Translate.vc / French → Turkish / Pamuk
Pamuk translate Turkish
2,075 parallel translation
J'ai troqué mon cuir contre une culotte en coton.
- Hayır. Onu beyaz pamuk külotlarla değiştirdim.
L'accord ne tient qu'à un fil, parce que plus on se rapproche de Lehman, plus ça ressemble à une décharge toxique.
Anlaşmanın pamuk ipliğine bağlı Çünkü Lehmana yaklaştıkça daha çok zarar eden borç buluyorlar.
Oh, je vois, vous ne pouvez pas dégivrer dans votre micro-onde. sans dénaturer la viande.
Ben de ilk elden biliyorum o pamuk kuyruklu hayvanları mikrodalgada etlerini sertleştirmeden ısıtmanın bir yolu yoktur!
Allez, par ici la monnaie et trêve de bavardage!
Hadi, pamuk eller cebe, bu kadar muhabbet yeter!
La couleur s'appelle "cotton candy". Va en acheter.
Bu renge "pamuk şeker" denir.
Si un Fae de l'Ombre, même fou, tue le nouveau Frêne, la paix, déjà précaire, entre nos clans s'effondrera.
Eğer Karanlık Fae'lerden biri, bu deli birisi olsa bile, yeni Ash'i öldürürse zaten pamuk ipliğine bağlı olan barış bozulur.
- Et la victime de la bombe? - Le suspect principal du meurtre de Mischa Grushenko, ne tient qu'à un fil.
Mischa Grushenko'nun cinayetinin bir numaralı şüphelisi hayatı pamuk ipliğine bağlı.
Du riz, du coton, des légumes et bien sûr les oliviers!
Pirinç, pamuk, sebze yetiştiriciliği. Tabii zeytin.
Avant, nous étions constamment en train de jouer de la musique dans les rues et ensuite, avec l'argent, on allait au Parc Maritime pour manger des barbes à papa fait par une famille bohémienne sympa...
Oraya gidip sokakta müzik yapardık. Kazandığımız parayla da Marina Park'a gidip oradaki çingene ailesinden muhteşem pamuk şekerler alırdık.
Coucou, blanche neige!
Merhaba, pamuk prenses!
Vous devriez mettre un produit hydratant au coucher et puis dormir dans des gants de coton légers.
Uyumadan önce nemlendirici sür ve pamuk eldivenlerle uyu.
J'veux une barbe..
Şimdi pamuk helva istiyorum.
.. à papa. - J'ai pas!
- Nereden bulayım pamuk helvayı?
C'est qu'un ours en peluche.
İçi pamuk dolu bir ayı o.
- Il a poussé la Barbe à Papa, - pour qu'elle tombe.
Düşsün diye Pamuk Şeker maskotunu itti.
C'est une course de deux mascottes.
Pamuk Şeker yere düştü. Geriye iki maskot kaldı.
" Il était une fois un lapin en velours.
" Bir zamanlar bir pamuk tavsan varmis.
Parce que son uniforme était en polycoton.
Sırf üniforması polyester-pamuk karışımı olduğu için.
Tu n'es pas habituée à la tiretaine.
Yünle karışık pamuk kumaşa alışkın değilsin.
Ce jour-là, on m'a tiré dessus, Izzie est née, j'ai pensé que j'avais de la chance... et que c'est facile de tout perdre, et je leur ai promis.
Greg, vurulduğum gün, yani Izzie'nin doğduğu gün çok şükür, şansım varmış ki kurtuldum meğersem, her şey pamuk ipliğine bağlıymış ve aileme bir söz verdim.
Et maintenant c'est Bobby le coton tige.
Beyaz Pamuk Bobby gelip aldı.
- C'est à la barbe à papa.
- Onlar pamuk helvalı.
Et vous, Blanche-Neige, promettez-vous d'épouser cet homme et de l'aimer jusqu'à la fin des temps?
Sen Pamuk Prenses bu adamı kocalığa kabul edip sonsuza kadar seveceğine yemin eder misin?
Blanche, je t'en prie.
Lütfen Pamuk.
Blanche-Neige et le Prince charmant!
Pamuk Prenses ve Yakışıklı Prens!
C'est pour la même raison que Blanche-Neige t'a abandonnée.
Pamuk Prenses de seni bu yüzden vermişti çünkü.
Les femmes sont ses friandises.
Hiç şaşırmadım. Kadınlara pamuk şeker gibi görünüyor.
Si c'était moi, ce serait une torture que de voir cette gourde de Blanche-Neige si heureuse.
Şahsen, o pamuk parçasının mutluluğunu izlemek beni kahrederdi.
N'avais-tu pas son âge le jour de ton mariage, avant qu'elle ne gâche tout?
Pamuk da şimdi, herşeyi mahvetmese evlenmiş... -... olacağın yaşta değil mi?
Seule la souffrance de Blanche-Neige m'apporte du réconfort.
Beni rahatlatabilecek tek şey Pamuk Prenses'in acı çekmesidir.
En digne fille de Blanche-Neige et du Prince?
Çünkü ben Pamuk Prenses'le Yakışıklı Prens'in kızıyım?
Blanche-Neige est ta mère.
Annen Pamuk Prenses.
Blanche-Neige.
Pamuk Prenses.
Comme Blanche-Neige et son aimable nouveau mari.
Aynı Pamuk ve onun sevgili kocacığı gibi.
Ce que j'aimais le plus est mort à cause de Blanche-Neige.
En sevdiğim, Pamuk Prenses yüzünden öldü.
Ce que Blanche-Neige m'a fait, ce qu'elle m'a pris... Cela me ronge de l'intérieur, papa.
Pamuk'un bana yaptığı şey, benden koparıp aldığı şey beni canlı canlı yiyor, baba.
Arrête de penser à Blanche-Neige et recommence tout.
Pamuk Prenses hakkında endişelenmeyi bırak ve herşeye baştan başla.
Donc si je suis Blanche-Neige, il pense que lui et moi...
Yani ben Pamuk Prenses isem sanıyor ki o ve ben...
Pour que je n'aille pas raconter qui vous êtes vraiment... RECHERCHÉE Pour crimes contre la Reine : MEURTRE, TRAHISON, TRAÎTRISE
Çünkü hiç kimseye gerçekte kim olduğunu söylememi istemezsin Pamuk Prenses.
Vous la détestez, n'est-ce pas?
İçinde çok fazla öfke var, değil mi Pamuk?
Eh bien, au revoir, Blanche-Neige.
Güle güle Pamuk Prenses.
Restez-vous avec Carlisle parce qu'il menace d'exposer l'histoire de M. Pamuk mourant dans ton lit?
Carlisle'la kalma nedenin Bay Pamuk'un senin yatağında öldüğü haberini yaymakla tehdit etmesi mi?
Que pense-t-il de cette histoire avec Pamuk?
O rahmetli Bay Pamuk'la olan hikayeyi nasıl karşılıyor?
Et M. Pamuk?
Peki ya rahmetli Bay Pamuk?
On a envoyé un des merles bleus de Blanche-Neige.
Pamuk'un mavi kuşlarından biriyle ona bir teklif yolladık.
Je quittais GD en hélico, et soudain... Je suis Blanche-Jo.
G.D.'den helikopterle uçuyordum ve birden... küt diye Pamuk Jo oluverdim.
Ils piaillaient autour de moi avant, et maintenant ils sont partis.
Pamuk Jo olduğumda etrafımda dolaşmaya başladılar ve şimdi de bir anda yok oluverdiler.
Ça ne vous a pas gêné de faire confiance aux sudistes quand vous faisiez la contrebande du coton pendant la guerre.
Savaş sırasında Mississippi'den pamuk kaçırma konusunda taşralı beyazlarla güven bunalımı yaşamadınız öyle değil mi?
Tu racontes quoi, Grand Schtroumpf?
Pekala, ne geveliyorsun Pamuk Dede?
Vladi, protège Blanche Neige.
Vladi, Pamuk Prensesi koru.
- Aller, payes.
Hadi, pamuk eller cebe.