Translate.vc / French → Turkish / Oy
Oy translate Turkish
6,350 parallel translation
C'est pour ça que je n'ai pas voté pour toi.
Bu yüzden sana oy vermedim.
Je dis que l'homme que je connais, l'homme pour qui j'ai voté, l'homme qui a prêté serment ne le remettrait jamais...
Ben tanıdığım, oy verdiğim... verdiği sözü tutan adamla konuşuyorum...
Oh capitaine, mon capitaine.
Oy reis, koca reis. Bir adet mavi kravat.
Ça a changé le compte des votes pendant la dixième de secondes où les données ont été transférées de chaque district vers la commission électorale.
Saniyenin onda birinde oy sayımlarını değiştirebilmiş veriyi sayısal olarak farklı bölgelerden seçim komisyonuna aktarmaya başlamış.
Le programme électoral de Percy exploite une faille d'un dixième de seconde dans la remontrée des votes. et les truands le forcent à le changer pour siphonner de l'argent.
Percy'nin seçim kodu, oy bildirimine saniyenin onda birinde müdahale ediyordu ve mahkûmlar da onu kodunu para hortumlayacak şekilde değiştirmeye zorluyor.
Je pense que vous devriez voter pour elle.
Sanırım ona oy vereceksiniz.
Dans la mesure où c'est une intello moche ils auraient difficilement voté pour elle de toutes façons, mais maintenant ils ne vont pas pouvoir.
Ayrıca kafası da yumurtaya benziyor. Şimdi isteyemediği gibi o zamanda hiç kimseden... oy alamayacak.
Mais ce que vous ne réalisez pas c'est que le couple de lesbienne a voté pour Bush et que la femme rodéo est une lesbienne dans le placard.
Ama bir bakıyorsunuz, lezbiyen çift Bush'a oy vermiş rodeocu kadın da aslında gizli lezbiyen.
Ça fait 2 votes pour Sue.
İki oy Sue'ya.
Si les élections avaient lieu aujourd'hui, combien voteraient pour Alicia Florrick?
Bugün Eyalet Savcılığı seçimleri yapılsaydı, kaçınız Alicia Florrick'e oy verirdi?
Ça fait 7 pour et donc 5 contre.
7 lehine ve sanıyorum 5 de aleyhine oy.
J'ai voté pour elle car je l'aime bien, mais je ne la connais pas vraiment.
Onu sevdiğim için ona oy veriyorum ama onu çok fazla tanımıyorum.
Donc si les élections avaient lieu aujourd'hui, combien voteraient pour Frank Prady?
Eğer seçimler bugün yapılsaydı,... kaçınız Frank Prady'e oy verirdiniz? O halde bana aynı soruyu sormama izin verin. Sekiz.
- votre vote?
-... oy vermenizi değiştirir mi?
Oui, je serais plus encline à voter pour elle.
Evet, büyük ihtimalle ona oy veririm.
Mettons le sur un timbre.
Hadi ona oy verelim.
J'ai cru un temps, mais il était difficile de continuer à choisir pour lui.
Ona oy satın almak için çok uğraştım
Ensuite, on vous trouve au cœur des favelas, au milieu des marginaux et des désespérés.
Seni varoşların göbeğinde, oy verme hakkından yoksun ve çaresiz bir halde bulacağız. Tamam mı?
"Tous ceux qui ont un cerveau voteront pour vous."
"Düşünen her insan size oy verecek" demiş.
Les électeurs les plus loyaux de Rivera ne voteront pas pour nous.
Rivera'nın oyu tabana kadar düştü. O seçmenler bize asla oy vermezler.
Ensuite, il faut diviser les votes entre les autres.
O halde oyları dağıtıp başkasına oy vermelerini sağlamalıyız.
J'allais voter pour Rivera, mais ils essaient de me manipuler,
RIVERA'YA OY VERECEKTİM AMA BANA NE YAPACAĞIMI SÖYLEMEYE ÇALIŞTIKLARI İÇİN
Maintenant, je vote pour Velasco.
ARTIK VELASCO'YA OY VERECEĞİM.
Et s'il avait trop de votes?
Tanrım, Jane. Ya çok oy alırsa?
Le peuple bolivien continue de voter avec enthousiasme.
Bolivya halkı hevesle oy vermeye devam ediyor.
Je vote pour castillo, contre l'avis de ma famille.
AİLEM NE DERSE DESİN CASTILLO'YA OY VERİYORUM.
"Si voter changeait quelque chose, ce serait illégal."
"Oy vermek bir şeyi değiştirseydi, onu yasa dışı yaparlardı."
Non, il me semblait qu'il suffisait de voter KPD.
Hayır, KPD'YE oy vermenin yeterli olduğunu sanıyordum.
Ils n'ont pas le droit de parole.
- Henüz oy vermediler.
Les artistes mènent et les copieurs demandent des votes!
Çünkü sanatçılar oy alabilmek için, yol gösterirler ve sert oynarlar.
A l'unanimité.
Oy birliğiyle.
Nous devons voter.
Oy vermemiz gerek.
Avant de voter, Je voudrais simplement faire remarquer que dans le choix de Sophie, elle sauve le garçon.
Oy vermeden önce, "Sophie'nin Seçimi" nde, kızın oğlanı kurtardığına dikkat çekmek istiyorum.
Tu es le dernier vote, Homie.
Son oy senin, Homie.
Sauf que vous ne pouvez jamais voter.
Yalnızca sen bir daha hiç oy kullanamazsın.
Je n'ai jamais voté.
Eh, daha önce oy kullanmışlığım yok.
J'ai qu'une voix...
- Tek oy hakkım olduğunu biliyorum.
Tu votes pas, t'es pas du groupe.
- Senin oy hakkın yok, grupta bile değilsin.
- C'est pas gentil. Avec ma voix, je m'oppose au cochon. Et j'approuve ce style.
Hala duygularımı incitiyor ve bu domuzcuk yerine bu yakışıklılığa oy veriyorum.
Maintenant, il y a une raison de voter.
Oy vermeye nedenimiz var yani.
- Oy! Cramponnez-vous à moi.
Bana yaslan.
Vous pouvez voter pour Salima Khan ou votre préféré après l'émission.
Programdan sonra, Salima Khan'a veya gözdenize oy verebilirsiniz.
Si elle retourne au village, Richie, je dois enlever son nom du concours.
Kız eğer köye dönerse Richie adını oy pusulasından çıkarmak zorundayım.
Et si on gardait Salima dans la compétition?
Salima'yı oy pusulasından çıkarmamaya ne dersin?
Hier à la télé, son nom était là
Dün akşam televizyondayken oy pusulasında bir numarayla adı vardı.
Si vous ne l'avez pas officiellement enlevée, ne le faites pas.
Henüz adını oy pusulasından resmen çıkarmadıysan çıkarma.
- Et pourquoi pas? Tout ce que ça dit, c'est que le Congrès n'a aucunement le droit de mener enquête sur notre vote ou notre façon de prier, de penser, de parler ou encore de faire des films.
Orada yalnızca nasıl oy vereceğimizi, nerede dua edeceğimizi ne düşünüp ne söyleyeceğimizi, ya da nasıl film yapacağımızı meclisin araştırmaya hakkının olmadığı yazıyor.
- Les studios ont unanimement décide que les 10 d'Hollywood seront licenciés sans indemnité aucune.
Tüm stüdyolar, oy birliğiyle Hollywood 10'lusunu işten çıkarmaya karar verdi. Tazminatsız, hemen geçerli olmak üzere.
Personne ne peut s'abstenir.
Kararsız oy olmayacak.
Un vote pour les haricots.
Fasulye için tek oy.
- Non, James, c'est...
- Hayır James, yok öy...