Translate.vc / French → Turkish / Peût
Peût translate Turkish
435,052 parallel translation
- Où peut-il être?
- Kamyon şimdi nerede olabilir?
On peut respirer un peu.
En azından şimdilik rahat bir nefes alabiliriz.
On ne peut pas l'approcher.
- Sharp'ın avukatları bizi yaklaştırmıyor.
On peut faire autrement.
Bunun başka bir yolu var.
On peut au moins faire ça?
En azından bunu halledebilir miyiz?
On peut avoir plusieurs rêves.
İnsanın birden fazla hayali olabilir.
Mon assistant peut vous faire visiter, vous montrer des vidéos d'Haïti et le travail effectué là-bas depuis plusieurs mois.
Dilerseniz asistanım sizi gezdirsin. Haiti'nin ve son birkaç ayda orada yaptıklarımızın videolarını göstersin.
Elle peut revenir et tout se passera bien.
Eve dönebilir. Her şey yoluna girecek.
On peut remercier Viktor Petrov.
- Bunu Viktor Petrov'a borçluyuz.
Peut-être que le comité de déclaration de guerre pourrait enfin débattre du sujet pour lequel il existe :
Demek istediğim, Savaş İlanı Komitesi kendisine asıl emredileni tartışabilir.
Une chose horrible va se produire, et on peut agir.
Korkunç bir şey olmak üzere ve bunu önleyebiliriz.
- mais on peut encore reculer.
- Hâlâ geri çekilebiliriz. - Nasıl yardımcı olabilirim?
Il faut contenir Alex tant qu'on peut.
Alex'i fırsatımız varken dizginleyelim.
- Peut-être.
Olabilir.
Quel serait l'arrangement? On ne peut que conjecturer.
Nasıl bir düzenleme yaparlar, orası belirsiz.
- On peut s'en tirer.
- Bunu aşabiliriz.
- On peut arrêter?
Bunu konuşmayı bıraksak artık.
On ne peut rien étayer.
Haberi doğrulayamayız.
On peut ajouter des caméras, - mais...
- Ek cihazlar kurabiliriz ama...
- Il ne l'a peut-être pas fait.
Belki yapmamıştır.
Il est peut-être simplement heureux.
Belki sadece mutludur.
Il est peut-être temps de la faire revenir.
Belki de artık onu geri çağırmalıyız.
On peut discuter, mais il faut ramener toutes les parties à la table.
- Müzakereler olabilir ama tüm ilgili tarafları yeniden masaya oturtmalıyız.
Elle devra peut-être assumer ce qui est arrivé le soir de l'élection.
Onun köstebek olduğunu, seçim gecesinde olanların sorumluluğunu üstlenebileceğini düşünüyorum.
Je suis peut-être trop littérale, mais c'est la mer, la nuit.
Belki fazla yüzeysel bakıyorum ama bu, geceleyin denizin resmi.
On peut le voir combattre ses démons.
İçini kemiren şeytanlarla boğuştuğu belli oluyor.
Tant que personne ne peut vous contredire.
Kimsede aksini iddia edecek kanıt olmasın yeter.
Personne ne le peut.
Kimsede yok.
L'histoire, c'est peut-être les fuites en elles-mêmes.
Belki asıl haber, bu aramadır. Flaş bellekler, sızan haberler.
Certains, peut-être, mais...
Bazılarını kaybetsek de...
Ça peut t'aveugler.
Gözünü kör edebilir.
On peut y réfléchir ensemble.
Bir şeyler düşünürüz.
On peut travailler avec elle.
Ama kadınla birlikte çalışabilirsin.
Il y a peut-être un innocent en prison.
Şu anda masum bir adam hücrede çürüyor olabilir.
N'importe qui peut m'offrir ça.
Yetmez. Bu teklifi herkes yapabilir.
Peut-être essayez-vous de combler le trou dans votre âme que vous avez vendue il y a longtemps.
Acaba uzun zaman önce sattığınız ruhunuzdaki küçük boşluğu doldurmaya mı çalışıyorsunuz?
C'est peut-être déjà fait.
Belki de çoktan kalmıştır.
Un politicien peut viser plus haut que la présidence?
Başkanlıktan söz ediyoruz. Bir politikacı daha ne kadar yükselebilir?
Mais à partir de maintenant, avec moi opérant à l'extérieur dans le privé, et toi travaillant ici... on peut diriger cette maison ensemble.
Ama bundan sonra... benim dışarıdan, özel sektörden müdahalem ve senin burada çalışmanla... bu saraya birlikte hükmedebiliriz.
Tu es la seule qui le peut.
- Bunu sadece başkan yapabilir.
On ne peut être sûrs de rien.
- Hiçbir şeyden emin olamayız.
- Ça peut s'arranger.
O halledilir.
Et on ne peut ignorer vos liens avec Francis.
Şu anda Doug'la ikinizin Francis'le olan bağlantınız göz ardı edilemez.
Peut-être, mais pourquoi vous, son plus grand détracteur, le soutenez-vous maintenant?
Bu doğru olabilir ama Kongre Üyesi Romero, nasıl oluyor da siz onu en çok eleştiren kişiyken şimdi onu destekliyorsunuz?
Mais peut-être pas.
Ama belki de öyle değildi.
Peut-être que j'aime encore plus le pouvoir.
Belki de gücü daha çok seviyorum.
- On peut s'exprimer.
- Bir demeç hazırlayabiliriz.
Si elle n'agit pas maintenant en Syrie, sa présidence peut se retrouver en danger.
- Umarım. Çünkü Suriye konusunda şimdi harekete geçmezse başkanlığı tehlikeye girebilir.
S'il est mal soigné, le foie de votre mari peut lâcher à tout moment.
Düzgün bir tedavi görmezse... eşinizin karaciğeri her an iflas edebilir.
J'ignore si vous le savez, mais même le gelsemium, à fortes doses, peut être fatal.
Ama birini bulabilirim ya da... bilmem fark ettiniz mi ama gelsemium gibi bir şey bile yüksek dozda ölümcül olabilir.
À ce sujet... cela peut paraître inattendu, mais beaucoup ont suggéré mon nom.
Evet. Bekle. Bu beklenmedik gelecek ama konuştuğum birçok kişi beni önerdi.