Translate.vc / French → Turkish / Ode
Ode translate Turkish
1,302 parallel translation
Je parie que vous n'avez jamais entendu l "'Ode aux sages " aussi magnifiquement et fidèlement interprétée.
Bahse girerim ki "The Song of the Sages" şarkısının bu kadar içten ve güzel söylendiğini daha önce görmemştin.
Nous n'avons jamais entendu l "'Ode aux sages " aussi magnifiquement interprétée.
Bu şarkının bu kadar güzel söylendiğini daha önce hiç görmemiştik.
Ce peuple a un mythe, un poème épique intitulé l "'Ode aux sages ", qui prédit que deux demi-dieux, les sages, descendront du ciel et seront leurs bienveillants protecteurs.
Görünen o ki ; bu halkın bir efsanesi var... Adı "The Song of the Sages" olan bu efsane gökyüzünden 2 yarı-tanrının, bilgeler, gelişini anlatıyor. Ki bunlar hayırsever koruyucular olarak insanlara hükmedeceklerdir.
- L'ode parle de miracles et nous en faisons grâce à notre synthétiseur.
Mucizelere gerçekleştiren şarkı Bilgeler Şarkısı, Yaptığımız replikatöre şükürler olsun.
Cette ode parle d'hommes qui ont déchiré le ciel d'une flamme.
Şarkı göklerden bir alev ile gelen adamları anlatıyor.
Le Grand Nagus connaît votre combine, l "'Ode aux sages " et tout le reste.
Yüce Nagus sizin bu küçük işinizi biliyor... "The Song of the Sages" ve diğer hepsini. Çok akıllıca.
Dites-moi, qu'arrive-t-il aux sages à la fin de l'ode?
Bana şarkının sonunda.... Bilgelere ne olduğunu söyler misin?
Je viens réaliser la destinée professée dans l "'Ode aux sages ".
Kaderi tamamlamaya geldim "Bilgelerin Şarkısı" nda dile getirilen kaderi
Et comme l "'Ode aux sages " le dit, je vais vous remmener dans la profondeur du ciel.
Sizi geriye yani siyah gökyüzünün üzerine götüreceğim. "
Ce doit être dans l'ode.
Şarkının bir parçası olmalı.
- C'est ce que l'ode dit. - Regardez là-haut.
Bakın, arkadaşlar.
- Comme le dit l'ode, Moindre Sage,
Şarkının dediği gibi Küçük Bilge...
Comme le dit l'ode, chers sages, il est temps pour vous de retourner d'où vous venez.
Şarkının dediği gibi, sizin için geldiğiniz yere geri dönüş zamanı geldi
N'interprétez pas l "'Ode aux sages " de façon si littérale.
Yorumlamak için herhangi bir sebep yok. "Bilgelerin Şarkısı" edebi bir eser.
Désolé, Saint Pèlerin, ce vers n'est pas dans l'ode.
Üzgünüm Kutsal Hacı, fakat bu şarkının bir parçası değil.
Tu as vu le poème que Stark a écrit au collège, "Ode à Clarissa"?
Stark'ın "Clarissa'ya Methiye" diye üniversitede yazdığı şiiri gördün mü?
Saddam et le groupe Jam Iraqui dans une ode à l'occupation hostile.
Devre arası şovu için, Saddam ve Elektrikli Iraklılar, ve karşınızda düşmanca ele geçirme.
Ils ont le pay-per-view ici.
Bak! bunlarda izle öde var, işte bu o kutu.
Lincoln a appelé son vieil ami, le colonel Dick Tailor de Chicago, et lui confia le problème du financement de la guerre.
Bir toplantıda Lincoln Taylor'a ne bulduğunu sordu. Taylor şöyle açıkladı : "Bu çok kolay. Yalnızca Meclis'ten hazine banknotu basma yetkisi veren bir yasa geçir... askerlere maaşı bununla öde ve savaşı da bununla kazan."
Durant une réunion, Lincoln a demandé Tailor ce qu'il a découvert.
"Bu çok kolay. Yalnızca Meclis'ten hazine banknotu basma yetkisi veren bir yasa geçir... askerlere maaşı bununla öde ve savaşı da bununla kazan."
Rien à battre du câble! Cette connerie devrait être en vidéo à la demande.
Şifreli kanalı siktir et bu olay izle-öde olmalı.
Tu paieras plus tard.
- Ben öderim. Bir sonrakini sen öde.
Vous allez payer la note, monsieur le roi du pétrole.
Bütün faturayı sen öde, Bay Büyük Adam tamam?
L'ode dit :
Şarkı diyor ki ;
Payez l'amende, s'il vous plaît!
Fiyatını öde, lütfen!
Payez l'amende ou montrez moi les billets!
Fiyatını öde veya biletini göster!
Tu me remercies, enculé, tu seras pardonné.
Bebeğinin mamasını yiyip sıçarsın. Bedelini öde pislik.
Pardonné encore et encore...
Bedelini öde.
Tu me paies le voyage et la nourriture, et je te fais bander les quatre jours.
Yol paramı öde, yiyeceklerimi al ben de senin aletini dört gün aralıksız sertleştireyim.
Faites le virement sans faute avant la fin du mois.
Lütfen ay sonunda öde.
Alors, il va falloir que vous me remboursiez.
O zaman şu borcunu şimdiden öde.
- Vous l'emmenez dîner et vous payez la note.
- Onu yemeğe götür. Hesabı da sen öde.
On n'est pas censé doubler la taxe de la Roumanie!
Ücretin iki katını öde. Romania'nın vergi gelirlerini ikiye katlama.
C'est dans le ghetto qu'il va la payer
Varoşlarda ödeyecek Kenar mahallelerde öde...
A tout à l'heure. Je vous aime
Hesabı sen öde.
- Payez-moi maintenant.
- Şimdi öde.
Allez. Règle l'addition et fous le camp.
Haydi hesabı öde ve defolun gidin!
- Tu vas payer, oui? - Oui, je paierai!
- Siktiğimin herifi öde.
Je n'ai qu'un conseil... payez la rançon.
Benim sana tavsiyem, parayı öde.
Tu me rembourses mes 10 000, plus 500 de blâme et je passe l'éponge.
Kaybettiğim 10 bini öde. Ringi rezil ettiğin için 500 daha seni affedeyim.
Si demain tu me paies pas...
- Ya yarına dek öde...
Par ici la monnaie.
Öde bakalım, koca çocuk.
On paye avant de descendre!
Çıkmadan önce öde!
- Avant de descendre!
- Çıkmadan önce öde!
Paie-moi la glace.
Dondurmanın parasını öde.
- Paie-moi le taxi!
Bari taksi parasını öde.
Vous devez payer pour les bières.
İçtiğin biraların parasını öde.
Georgia :
Georgia, "faturayı öde".
- Tu rêves, tiens ton pari.
- Hayal kuruyorsun. Öde.
C'est vrai que je complique tout, suffit de payer les factures.
Ben olayı çok'karmaşıklaştırıyorum'. Sen sadece faturaları öde.
Aboulez l'oseille!
Öde bakalım.