English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Paradis

Paradis translate Turkish

6,731 parallel translation
- On reste handicapé, au paradis?
Engelliler burada da mı yürüyemiyor?
Voir Dieu au paradis, c'est comme voir Mickey et Donald à Disney.
Tanrı'yla cennette tanışmam Thunder dağında Mickey ve Donald tanışmam gibiydi.
Elles gouttent comme la pluie du paradis. Au dessus d'un endroit plus bas.
Cennetten gelen nazik bir yağmur gibi yer yüzüne damlar.
Si je meurs, je vais au paradis avec maman.
Eğer ölürsem, cennete gidip annemle birlikte olabilirim.
Et je veux que tu aies la paix au Paradis.
Ve cennette huzur bulmanı istiyorum.
Tu veux juste aller au paradis pour rejoindre maman.
Cennete gidip annemle birlikte olmak istiyorsun.
En Dieu, aux anges et au paradis éternel?
Tanrı, melekler ve cennetten gelen kudret helvasına mı?
Et le paradis, nous le savons tous, c'est : le PDP-10.
Cennet de hepimizin bildiği gibi...
Je cherche le paradis.
- Ben cenneti arıyorum.
Bienvenue au paradis.
Cennete hoşgeldin.
Ce port dirigé par des gangs est le paradis des commerçants étrangers, mais un véritable enfer pour les dockers.
Bu çetenin kontrolündeki iskele yabancı tüccarlar için bir cennet fakat çalışanlar için bir cehennemdi.
Une fois j'ai joué à 7 minutes au paradis.
Bir keresinde "Cennette Yedi Dakika" oynamıştım.
C'est le paradis ici!
Burası adeta bir cennet!
Je sais qu'en tant qu'ange tu dors au paradis, mais tu ne voudrais pas passer la soirée chez moi?
Melek olduğun için geceleri cennette yattığını biliyorum ama bu geceyi benim evimde geçirmek ister misin?
Je suis au paradis.
İşte bu cennet.
Un vrai paradis.
Kesinlikle cennetteyim.
Est-ce le prix pour construire le paradis sur terre?
Yeryüzündeki saadeti inşa etmenin bedeli bu mudur?
Après les cent musiciens, - Comme symbole de mon voyage pour le Paradis. - les bateaux en argent et en or...
100 müzisyen, bir düzine gümüş ve altın dolu bir gemiden sonra.
Et vous ne vous dirigez pas vers le Paradis.
Cennet'e doğru da gitmiyorsun.
Des nuages au paradis?
Cennette sorun mu var?
Je suis rentrée dans l'institut il y cinq mois ignorante chrétienne... appelée Noomi... qui croyait que la vie sur Terre était juste une audition pour aller au Paradis.
Beş ay önce bu enstitüye kaybolmuş, Hristiyan, Noomi adında dünya hayatının cennete giden bir yol olduğunu düşünen bir kadın olarak geldim.
Je n'ai jamais su que la vie sur Terre pouvait être le Paradis.
Dünyanın Cennet olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Il n'y a pas de Paradis, Noomi.
Cennet diye bir şey yok, Noomi.
Je suis là pour te donner le choix entre paradis et enfer parce qu'il est encore temps de sauver ton âme.
Sana seçme şansı vermek için buradayım cennet mi, cehennem mi? Çünkü ruhunu kurtarmak için hala zamanımız var.
Il n'y a pas de paradis, Noomi.
Cennet yok, Noomi.
Je me suis dit qu'une fois au paradis des filles, on ne voudrait jamais quitter Lesbos.
Lezbiyen cennetine gittikten sonra geri dönmek istemeyeceğimizi düşündüm.
Que le Seigneur te libère de tes pêchers et fasse monter ton âme au Paradis.
Seni günahlarından arındıran Tanrı, arşa yükseltsin ve korusun.
Tu peux toujours aller au Paradis, Shane.
Hala cennete gidebilirsin, Shane.
Bienvenue au Paradis.
- Cennete hoş geldin.
C'était le paradis, Tix.
Cennetteydim, Tix.
C'est le paradis.
Cennetteyim ben.
En fait, je suis au paradis.
Burası cennet şu anda.
Je ne vais plus aller au paradis.
Artık asla cennete giremeyeceğim.
Quelques mensonges à propos du matérialisme dans les Westerns et du fait de vivre une vie simple et il a dit qu'il avait trouvé le dernier paradis sur terre.
Batı materyalizmi ve daha sade bir hayat ile ilgili şeyler yazıyordu. Yeryüzündeki son cenneti bulduğundan bahsediyordu.
Paradis.
Cennet.
Au crépuscule, le feu sacré Kaziri refaçonnera cette planète en un paradis vulaaishe.
Güneş battığında Kaziri'nin kutsal ateşi bu gezegeni cennete dönüştürecek.
Le grand chef au paradis? Exactement.
- Yukarıdaki mi?
Le grand chef au paradis.
- Aynen George, yukarıdaki.
Vous avez tout le paradis dans une sauce à l'ail.
Sarımsak soslu cennet tabağı.
Le paradis a besoin de ton aide.
Cennetin yardımına ihtiyacı var.
Parce qu'ils ne l'enseignent pas au paradis?
Çünkü bunu sana cennete öğretmedikleri için mi?
Il faut prévenir le paradis.
Bunu rapor etmeliyiz.
C'est la seule chose qui lui permettra d'entrer dans la Voûte du Paradis. En tant que mon époux.
Leonardo'nun eşim olarak Cennetin Kasası'na girmesini yalnızca bu sağlayacak.
Les esprits vont peut-être te révéler des secrets provenant de la Voûte du Paradis.
Belki de ruhlar, Cennetin Kasası'yla ilgili bildikleri sırları anlatır.
Demain, le Soleil et la Lune vont entrer dans la Voûte du Paradis.
Yarın, Güneş ve Ay Cennetin Kasası'na girecek.
Tu penses qu'il y a une porte qui mène à une sorte de paradis après le sang que tu as fait couler.
Döktüğün onca kandan sonra seni cennete götürecek bir kapı olduğunu düşünüyorsun.
C'est dommage, tu n'iras pas au paradis.
Cennete giremeyecek olman çok kötü.
C'est le paradis musulman.
Müslümanların Cenneti.
Tu savais que les Musulmans ont 7 niveaux du paradis?
Mesela Müslümanların Cennetinin yedi kat olduğunu biliyor muydun?
Bienvenue au paradis.
Cennete hoş geldin.
- Au paradis.
- Cennette.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]