vous êtes dans votre chambre, à votre ordinateur, vous portez votre casque Oculus, mais vous êtes dans un état de transe comateux, mon ami.
- Siktir oradan.