English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Pelé

Pelé translate Turkish

121 parallel translation
Et son chien pelé aussi!
Uyuz köpeğinin de!
Il ne reste que leurs os, comme si on avait pelé une banane.
Kemikler tertemiz, muzun kabuğunu soyar gibi.
Elle m'a pelé une pomme de ses blanches mains.
O güzel, köpük gibi elleriyle bana bir elma soydu.
T'es aussi sensible qu'un goret pelé.
Jim Howie, sende ancak kel kafalı bir domuz kadar duygu var.
Macha, tu as pelé tes pommes de terre?
Maşa, patatesleri soydun mu?
Un jour, j ´ ai ramené un curieux petit alligator d ´ une espèce rare, que j'ai pelé et bourré de paille, à l'amusement des Indiens, une demi-douzaine ont regardé fixement et attentivement l'opération. "
Bir gün, nadir bir türden tuhaf bir küçük timsahın derisini yüzüp,... içini doldururken, yarım düzine dikkatli yerli izleyicinin işlemi gözlediğini farketmem beni kendime getirdi. "
Bien pour toi, Pelé.
Evet senin için iyi, Pele.
Je suis pelé comme un rat qui reçoit sa feuille d'impôts le jour où sa femme part avec un rat rival et le stock de fromage.
Önünde devasa bir vergi dökümü olan, ve aynı gün karısı bütün peyniri alıp başka bir fareyle kaçmış bir kilise faresi kadar meteliksizim.
Ça a dû être comme quand Pelé a marqué son premier but.
İlk dayağını yediğinde böyle olmuş olmalı
Ils parlaient d'une certaine Pelé!
Bir kadın hakkında tartışıyorlar.
Comme le footballeur!
Adı Pelé, şu futbolcu gibi.
- Pelé est une déesse.
- Hayır. Pelé bir tanrıçadır.
Ça n'a pas été facile de choisir l'un de vous pour une semaine gratuite à l'école de foot et cinéma de Pelé.
Çocuklar, Pele`nin Futbol Ve Futbolculuk Kampında beleş bir hafta sonu geçirecek olan tek bir kişiyi seçmek kolay değildi.
C'est simple : une fois, à la télé, j'ai vu Pelé et j'ai compris.
Çok basit. Önceleri, televizyonda Pelé'yi izlerdim ve şunu anladım.
Après Pelé, ce n'est plus la peine.
Pelé'yi seyretmek gözümü korkutuyordu.
Mais il n'est pas Pelé et ne le sera jamais.
Ama o kendini asla Pelé ile kıyaslamaz. Kıyaslamayacaktırda.
Rien. ll était pelé.
Sıfır. Tamamen derisi yüzülmüştü.
C'est ce que ce débile croyait. Il s'était pelé centimètre par centimètre.
İşte, bu aptal herifin düşüncesi buydu ve kendi derisini yavaş yavaş soymuştu.
Regardez, c'est Pelé.
Bakın, bu Pelé!
Pelé est le roi du foot.
Pelé futbolun kralıdır.
Son visage a pelé.
Yüzü soyulmuştu.
Comme les maillots de Pelé, Sokrates, Zico... Que feriez-vous?
Pele'nin, Sokrates'in, Zico'nun formaları olsaydı ne olacaktı ha?
Hé, Pelé, vous pouvez arrêter de taper dans mon dossier?
Pele, koltuğumun arkasına tekme atmayı keser misin?
Regardez-moi!
Hey, bana bak. Ben Pelé yim.
Je suis Pelé!
Ben Pelé yim.
Et puis elle a vu la maison de la cassonade et le coq au cou pelé qui chantait pour elle.
Ham şeker evinin üstüne baktığında... kendisi için öten perişan boyunlu horozu gördü.
O Pelé, puissant Dieu du feu, montre nous ta...
Oh, pele, ateş tanrısı, bize...
Que Pelé a accompagnée d'une petite sauce :
Ve Pele, ilginç bir sos kullanmış.
Je ne me suis jamais vu sauter et frapper l'air comme Pelé.
Kendimi hiç, Pele gibi zıplayıp havayı yumruklarken görmedim.
Ça ne marche qu'avec Pelé.
O sadece Pele'ye yakışıyordu.
J'ai pelé la peau, l'ai mise en tas et l'ai avalée.
Deriyi kaldırdım, yuvarladım ve yedim.
Elle est jolie ta lampe de poche... crâne pelé.
Elindeki güzel bir el feneri... kel.
- Amène-toi, crâne pelé.
Gardını al kel.
Pelé dos Santos, 30 ans, spécialiste en sécurité.
Pelé dos Santos, 30 yaşında, güvenlik uzmanı.
Pelé, tu nous redescends?
Pele, bizi aşağı indir lütfen.
C'est quoi ça, Pelé?
Bu ne Pete?
J'ai... pelé ton orange.
Senin için portakal soydum.
- Un nouvel écrin pour le ballon de Pelé?
Pele'nin topu için yeni mahfaza yaptırmışsın.
... tu me donnes le ballon de Pelé.
... Pele'nin topunu alacağım.
Pelé arrive.
Pele geliyor.
Si je te bats aux finales, le ballon de Pelé est à moi.
Finalde seni yenersem Pele'nin topunu alacağım.
- Le ballon de Pelé. - Ouais.
- Bu Pele'nin topu mu?
Pas de meilleure race d'homme qui ait jamais pelé une patate.
Öyle bir ırktır ki... Patatesi onlardan daha iyi soyan yoktur.
La peau de mon visage et de mon dos a pelé.
Yüzümün ve sırtımın derileri soyuldu.
- Dans ton cabinet, je pele de froid.
Orada donarım!
Pelé et...
Pele ve...
Ogata! Occupe-toi de Pelé.
Ogata, Pele'ye yardımcı olur musun?
Avez-vous vu Pete Riggs partir?
Pele Riggs'in gittiğini gördün mü?
Bien sûr que si, je péle de froid.
Tabii üşüyorum!
- Si je te bats aux finales, tu me donnes le ballon de Pelé. - Si quoi?
- Neyi?
Je vais aller recevoir ma récompense.
Birazdan Pele'nin topunu alacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]