English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Passer

Passer translate Turkish

69,367 parallel translation
J'ai d'abord besoin de passer un coup de fil.
Önce bir telefon görüşmesi yapmam gerek.
Je vais essayer de faire passer votre cas devant le juge demain.
Davanızı yarın yargıç karşısına çıkarmaya çalışacağım.
P-Pouvez-vous, euh, me passer la Présidente-Élue?
Seçilmiş Başkan'ı bağlayabilir misiniz?
Je veux pas passer ma vie à surveiller mes arrières.
Hayatımın kalanını tetikte geçirmek istemiyorum çünkü.
Parfois, on a besoin de passer en premier.
Zaman zaman öncelikli olmaya ihtiyaç duyarlar.
Je le savais. Je savais que si je citais ne serait-ce que son nom, quelque chose de mauvais allait se passer.
Adını anarsam kötü bir şey olacağını biliyordum.
On dirait qu'ils ne laissent passer personne.
Kimsenin geçmesine izin vermiyorlar gibi görünüyor.
c'est un putain de scandale. Ils veulent le faire passer pour une espèce héros de film?
Onu aptal bir aksiyon kahramanı yapıyorlar.
Je veux pas passer ma vie à protéger mes arrières.
Geri kalan hayatımı tetikte geçirmek istemiyorum çünkü.
Je veux passer!
Çekil!
Je veux passer!
Yolumdan çekil!
Peut-être que quelqu'un se fait passer pour lui.
- Biri onu taklit ediyor olabilir.
Il veut te parler pour ce qui va se passer ensuite.
Seninle bundan sonra olacaklar hakkında konuşmak istiyor.
Tout va bien se passer.
Her şey düzelecek.
Je ne peux passer par là encore.
Aynı şeyleri tekrar yaşayamam.
Je viens de passer la meilleure partie de la nuit a essayer de convaincre une mère qu'elle n'était pas mauvaise pour sa fille, et j'ai...
Bütün gece boyunca bir anneyi kızına kötü gelmediğine ikna etmeye çalıştım.
Vous devez me laisser passer!
Geçememe izin vermeniz gerek!
Kevin l'a laissé aux toilettes, je l'ai feuilleté et j'ai pas vu le temps passer.
Evet, Kevin banyoda unutmuş ben de aldım, ve aldığını öğrendiğimde, yirmi dakika geçmişti bile. Heyecanlı.
Chacun d'entre eux a dû passer un test de QI.
Hepsi IQ testine tabi tutuldular.
Tu imagines qu'il va rien se passer parce qu'il s'est rien passé?
bu gece bir şey olup olmayacağı konusunu kapatıyoruz. Çünkü hiçbir şey olmadı mı?
Le bus est censé passer quand?
Otobüs ne zaman gelecek biliyor musun?
Ensuite, nous vous poserons quelques questions, avant de passer à l'étape suivante.
İşin bittiğinde, Doktor Bekker ve ben, sana birkaç soru soracağız. sonra bir diğer aşamaya geçebiliriz.
Faites retirer votre stérilet avant de passer.
Doğru. Gitmeden önce bunu kaldırman lazım.
On doit accepter que quoi qu'il doive se passer, ça se passera ici.
Şunu kabul edelim. Ne olacaksa bugün burada olacak.
Demain est un grand jour, à passer en famille.
Yarın büyük gün. Tüm aile birlikte olmalıyız.
Maman... Tu te rappelles quand j'avais 5 ans, tu avais déniché une cassette vidéo dont je pouvais pas me passer?
Anne, hatırlıyor musun ben beş yaşlarımda falanken bir kermeste video kaseti bulmuştun hani ben de çok fena kafayı takmıştım?
Monsieur, me permettez-vous de passer en DEFCON 2?
Efendim, İkinci Aşama'ya taşıyabilmek için izninizi istiyorum?
Après des années de préparation, alors qu'on touche au but, vous rechignez à passer en DEFCON 1?
Yıllar boyunca plan yaptıktan sonra gerçekleştirmeye dakikalar kala birinci seviyeye geçmemek için ısrar ediyorsun.
Si vous voulez passer en DEFCON 1, dites-lui.
Birinci seviyeye gelmemizi istiyorsan anlat.
Le lancement doit passer par le protocole Fisher.
Fisher Protokolüne göre füze ateşleyemezsiniz.
Je dois passer un coup de fil.
Telefon görüşmemi yapmalıyım.
J'ai un appel à passer.
- Ne? İletişim odası. Birini aramalıyım.
Mon amour, ça m'enchante de passer le reste de ma vie avec toi.
Tatlım hayatımızı beraber geçireceğimiz için çok mutluyum.
Alors je vais te la passer pendant que je bois un verre d'eau.
Öyleyse bir bardak su içerken telefonu Lil'Lisa'ya veririm.
Je peux passer mon coup de téléphone?
Çağrı mı aldın mı?
Je commençais à croire que ça allait se passer sans toi.
Bunun sensiz gerçekleşeceğini düşünmeye başlamıştım.
Maintenant, Rebecca, quoi qu'il puisse se passer, si ça affecte la campagne de John, tu dois me le dire.
Rebecca artık John'ın kampanyasını etkileyecek ne varsa bana haber vermeni istiyorum.
Non. J'ai juste du passer un appel.
Hayır, telefon görüşmesi yapmıştım.
Mais je suis ravi que tu aies décidé de passer.
Ama geçerken uğramana çok sevindim.
Je crois aussi que vous l'avez aidé à passer la frontière avec ses hommes.
Ayrıca adamlarını ülkeye sokmak için de yardım ettiğini düşünüyorum.
J'ignore si c'est toi qui ne peut te passer de cet endroit ou eux qui ne peuvent se passer de toi.
Burasının sensiz ne yapacağını bilmiyorum. ... ya da burada çalışan insanların.
Vous allez passer en revue avec mon ami chaque programme installé sur cet ordinateur.
Arkadaşımla beraber hareket edeceksiniz programlarının hepsi bilgisayarda.
Laissez-le passer.
Bırakın onu.
J'ai demandé au Dr Waring de passer ce soir...
Dr. Warring'i çağırdım. .. bu gece uğrayacak.
Je dois penser à ma vie et je ne vais pas passer le restant de ma vie en prison.
Kendi hayatımı düşünmem gerekiyor ve geri kalanını da hapiste geçirmeye niyetim yok.
Ça me fera passer la sécurité ou non?
Bana güven mi kazanıp kazandırmayacak mı?
Ils font passer la transmission par un serveur au Yemen.
Beslemeyi Yemen'deki bir server'ın portlarından yapıyorlar.
Vous développez une sorte d'amnésie qui vous laisse passer votre journée.
Bir anlık bir hafıza kaybı yaşamak seni bu günden anında sıyırı verir.
Nous pouvons passer par derrière.
Arkadan gidebiliriz.
Dégagez, laissez passer.
Çekilin. - Hepiniz
Je dois juste passer un appel.
Sadece bir telefon görüşmesi yapmalıyım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]