Translate.vc / French → Turkish / Or
Or translate Turkish
16,234 parallel translation
Vous êtes... petit scarabée d'or.
Şey gibisin- - Petite scarabée d'or.
Un petit scarabée d'or.
- Küçük altın bir böcek.
J'ai vraiment un faible pour l'âge d'or.
Altın çağa karşı zaafım var.
Or tu ne l'es pas, parce qu'Harvey vous a donné à chacun 50 % de McKernon Motors.
Ama yetkili olan sen değilsin çünkü Harvey McKernon Motor'u sana ve Mike'a yarı yarıya bıraktı.
Un âge d'or de paix, d'harmonie et d'industrie...
Barış, uyum ve sanayinin altın çağındayız...
Ça vaut de l'or pas vrai?
Yani bu reytingleri tavan yaptırır değil mi?
Probablement comme il l'a toujours été dans votre vie... à faucher les gens pour frayer un chemin à son enfant d'or.
Muhtemelen bütün hayatın boyunca altın çocuğunun yolunu açmak için sürüsüyle cinayetler işlemiştir.
Vous disiez que les Cochrans valaient de l'or.
Cochran'ların altın değerinde olduğunu söylemiştin.
Um, avec les intérêts... 10 000 pièces d'or.
Faiziyle birlikte bana 10 bin altın sikke borçlu.
C'est plus d'or que pour ruiner les clans trois fois plus.
O kadar altın klanları üç kere iflas ettirebilir.
si vous n'avez pas l'or, vous pouvez simplement me retourner le timon.
Altınınız yoksa miğferi geri verseniz de olur.
La guerrière qui m'a tout enseigné ne se préoccupait pas de l'or ou de la richesse.
Bana ders veren savaşçı asla altına veya zenginliğe önem vermezdi.
Si c'est de l'or que tu veux, alors prends tout ce que j'ai.
Madem altın peşindesin, o zaman her şeyim senin olsun.
Tu as tissé des fils d'or pour moi sur ce coup.
Samanlıkta iğne aradın ve başarılı oldun.
Des boutons en or, des montre Bulgari.
Saf altın kol düğmeleri, Bvlgari saatler.
Tu lui as fait signer le livre d'or? Oui.
- Dostum, ona misafir defterini imzalatabildin mi?
Eh bien, j'ai regardé le livre d'or.
Şey, ziyaretçi defterine baktımda.
Son lyrisme pur et son dévouement à l'écriture se traduiraient à merveille en puissante œuvre dramatique pour l'âge d'or de l'écriture télévisuelle.
Nadir şiirselliğinin ve karakterlerine bağlılığının televizyon yazarlığının altına çağına dramatik şekilde nüfuz edebileceğine inancım sonsuz.
- Oui, il comportait des traces de feuilles d'or sur sa partie adhésive.
Evet, yapıştırıcı bandında Hollanda varağı kalıntıları vardı.
Oui, ça a été peint avec de la feuille d'or.
- Evet, Hollanda varağıyla boyanmış.
Mais il reste des feuilles d'or dessus.
- Ama hâlâ üzerinde varak var.
Chelsea, désolé de t'avoir fait porter un bikini en pièces d'or et t'avoir fait danser sur le toit de ma Bentley.
Chelsea, altın paralardan yapılmış bikini giydirdiğim için ve Bentley'min üzerinde dans ettirdiğim için özür dilerim.
Ton protégé, ton enfant en or.
Senin varisin, altın çocuğun o.
Nervure court, purée de Yukon or, et les asperges.
Kısa kaburga, Yukon gold püresi ve kuşkonmaz.
Seth par là, je t'ai sauvé du saut de la revendication, en Californie pendant la Ruée vers l'Or,
Şuradaki de tüccar, seni California'daki altına hücum sırasında bir hak iddia edenden kurtarmıştım.
Or, selon Marcel, un récipient plus ils favorisent la a le nom de code de Céphée.
Şimdi, Marcel'e göre en çok el üstünde tuttukları aracın kod adı Cepheus.
Tu as couru 2 km et délivré une note toujours aussi propre et bien pliée que quand il te l'a remise, or, il a seulement payé un quart de penny.
Bir mil koştun ve notu ulaştırdın üstelik sana verildiği andaki kadar düzenli ve kıvrıştırılmamış bir şekilde yine de bir çeyreklik ödüyor.
Il construit une église à Alfred Cynuit. As tu entendu? Avec un autel d'or, disent-ils.
Alfred'in som altından sunağı olduğu söylenen Cynuit'te inşa ettiği şu kiliseyi duydun mu?
Avec son déjà célèbre autel d'or massif.
Şanı çoktan yürüyen som altından sunakla.
Uhtred, que savez-vous d'une église avec un autel d'or?
Uhtred altın sunaklı kilise hakkında neler biliyorsun?
Ne renoncez pas à votre revendication pour le trône de France. et l'Angleterre vous le rendra au centuple avec de l'or et un soutien militaire.
Fransa tahtından feragat etmeyin ve İngiltere buna karşılık size altın ve askeri destek yardımı yapacak.
Renoncez à votre revendication. ou je regrouperai mes forces à vos frontières, mettrai à sac vos villes, pillerai votre or... je me fiche de devoir mettre la France sur la paille, je prendrai votre pays.
İmzala şunu yoksa birliklerim Navarre'nin sınırına gider şehirlerini yerle bir edip eşyalarınızı yağmalar.
C'est une plume en or.
Altın bir tüy.
MONASTÈRE MYKHAYLIVS'KYI ZOLOTOVERKHYI MONASTÈRE SAINT-MICHEL-AU-DÔME-D'OR
ALTIN KUBBELİ MİKHAYLİVSKİ MANASTIRI
alors que l'argent et l'or ont les effets de, euh, amplifiant les effets d'autres composants de l'alliage et je vous conseille de le vérifier avant chaque fois, euh...
Oysa gümüş ve altın alaşımdaki bileşenlerin etkilerini büyütürler.
La dent humaine est... est une mine d'or d'informations génétiques.
İnsan dişleri genetik bilginin altın madenidir.
Mon grand-père a eu une montre en or en partant en retraite, et tout ça pour avoir manipulé des sacs pendant 40 ans pour Eastern Airlines.
Dedem emekli olduğunda altın saat almıştı ve bunu yapmak için Eastern havaalanında 40 yıl boyunca çanta dağıtması gerekti.
Dans cette cave il y avait 3 millions de dollars en or, en argent et en monnaie, et on a tout pris.
O kasanın içinde neredeyse 3 milyon değerinde altın, gümüş ve nakit vardı ve hepsini aldık.
Ça a intérêt à être de l'or solide.
Som altın olsa daha iyi olurdu.
Ces flics vous arracheraient vos dents en or.
Bu polisler altın dolgularınızı bile alırlar.
Je ne sais pas d'or vous tenez ça.
Bunu nereden duydunuz bilmiyorum.
Tu sais tu es bon pour l'or aux fréro-lympiques, - je me demandais juste en quoi c'est pour le boulot?
Amacın kankalar arasında popüler olmak tamam da bu nasıl işle alakalı oluyor?
Ta fenêtre en or est sur le point de se refermer.
Altın penceren kapanmak üzere.
Ma fenêtre en or?
Altın pencere mi?
Tout l'argent et l'or des avantages du Nouveau Monde est suffisant?
Yeni Dünya'nın tüm gümüş ve altınları yeter mi?
J'ai un abonnement pour l " émission Flip or Flop. Sérieusement?
Flip or Flop için kombinem var.
La collection Kellion, 50 millions de dollars en pièces d'or britanniques, est expédiées à un milliardaire de la Silicon Valley.
Kellion koleksiyonu, 50 milyon dolarlık altın İngiliz sikkesi Silikon Vadisi'ndeki bir milyardere gönderiliyor.
Ça a du sens, il vole l'or pendant que ses partenaires contrôlent le train à distance.
Evet, bu açıklıyor... ortağı uzaktan treni kontrol ederken o da altını çalar.
♪ Je veux te tuer et porter ta peau comme une robe ♪
â ª Like pillow fight or go swimming commando â ª â ª I want to kill you and wear your skin like a dress â ª â ª But then also have you see me in the dress â ª
T'escalades la montagne, tu tombes fou amoureux... obsédé ou ce que tu veux... tu extrais l'or, et la lune de miel touche à sa fin, et lentement ils deviennent des traitres à tes yeux.
Dağa tırmanırsın. Deli gibi aşık olursun ya da kafayı takarsın. Ne demek istersen artık.
Comme quand elle a appris que Terrence discutait avec des chercheuses d'or
Terrence'in o sitedeki...