Translate.vc / French → Turkish / Passé
Passé translate Turkish
215,640 parallel translation
Et regarde ce qui s'est passé...
Sonucunda ne oldu?
L'embolisation s'est bien passé.
Embolizasyon çok iyi geçti.
Ça s'est bien passé?
Nasıl gitti?
Vous avez ouvert le crâne de cet enfant sans que ses parents soient au courant, après ce qu'il s'est passé la dernière fois?
Son olanlardan sonra, hastanın kafatasını ebeveyn izni olmadan mı açtınız?
- Qu'est-ce qu'il s'est passé?
- En son ne oldu? - Bir şey olmadı.
Corey, garde le temps que vous avez passé ensemble près de ton coeur.
Corey, beraber geçirdiğiniz zamanı kalbinin bir köşesinde sakla.
Que s'est-il passé avec le mari de Jo?
Jo'nun kocasıyla işler nasıl gitti?
J'ai passé ma vie entière dans les hôpitaux.
Bütün hayatım hastanelerde geçti.
Vous m'avez appris à accepter mon passé et trouver mon chemin.
Geçmişten ders alıp kendi yolumu bulmayı öğrettiniz.
Il a passé 20 ans en prison et on ne sait pas ce qu'il a fait.
20 yıl hapis cezası yedi, ne yaptığını bilmiyorduk.
Depuis, j'ai appris quelque chose à propos de mon passé... quelque chose qu'Emma ne comprendra jamais.
Geçmişimle ilgili Emma'nın asla... anlayış göstermeyeceği bir şey öğrendim.
Que s'est-il passé?
Ne oldu?
Qu'est ce qui s'est passé?
Ne oldu?
Allez, raconte-moi ce qu'il s'est passé à L.A.
Los Angeles'da ne olduğunu anlatsana.
Si seulement quelqu'un de proche était passé par là avant ;
Keşke etrafınızda bunları önceden yaşayan biri olsaydı...
J'ai passé une année à Oxford en travaillant sur mon Master, et à part sortir avec Wendy, je me souviens avoir lu un papier non publié d'un étudiant du début du XXème siècle.
Masterlarımdan birini yurtdışında, Oxford'da yapmıştım. O zaman Wendy diye bir kızla çıkarken, 20. yüzyıl başlarında bir bilginin yazdığı, yayınlanmamış bir yazı okuduğumu hatırlıyorum.
Comment ça s'est passé?
Nasıl geçti?
On craint que votre bourde avec M. Snart confirme que vous n'avez pas abandonné votre passé de criminel.
Bay Snart'la yaptığın hatanın, haydutluğundan tam olarak vazgeçmediğini gösterdiğinden endişe ediyoruz.
Viens avec moi. La Lance peut changer ton avenir et mon passé.
Mızrak, senin geleceğini ve benim geçmişimi değiştirebilir.
Quand on m'a dit ce qui s'était passé, j'ai eu du mal à comprendre ce qui t'avait pris.
Yurt sorumlunuz olanları anlattığında, ne düşündüğünü anlamakta çok zorlandım Xanthippe.
- Un passé plus trouble.
- Onun geçmişi daha karanlık.
Il s'est donc passé quelque chose dans les 10 mois entre là et là.
Demek ki bu iki yer arasındaki 10 ayda bir şey oldu.
Pas après ce qui s'est passé avec Tobias Hankel.
Hele de Tobias Hankel sonrasında.
Il est peut-être passé à un nouveau niveau.
Belki seviyeyi artırmak istedi.
J'ignore ce qu'il s'est passé, mais je sais que je n'ai tué personne.
Ne olduğunu bilmiyorum, ama kimseyi öldürmediğime eminim.
- Ça s'est pas mal passé.
İyi gittiğini söyleyebiliriz.
Que se passe-t-il?
Neler oluyor?
Ok. Quelque chose se passe au niveau neurologique.
Nörolojik bir şey olabilir.
- Elle passe à autre chose.
- Devam ediyor.
On l'a emmené au scan pour voir ce qu'il se passe.
Neler olduğunu anlamak için tomografiye götürdük.
Dans chaque couloirs ou quand je passe près d'une salle de radio.
Köşeden döndüğümde tomografi odalarının yanından geçtiğimde.
A partir de maintenant, je passe à l'attaque.
Şu andan itibaren peşindeyim.
- Qu'est ce qui se passe? - nous rendant plus rapides.
Bu bizi daha güçlü daha hızlı yapar.
- Que se passe-t-il?
- Neler oluyor?
Je le connais, et je sais ce qu'il se passe là.
Onu tanıyorum.
On trouve un plan et on passe à autre chose. "
Bir plan yaparız, hayatımıza devam ederiz. "
Qu'est-ce qui se passe ici?
Neler oluyor burada?
Que se passe-t-il?
Ne oldu?
Je vois ce qu'il se passe.
Ne olduğunu anladım.
La mission se passe bien.
Görev yolunda gidiyor.
Tout se passe bien là-haut.
Hayır, orada her şey yolunda gidiyor.
On a 17 minutes pour comprendre ce qu'il se passe avant que le monde ne regarde.
Pekala, tüm dünya izlemeye başlamadan önce neler olduğunu çözmek için 17 dakikamız var.
Il va aller là-bas, rétrécir, et nous dire ce qu'il se passe.
Oraya uçup küçülecek ve içeride olanları haber verecek.
Qu'est-ce qu'il se passe?
Neler oluyor?
Bien que je veuille protéger l'histoire, la famille passe avant tout.
Ve her ne kadar tarihi korumak istesem de ailemi korumayı daha çok istiyorum.
On sait tous deux que la mission passe avant tout.
Şimdiye ikimiz de görevin her şeyden önce geldiğini öğrenmiş olmalıydık.
Martin craint que s'il se passe un truc entre Leonard et nous
Sanırım Martin'in endişe ettiği şey Leonard'la aramızda seçim yapman gerekse...
Qu'est-ce qu'il se passe?
Rip, gerçekliği eski haline döndürmek için bir planımız var.
Nous sommes des partenaires, sauf quand tu refuses de me dire ce qu'il se passe.
Senin Kalabros Yazması'nı arıyor olman gerekmiyor mu? - Arıyordum. - Ben de onu bulup buraya getirdim.
C'est pour ça que tout passe de clair à flou.
Bu da kafanın karışmasına yol açıyor.
Qu'est-ce qui se passe?
Nasıl gidiyor?