Translate.vc / French → Turkish / Ogle
Ogle translate Turkish
9,288 parallel translation
Non, pas de petit-déjeuner, pas de dîner, pas de déjeuner.
Hayır! Kahvaltı yok, akşam yemeği yok, öğle yemeği yok. Yine öğle yemeği yok.
Boss, j'ai le déj'.
Patron, öğle yemeği getirdim.
Outre le chardonnay et les rendez-vous galants.
Hep Chardonnay ve öğle randevuları yok.
J'ai peut-être parlé de Brownen avec Johanna au déjeuner.
Johanna'ya bugün öğle yemeğinde Bronwen'dan bahsetmiş olabilirim.
Tu as déjeuné avec ma femme?
Karımla öğle yemeği mi yedin?
Viens, on déjeunera chez Betty.
Kırma beni. Betty's de öğle yemeği yiyeceğiz.
Alors... qui c'était... la femme avec qui vous êtes allés déjeuner en ville?
Pekala... Geçen gün kasabada öğle yemeği yediğiniz kadın kimdi?
"Déjeuner c'est pour les faibles."
"Öğle yemekleri korkaklar içindir."
- "Déjeuner c'est pour les faibles"
"Öğle yemekleri korkaklar içindir."
Joyeux midi.
Öğle içkisi.
Chuck déjeune.
Chuck öğle yemeğinde.
- Ils se font un dîner entre gars.
Erkekler arasında öğle yemeği yiyorlar.
- Donc, déjeuner, dîner et collation?
Yani kahvaltı, öğle yemeği yaptın ve atıştırmalık yedin. Evet bu kadar.
C'est toi qui paies le dîner, vieux!
Öğle yemeği senden ahbap!
C'est le déjeuner?
Öğle yemeği mi o?
Je te vois après le déjeuner.
Öğle yemeğinden sonra görüşürüz.
Je veux dîner avec toi.
- Seninle öğle yemeği yemek istiyorum.
Oui, je vais dîner avec toi.
- Evet, seninle öğle yemeği yerim.
Art, Marvin, prêts à aller déjeuner?
Art, Marvin. Öğle yemeği için hazır mısınız?
Tu pars déjeuner? Juste du café.
- Öğle yemeği mi hazırlayacaksın?
J'organiserai un déjeuner, mais je pense qu'un diner serait mieux. Et attirez-le d'abord.
Öğle yemeği ayarlayacaktım ama akşam yemeği daha iyi olacak galiba.
On va déjeuner?
- Öğle yemeğine mi gitsek?
Un déjeuner aujourd'hui?
- Bugün öğle yemeği randevum var mı?
Et bien... Aujourd'hui j'ai l'intention de prendre Becky à Fuddruckers pour manger.
Bugün niyetim Becky'yi öğle yemeği için Fuddruckers'a götürmek.
On ne publunchen qui vous fait vous sentir mal.
Mideni bulandıran şey öğle yemeğin değildi.
J'ai pensé qu'elle pourrait nous rejoindre pour dîner.
Öğle yemeğinde bize katılır diyordum.
- Le café Terrace est ouvert?
- Terrace Kafe öğle yemeği için açık mı?
Je vais déjeuner.
Öğle yemeği vakti.
On va le dévoiler demain au déjeuner.
Yarın ki öğle yemeğine kadar gizli tuttuğum birşey.
J'ai vu cette jeune femme que je connaissais, et je lui ai demandé de déjeuner avec moi.
Genç bir bayan gördüm. Onu bölümden tanıyordum. Ve ona benimle öğle yemeğine davet ettim.
Je sais, et c'était pour déjeuner.
Biliyorum, ayrıca sadece öğle yemeğiydi.
A demain au déjeuner?
Sizinle yarın öğle yemeğinde görüşürüz?
- On se verra demain pour déjeuner.
- Sizinle yarın öğle yemeğinde görüşürüz.
À midi, il me l'a encore prise.
Öğle vaktinde tekrar çaldı.
Appelle Brousseau. Déjeuner demain. Dis-lui que ça urge.
Brousseau'yu ara, yarın bana öğle yemeği ayarla.
D'accord. Je viendrai à l'heure du déjeuner.
Tamam, öğle arasında gelirim.
Je suppose que sans Rogers, je devrais penser à faire le déjeuner.
Rogers olmadığına göre sanırım öğle yemeği bana kaldı.
Et vous avez proposé de déjeuner.
Hem öğle yemeğinden bahseden sendin.
Seulement parce que cela est normal à cette heure de la journée, mais je n'ai pas faim, comment le pouvez-vous?
Çünkü günün bu saatinde öğle yemeği yenir fakat ben aç değilken sen nasıl oluyor da acıkıyorsun?
Voilà ton déjeuner.
Öğle yemeğin.
J'étais en train de manger mon déjeuner tout seul, et puis... Dis-moi.
- Öğle yemeğimi yiyordum ve birden...
À midi, une canicule.
Öğle vakti aşırı sıcaktır.
On a trop mangé.
Öğle yemeğini fazla kaçırmak...
Tu fais quoi ce midi?
Öğle yemeğinde ne yapıyorsun?
Rappelle-moi de plus déjeuner avec toi le mardi.
Hatırlat da bir daha seninle Salı günü öğle yemeği yemeyeyim.
Charles veut qu'on se réunisse et qu'on parle de ce reconditionnement, donc je me suis portée volontaire pour le voir au déjeuner.
Charles bir araya gelip tekrar paketleme işini görüşmek istiyor. Öğle yemeğinde onunla buluşmak için gönüllü oldum ben de.
Le déjeuner, maintenant.
Şimdi, öğle yemeği.
Tu sais quoi, déjeune sans moi.
Ne diyeceğim, Öğle yemeğine niye bensiz gitmiyorsun?
Laissez-moi vous inviter à déjeuner.
Lütfen. Sana bir öğle yemeği ısmarlayayım.
Je viens de déjeuner avec la femme de Bjornberg. Elle est jolie?
Bjornberg'in karısıyla öğle yemeği yedim.
Mangeons avec Lauren.
Lauren'le öğle yemeği yiyelim.