Translate.vc / French → Turkish / Paterson
Paterson translate Turkish
106 parallel translation
Je suis allé á la table des Paterson, qui étaient là.
Pederson'ların masasına gittim.
Vous étiez á cet endroit car la table des Paterson y était?
Pederson'lar orada olduğu için mi kapının yanındaydınız?
Et vous êtes resté á la table des Paterson? Oui.
Bütün bu süre boyunca Pederson'larla mı oturdunuz?
Vendredi, le transporteur Paterson a pris les affaires d'Eliza.
Denerim, efendim. Geçen Cuma günü, Patter Paterson Eliza'nın valizini almaya geldi, değil mi?
C'est Carol Peterson, votre voisine d'à côté.
Ben, Carol Paterson, komşunuzum.
Je suis ton voisin, Ray Peterson.
Şey, ben komşunuz Ray Paterson.
- Je peux éclaircir ça. Elle vit ici.
- Bayan Paterson burada yaşıyor.
Vous m'entendez bien, M. Peterson?
Beni duyuyor musunuz, Bay Paterson?
Je suis née en août 1924 : Janet Patterson Frame.
Janet Paterson Frame, 1924 yılı Ağustos'unda doğmuşum.
Paterson était un bled minable, pauvre et violent.
Paterson küçük bir kasabaydı. Fakir ve şiddet dolu bir yerdi.
Je revins à Paterson comme champion welter européen de l'armée.
Ünvanlı bir dövüşçü olmuştum. Paterson'a geri döndüğümde ordunun Orta-Hafif Siklet Boks şampiyonuydum.
Je vais vous commenter le combat de ce soir entre Rubin "Hurricane" Carter, de Paterson, New Jersey, et Joey Cooper qui reste invaincu.
Bu akşam birlikte çok zevkli bir maç seyredeceğiz. Bir köşede Paterson New Jersey'den, Rubin Carter ve diğer köşede ise ayakta zar zor duran Joey Cooper'ı görüyoruz.
Dans ce coin, venu de Paterson, New Jersey, en culotte blanche à bande noire, Rubin "Hurricane" Carter!
Bu köşede Paterson, New Jersey'den siyah üzerine beyaz çizgili şortuyla Kasırga Rubin Carter!
Tu ne vas pas y aller?
- Dan Paterson, adli tıp.
Tu te souviens quand les connards de Paterson t'ont chopé... tu t'es barricadé dans la bagnole de ton vieux... et je leur ai balancé une pierre à la tronche?
Hatırlıyor musun, o Paterson'lu tipler seni Garret Dağı'nda sıkıştırmıştı babanın arabasındaydın... -... ve ben bir taş atmıştım.
C'est réglé. Albert partage Nutley avec D'Alessio... et Barone garde le nord de Paterson.
Albert, Nutley'i D'Alessio'yla bölüşüyor ve Kuzey Paterson Barone'un.
Bill Pope et Owen Patterson... n'aient même pas été nominés.
Bence BiII Pope ve Owen Paterson aday oImaIıydı.
Jodi Ann Paterson aime les promenades, les licornes et les rigolos.
Jody Ann Paterson yağmurda uzun yürüyüşleri sever, tek boynuzlu atları ve komik erkekleri.
- William Paterson. - Un instant...
- William Patterson.
" Rousse. Paterson, New Jersey.
" Kırmızı kafa, Paterson, New Jersey.
Linda, qui vient de Paterson, New Jersey.
Paterson New Jersey'den Linda'yı tanıştırayım.
Tu te rappelles ce qu'il avait fait au meeting Bund à Paterson?
Paterson'da Bund toplantısında ne yaptığını hatırlıyor musun?
Le train pour Paterson, New Jersey...
Perondan kalkan Paterson, New Jersey treni, Hoboken... West Orange ve Trenton'da duracak. - Sıradaki.
Le train en direction du New Jersey partira voie 3.
White Plains, Hoboken ve Trenton'da duracak olan Paterson, New Jersey 5-B treni 5 dakika sonra 3. perondan kalkacak.
Paterson. Vous êtes cinglé ou quoi?
Paterson, her neyse, sen çıldırdın mı?
Si le détective Paterson revient Donnez lui ceci de ma part.
Dedektif Patterson buradan sonrasını devralacak.
- Ce cas n'est pas pour Paterson?
- Bu davaya Patterson bakmıyor mu?
Je le sais car Paterson nous a laissé un message.
Patterson, cesedi mıncıklayıp mıncıklayamacağını sordu, oradan biliyorum.
Ceux sont les agents de Paterson,... ils nous ont rapportés Le corps bien qu'en morceau... Un des gros problèmes Sera de retrouver ses bras.
Olay mahalinde olan dedektifler var, ancak Patterson şerit çektirip cesedin alınmasını istedi, çünkü kalabalık toplanmış durumda ve hâlâ kollarını bulmaya çalışıyorlar.
Cette affaire Me concerne ainsi que Paterson.
Bu davaya benimle Patterson bakıyor.
Paterson.
Paterson.
La police de L.A. Ne fait jamais d'erreurs, hein?
Emniyet Müdürlüğü hata yapmaz, değil mi Paterson?
Je vais l'emmener au hangar à Paterson - et lui enfoncer...
Onu Paterson'ların ambarına götürüp arabayı onun...
- On aura le sérum dans 3 jours.
Paterson'un laboratuarındaki serum en az üç gün dayanır.
Le Dr Paterson m'a appelé.
Hatta Doktor Patterson'ı aradı.
Pour ce qui est de la gâchette, j'ai juste ce colt de papy et un ceinturon emprunté.
Silahlı haydut olmama gelince, dededen kalma Paterson tabancam ve onu koymak için ödünç aldığım bir kemerim var.
Comment va la réparation de ce vieux Paterson?
Nasıl tamir gidiyor üzerinde eski Patterson?
Un policier, Frank Paterson. Deux balles dans son gilet.
2 polis, Frank Paterson
J'ai vu Paterson arriver, alors j'ai filé.
Dışarıda Paterson'ı gördüm giderken.
Un instant, tu vas me chercher de l'eau, et l'instant d'après, ta mère, Paterson et Jerome meurent?
Bana bir bardak su getirmeye gitmiştin ve şimdi annen, Paterson ve Jerome öldü mü?
Paterson n'était pas là pour toi, mais pour moi.
Paterson senin arkanda değildi. Benim arkamdaydı.
Jerome est monté ici pendant que j'étais dans la salle de bains, et tu as eu le temps de le poignarder et de descendre tuer Paterson.
Ve eğer Jerome camdan geldiyse Ben sana banyodan su getirirken, Onu bıçaklamak için ve aşağı inip Paterson'ı öldürmek için zamanın oldu.
Il a tué ta mère, Paterson et quatre de ses jubilaires avant qu'on l'arrête.
Annesini Paterson'ı ve 4 arkadaşını öldürdü Biz onu durdurmadan önce.
Dois-je préparer notre voyage à Paterson pour la Saint-Valentin?
Edgar, Sevgililer Günü'nde Paterson yolculuğumuzu ayarlayayım mı?
Je pris le train pour Paterson, New Jersey, le 14 février.
14 Şubat'ta, trenle Paterson, New Jersey'e gittim.
Paterson, New Jersey.
Nereye? Paterson, New Jersey.
Et Nicole Paterson?
Peki ya Nicole Paterson?
Mais Nicole a toute l'université et l'équipe de foot qui travaillent pour elle.
Ama bütün takım ve yedek futbol takımı Nicole Paterson için afiş hazırlıyor.
Vote Paterson.
Oylar Paterson'a.
- Carter Paterson.
Patter Peterson'dan adamlar.
- A Patterson Falls?
Paterson Şelalesi'nde mi oldu bu?