Translate.vc / French → Turkish / Pez
Pez translate Turkish
94 parallel translation
Ca, c'est Pez. Bonbon.
Bu da şekerleme.
Juste là, ça avait l'air du salaud qui...
Tam orada, işte, tıpkı o pez...
Des bonbons.
Pez şekerleri.
Bonbons à la cerise.
Vişne aromalı Pez.
- Oui. Pourra-t-on s'arrêter pour acheter des bonbons Pez?
Pez için Howard Johnson'sda duracak mıyız?
Au premier magasin, papa vous offrira des bonbons.
Ve şunu aklınızda tutun ilk Howard Johnson's The Pez'i babanız ısmarlıyor.
Qui veut des Pez?
Kim pez istiyor?
Des Pez?
Şekerleme mi?
C'est un Pez?
- Bu da ne, PEZ şeker kutusu mu? - Evet.
J'assistais au récital, et Jerry a posé un briquet Pez sur ma jambe, et je me suis mise à rire.
Resitaldeydim ve Jerry bacağımın üstüne PEZ şeker kutusunu koydu ve birden gülmeye başladım.
Pourquoi as-tu posé ce Pez sur sa jambe?
PEZ şeker kutusunu ne diye bacağının üstüne koydun ki?
Il avait posé un Pez sur ma jambe!
Jerry bacağıma PEZ şeker kutulardan koydu!
Vous avez posé un Pez sur sa jambe durant mon récital?
Benim resitalim esnası, onun bacağına bir PEZ şeker kutusu mu koydun?
Il s'apprête à partir quand soudain, il aperçoit le Pez sur la table basse.
Gitmek için kalkmıştı. Birden, kahve masasındaki PEZ şeker kutusunu farketti.
Le distributeur de Pez...
PEZ şeker kutusu.
- Pas de blessés, mais les Pez s'étaient éparpillés dans toute la voiture, et le distributeur détruit jusqu'à en être méconnaissable.
- Kimseye bir şey olmamış ama PEZ şeker kutusu arabanın her yerine dağılmış. ... şeker kutusu paramparça olmuş, neredeyse tanınmaz hale gelmiş.
- Pez?
- PEZ?
En d'autres termes :
Om-nah-hoo-pez-nyeetz. Bu da, benim insanlarımın, ruhundandır.
- Je suis son mac!
- Ben onun pez * v * ngiyim!
Eve, le mac télépathe.
Pez * v * nk medyum Eve.
Voilà Rory. La machine à café ne marchait pas, j'ai pris une soupe au poulet et des Pez.
Kahve makinesi bozuktu ben de tavuk çorbası aldım.
Ouais, désolé, "Pez".
Evet. Özür dilerim, "Pez".
Je suis Pez.
Ben, Pez.
Rom-pez!
Gidebilirsiniz!
Je sais ce que c'est d'être un distributeur Pez!
Artik oskar olmak nasil bir sey biliyorum.
Je veux un Kit-Kat et des MM's et un Pez et des Reeses.
Bir Kit-Kat ve MM ile Pez ve Reeses Parçaları istiyorum.
Vous aimez les Pez à la cerise?
Kirazlı Pez sever misiniz?
Les bonbons dans des tubes en forme de personnages de BD.
Kirazlı Pez? Hani süper kahraman şeklinde olan şekerler?
Ouaip. quelqu'un veut un Pez volé?
Evet. Çalınmış pez isteyen?
Oh mon dieu! Les Pez!
Aman Tanrım, Pez.
J'ai oublié les Pez
Pez'i unuttum.
Et le transforme en distributeur de bonbons "Pez".
Onu kapaklı bir çöp kutusu haline getiriyor.
- Hey, tu aimes les Pez?
Hey, Pez'i sever misin?
- Pez et Ridley, prenez ma voiture.
- Pez ve Ridley siz benim arabamı alın.
Tu es célibataire, et tu es très charmant, Pez.
Bekârsın ve çok hoş birisin.
Al Qaeda, les furets, les édulcorants artificiels, les distributeurs de bonbons PEZ avec leurs yeux de mort. Plein de trucs.
El-Kaide, gelincik, yapay tatlandırıcı kısık gözleriyle bakan eczacı, hemen her şey.
Après avoir appris ce qu'a fait Shane, je me suis rapproché de Pez...
Shane'nin yaptığını öğrendikten sonra...
"Pez a appelé."
"Pez aradı."
Pez?
Pez?
Donc l'appel de Pez était un piège?
Peki Pez'i arama meselesi buluşma şifresi olabilir mi?
Ou peut-être son surnom, Pez?
Ya da Pez?
Deux noms sont apparus : Pez, R. Boreki. Ça vous parle?
Pez ya da R. Boreki isimlerini hiç duymuş muydun.
Quelqu'un prénommé Pez était avec vous ce soir-là?
O gece Pez adında biri de sizinle miydi?
Le nom "Pez" vous dit quelque chose?
Pez adı bir şey çağrıştırıyor mu?
- Pez?
- Pez mi?
soit elle vend son corps contre des Pez.
... varsa ya battal boy içecek kutusunda yaşıyordur ya da şekerleme almak için vücudunu satıyordur.
Un Pez?
- Şeker?
- Je lui ai donné mon Pez.
Ona PEZ şeker kutumu verdim.
Il se goinfre de Pez.
Ama PEZ'e bağımlı olmuş.
Je dit refourguez ce citron et oc-cu-pez vous.
İstediğini yapıp, tadını çıkarın!
Pez, t'es là!
Piz.